Top Batı’nın kalesinde
İran’ın Türkiye ve Brezilya ile birlikte imzaladığı üçlü işlenmiş uranyum takası anlaşması manevra mı yoksa samimi bir niyetin ürünü mü? Batılılar karar vermekte zorlanıyorlar ve şaşkınlar. Zaten 5+1 ülkelerinden gelen ilk tepkiler mesafeli ve olumsuz bir çizgide seyrediyor. Bunun değişik nedenleri var. Üçlü anlaşmanın Ekim 2009’da UEAK ile varılan anlaşmadan farklı yönleri olduğunu ve İran’ın zaman kazanmak için böyle bir yola ve formüle başvurduğunu ima ediyorlar. İsrail, yekten İran’ın Türkiye ve Brezilya’yı yükümlülüklerinden kurtulmak için kullandığını ve kandırdığını ileri sürüyor. İsrail’den sonra en büyük tepki ise ABD’den geldi ve İran’ın bu anlaşma ile yaptırımlardan kurtulamayacağını ifade etmiştir. ABD ile İran arasında temel sıkıntı aslında taraflar arasında güven yokluğu veya eksikliğidir. Her iki taraf da bunu ifade etmekte ve Amerikalılar bunun ötesine giderek İran’ın nükleer programı konusunda uluslararası camiayı aldattığını ileri sürmektedir. Bundan dolayı da Türkiye, Brezilya ve İran arasında yapılan anlaşmayla alakalı bazı çekinceleri var. İran’ın uluslararası camiayı bölmek ve iradesini felç etmek için manevra yaptığını düşünmektedir. Nükleer program ile alakalı güvensizliğin temelinde iki önemli neden var. Bunlardan birisi, geçen yıl Kum yakınlarında bulunan ve gizlenen bir nükleer tesisin varlığının ortaya çıkarılması. Dolayısıyla İran’ın nükleer faaliyetlerini gizlediğine inanılıyor. Geçmişteki tasarruflarına bakılarak her an da yükümlülüklerini askıya alabileceği de varsayılıyor.
¥
Güvensizliğin ikinci temel nedeni, Ekim 2009 yılında yapılan anlaşma ile, Türkiye-Brezilya ile İran arasında varılan anlaşma arasında İran lehinde bazı farklılıkların bulunmasıdır. İran 1200 kg’lık az zenginleştirilmiş uranyumu Türkiye üzerinden takas etmeyi taahhüt ediyor. Buna mukabil, muhtemelen ABD, Rusya veya Fransa gibi ülkelerden birinden daha zenginleştirilmiş oranda 120 kg’lık uranyum alacaktır. Lakin 5+1 ülkeleri ve özellikle ABD, Ekim’den itibaren yeni bir durum ortaya çıktığını ve gelişmeler olduğunu ve İran’ın bunu dikkate almadığını ve bu zaman farkı ve zarfı içinde işlenmiş uranyumunu anlaşmadan muaf tutmaya çalıştığını ileri sürmektedir. Bu bağlamda, kimi kaynaklar da İran’ın elindeki işlenmiş uranyum miktarının 1200 kg değil 2400 kg olduğunu ve dolayısıyla ortada 1200 kg’lık bir açığın bulunduğunu savunuyorlar. Dolayısıyla bu nedenlerden ötürü de anlaşmaya çekince koyuyorlar. Kısaca, onlara göre İran bu anlaşmayla birlikte önemli miktarda işlenmiş uranyumunu takas dışı tutmakta ve ileride bu açıkların toplamı üzerinden nükleer silahlar üretebileceğini varsaymaktadır. Bazıları da son Tahran anlaşmasının oran üzerinden değil miktar üzerinden yapıldığını ve bunun da anlaşmanın ruhuna aykırı olduğunu söylüyorlar. Buna göre, takas edilmesi gereken işlenmiş uranyum oranı yüzde 75 iken yeni anlaşmada oran yerine miktar belirtilmiştir. Hem de miktar eski verilere dayalıdır ve anlamını yitirmiştir.
¥
Batılıların mülahazaları böyle ama İran anlaşmayı büyük bir zafer olarak görüyor. Gövde gösterisi olarak gerçekleştirmiş ve bir başka şekilde Batı’ya meydan da okumuştur.
Birincisi, nükleer program konusunda topu Batı’nın kalesine atmış ve bu anlaşma ile onları şaşkına çevirmiştir.
İkincisi, bu anlaşma veya manevra ile birlikte muhatap cepheyi yarmayı ve bölmeyi hedeflemiş ve Çin ve Rusya gibi dost ve müttefiklerinin elini güçlendirmiştir.
Üçüncüsü, söz konusu anlaşma Tahran’da yapılan G-15 ülkeleri zirvesine denk getirilmiş ve İran ikisini bir araya getirerek büyük bir diplomatik atak yapmış ve gövde gösterisinde bulunmuştur.
Elbette ki bu anlaşmadan dolayı Türkiye ve Brezilya diplomasisinin başarısına veya sevincine işaret etmeye gerek yok. Genellikle İran’ın imzaladığı anlaşma yetersiz kabul edilse dahi Türkiye ve Brezilya’nın rolü olumlu ve yapıcı olarak nitelendirilmiştir. Eğer bu anlaşma taktik düzeyde kalmaz ve gerçek bir anlaşmaya dönüşürse Ortadoğu’nun jeopolitik haritası değişebilir. Belki de bu sayede 30 yıldan beri kesik olan ABD ile İran ilişkileri normalleşme sürecine girebilir ve bölgesel gerilimlerden biri de sona erebilir. Tabii bu Batılıların anlaşmayla nasıl baktıklarına ve bununla ilgili algılarına ve sürecin işleyişine bağlı olarak değişecek veya gelişecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.