İlhan Selçuk ve Cumhuriyet
“Tehlikenin farkında mısınız?” diyenler, farkındaysanız tehlikedeler! Şimdi bazıları hemen atılacaktır ve diyecektir ki:
“Bak, bu yazar Ak Parti hakkında kapatma davası açan savcıya veryansın ediyordu.. Şimdi ise gözaltına alınan İlhan Selçuk, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu hakkında soruşturma başlatan savcıyı destekliyor.. Bu ne tutarsızlıktır?”
Böyle diyeceksiniz, değil mi? “Açığımı” yakaladınız, değil mi?
Evet tam burada, “açığımı kapatmak” için değil ama bazı konulara “açıklık” getirmek için “soruşturma” hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.
Biliyor musunuz bilmiyorum; “engizisyon” ve “anket” sözcükleri aynı kökten geliyor.
Fanatik bir Katolik olan “Inquisitionis” Ortaçağ'da Yahudi ve Müslüman dönmelerin gizlice eski dinlerini koruyup korumadıklarını soruşturmak amacıyla Yüksek Soruşturma Dairesi kurar.
Ve soruşturma anlamına gelen inquirere Fransızlar tarafından enquete (anket) sözcüğüne dönüşür.
Demek ki engizisyon da “soruşturmak” anlamına geliyor, anket de..
Aradaki farklardan biri şu: Engizisyonu Katolikler yapmış, anketi ise her dinden insan yapıyor.
İkinci fark da şu: Anket söz konusu olduğunda, cevap vermeyeni yakmıyorlar!
Gerçi yakmıyorlar ama anket söz konusu olduğunda Ali Kırca gibi kalkıp da “çevir kazı yanmasın” da demiyorlar!
(Belki izlemişsinizdir: Ali Kırca'lı Show Haber'de “Yarın seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” diye sorulmuştu. Noter gözetiminde çıkan sonuçta Ak Parti'nin oy oranının % 70 olduğu yazıyordu. Kırca milleti “kaz” yerine koyup kendini “yakarak” aynen şöyle demişti: “Bu sonuçlar Ak Parti'ye olan sempatiyi değil parti kapatmaya tepkiyi göstermektedir.”
Evet Ergenekon'un “ek operasyonundan” bahsedip lafı “soruşturma” kavramına getirmiştim; devam ediyorum..
Demiştim ya, kapatma davasının savcısına veryansın edilirken mahut operasyonun savcısı hakkında neden “hukuka saygılıyız..” denildiğine işaret edilecektir.
Ve emin olun, bugünkü “ulusalcı” köşelerin bir kaçında bu konuya değinilerek, parti kapatma davasına karşı gelenlere “güya” giydirilecektir! (Giydirecekler; çünkü açık yakaladılar ya!)
Şimdi yazının bu kısmını “geleceğin Tansel çölaşanları” olma yolunda muazzam bir istidat gösteren Bilkent Hukuk Fakültesi'nin “bazı” öğrencileri lütfen iyi okusun..
(Adı geçen bazı öğrenciler, geçen Perşembe ikinci kez katıldığım 32. Gün programının yapıldığı salonu doldurmuşlar, “doldur-boşalt” yaparak sloganik jargonları otomatiğe bağlamışlardı.)
BİR: Ak Parti'yi kapatma davası ile “?zınısım adnıkraF ninekilheT”cıların gözaltına alınması usuli yönden tamamen farklıdır.
İKİ: İlki bir ceza davası değildir; zira öyle olsaydı siyaset yasağı ile birlikte hapis de istenirdi. (Zaten hapis olsaydı siyaset yasağı da otomatik olarak hüküm ifade ederdi.)
üç: İddianame bir soruşturma ile başlar ama her soruşturmanın sonunda bir dava açılmaz. Kaldı ki her soruşturmanın sonunda iddianame tanzimi de zorunlu değildir.
DöRT: Parti kapatma davasında ortada bir iddianame vardır ve tarafımca okunmuştur, hukukun 'h'si bile yoktur. (Ha, Başsavcı Yalçınkaya Urfalı değil de Trakyalı olsaydı “h”nin niçin olmadığını bakın o zaman anlardım!)
BEŞ: Dünkü gözaltılar, adı üstünde gözaltıdır. Soruşturma mahiyetindedir. Ortada iddianame bile yoktur. Dolayısıyla dosyaya henüz vakıf değilizdir.
ALTI: Dosyaya vakıf olmadığımıza göre savcının işleminin usul hukukuna uygun olup olmadığına karar verecek bir pozisyon da yoktur.
YEDİ: Kişi, suçu sabit olana kadar masumdur; dolayısıyla Selçuk, Perinçek, Alemdaroğlu hakkında peşinen “Bunlar çetecidir..” demek en hafif deyimiyle ahlaksızlıktır.
SEKİZ: Bu kişiler gözaltına alındı diye “İlhan Selçuk'u savunmak Türkiye Cumhuriyet'ini savunmakla eş anlamlıdır” mealinde konuşmak ise, yine en hafif deyimiyle terbiyesizliktir.
Evet, kendini vatansever olarak takdim eden çetelere kimileri “faso fiso” dedi, kimileri ise “ıvır zıvır”..
Eh, “Kürt sözcüğü 'kart-kurt'tan türemedir” diyen ve “cart curt” konuşmaktan başka bir yeteneği olmamasına rağmen “zırt pırt” görüş beyan edip “zır zır” ağlayan “zart zurt” aydınların bulunduğu bir memlekette muhakkak ki bu doğal bir “afra tafra”dır.
Evet öyle bir dönemece girildi ki Türkiye artık ya “herro” ya “merro” demek durumundadır.
çünkü ortalık haysiyeti “zero” (sıfır) olan sahte “hero”lardan yani sahte kahramanlardan geçilmemektedir..