Atatürk şovları!
Atatürklü reklam Atatürk’ün reklamı mı, ürünün reklamı mı?
Bu hususta gerçekten tereddüte düştüm. Çünkü Atatürk’ün reklamını yapar gibi yapılıyor bu reklamlar…
Bazı firmalar, bunların başında İş Bankası geliyor, Atatürk’ü sürekli reklamlarında kullanıyor. Malum, M. Kemal Paşa, Hind Hilafet Komitesi’nin Millî Mücadele’yi desteklemek maksadıyla gönderdiği paraları, savaştan sonra İş Bankası’nın kurulmasında kullandı. Daha doğrusu, özel bir bankaya bu paralarla hissedar oldu.
Ekonomik olarak zayıf durumda olan yeni başkent Ankara’da güçlü bir özel banka kurulması hedefleniyordu.
Bu ortaklık bu bankanın, Atatürk’ü bir reklam nesnesi haline getirmesi için güçlü bir gerekçe oluşturdu.
Aslında mesele Rekabet Kurulu’na kadar götürülebilecek bir konu. Başka bankaların bir vesile ile kullanabilecekleri bir Atatürk’ü yok ki!
Her neyse, Atatürk’ü reklam nesnesine dönüştüren bu banka, Atatürk tarafından belirlenen kuruluş amacını çiğneyerek İstanbul’a taşındı! Hiç olmazsa, bu tarihten itibaren Atatürk’ü kullanmaktan vaz geçseydi ya; daha fazla istismara yöneldi.
Sadece reklam piyasasında Atatürk istismarı yapılmıyor, şov piyasası da bu işe çok yatkın.
19 Mayıs dolayısıyla bir şovcu hatun programında Atatürk’ü iki sanatçının arasına oturtmuş. Onun taklidini yapan bir aktörü değil, mumyasını!
Mumya Atatürk’ü yaptıran da bir zamanın komik-i şehirlerinden (yani çok ünlü komiklerinden) Müjdat Gezen’miş!
Bu işte ciddiyet aramalı mıyız?
Televizyonu o an açmışsınız, bir de bakıyorsunuz bugünün meşhur bir türkücüsü ile bir şarkıcısı arasında Atatürk oturuyor! Zamane şarkıcıları da mumya gibi olduğu için mumya Atatürk’ü ayırd etmek zor oluyor tabiatıyla! Nitekim yaşayan mumyalar Atatürk’ün mumyasından korkmuşlar!
İnternette “Yuh artık” yorumları yapılmış. Meğer Müjdat Gezen'e ait balmumu heykel geçen yıl başka bir şov programında da kullanılmış ve 'Atatürk'ü şova alet etmeyin' eleştirisi o zaman da yapılmış.
Komik-i şehrin seyyar mumyası, habire şov programlarına konuk oluyor demek ki!
Şovcu hatun, “Daha önce yapıldı ama ben yapınca olay oldu. Ayrıca ben gurur duydum. Program tamamiyle Atatürk üzerineydi. Heykel Müjdat Gezen ustamızdan geldi, o da gurur verici. Atatürk'ün portresini koyuyoruz bir şey olmuyor da heykelini koyunca neden olay oluyor? Biz heykel önünde dansöz oynatmadık” demiş!
Ne savunma ama!
Balmumu heykelin önünde, yanında veya arkasında ne yaparsan yap! Ne görür, ne de hisseder.
Mesele o değil, mesele kullanıma müsait bir alanın mümkün olduğu kadar istismarından ibaret!
Kâh şovcular, kâh reklamcılar tepe tepe kullanıyorlar!
Kitap hattı:
Ben bir ulu şehre vardım/Trabzon yazıları
“Medine” şehir demek. Şehir medeniyetin kaynağı. Şehir üzerine düşünen, medeniyet konusunun dışında kalamaz. Yahya Düzenli, memleketi Trabzon’u yazıyor, ama doğduğu şehirden uzakta! Demek ki içinde yaşarken çok fazla önemsenmeyen şeyler, dışarıdan daha fazla dikkat çekiyor.
Yazar, kitabın başında, “mensubiyet mesuliyeti doğurur” diyerek işe girişiyor. Bu hacimli kitapta yer alan yazılar, bildik tarih kitapları veya şehir tanıtım kitaplarında yer alabilecek türden değil. Bir şehrin sırf görünür olan yönleri değil, görünmeyen veya kolayca görülemeyen tarafları ortaya konuluyor. Yahya Düzenli üç yaşındayken ayrıldığı şehrine maddesiyle ve ruhuyla sahip çıkıyor, bakalım Trabzonlular da onun kitabına sahip çıkacak mı? (Nüans yayınları, 0212 512 54 96)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.