“Biz bombasız uçuyoruz”
Başbakan Sayın Erdoğan, Yunanistan’da, Ege’deki savaş uçakları için “Biz bombasız uçuyoruz. Siz de bombasız uçun” diyor. Bu sözün içerdiği saha, gerektiği kadar geniş yorumlanabilirse, dostluk ve güven ifadesi olduğu kadar, komşudaki krizin tahlili ve çözümün en önemli anahtarlarından birini de göstermektedir.
Tarihte birçok devlet, savaş harcamalarıyla sıkıntıya düşmüştür. Asker ve askeri harcamalar ne kadar gerekli ise, dengeyi kaybettiren aşırılık da o derece tehlikelidir. Aşırı silahlanma, iki yönlü tehlikedir. 1) Aklı engeller, kuvveti esas aldırır, macera doğurur. 2) Refahı engeller, çöküşe neden olur.
Uzaklara gitmeye gerek yok. İşte Bush Amerika’sı... Her iki felakete örnek: 1) Aşırı silahlandı. “Kuvvet yeter. Akla, insanlığa ihtiyaç yok. Benden değilsen düşmanımsın” dedirtti. Batağa düştü. İtibar ve güç kaybetti. Çıkış için akıl, Obama çağrıldı. 2) Fatura kriz. Darbeciler, diktatör ve maceracı liderler, halkı oyalamak, iktidarda kalabilmek için kuvvet gösterisi ve maceraya düşmüşlerdir. Hitler, Mussolini, Napolyon, vs... Hangisinin durumu farklıdır? Koca Avusturya-Macaristan İmparatorluğu askeri harcamalarla bölünüp gitmedi mi?
Yunanistan, her yıl 14 milyar Avro ayırıyordu silaha. Bu yıl krize rağmen 6,7 milyar Avro ayırdı. Bizim yaşadığımız post modern darbe dönemi gibi komşularını düşman görüp, düşman edinme manyaklığı... Haklarını da teslim edelim. Post modernciler gibi milletlerini “iç düşman” diye bölme hıyanetine girmediler.
Yunanistan’ın krizden çıkmasında en önemli imkan, Sayın Erdoğan’ın barış çağrısındadır. Tarihin ibret sayfaları, “silahlanmada denge” diyor.
Bize gelince. Bu tarihi öğüdü, yalnız Yunan’a değil, kendimize de anlatmalıyız. Tarladan denizden fışkıran, otostop ile denebilecek şekilde sivil araçlarla nakledilen bir silahlanma, dünya ile dost olmayı başarmış politikamıza yakışmıyor.
Milletimiz, hiçbir zaman ne iç düşman ve ne de düşmanlarla çevrili olma vehim ve telkinine tutsak düşmemiştir. Dün İsrail’in “Suriye tehdittir. Sınırınızdaki mayınlar yetmez, aşılmaz engeller öreyim” dediği sınırdan şimdi vizesiz geçilen bir kardeşlik iklimi yaşanıyor. “Rusya bizi yutacak” deniyordu. Yarım asırdır NATO’dayız. AB’ye gireceğiz diye, bunca bedel ödüyoruz. Vizesi giderek işkenceye dönüştü. Rusya ve Türkiye düşman olmadıklarını keşfettiler, vizesiz dönem kapıya geldi. Yunanistan’la da başlıyor. İç düşman kabusu da buharlaştı.
Globalleşme çağındayız. Bu çağın öncelikli gereği, silah sanayi şirket ve komisyoncularının sömürgesi durumuna gelmiş ülkelerin, bu durumdan kurtulmak için özel bir gayret gösterme zaruretidir. Kendi silahımızı kendimiz yapmalıyız.
YÖK Başkanı Sayın Özcan, “Üniversitelerde öğretim üyelerine ihtiyacımız var. Bunlar, bir-iki ay orduda, diğer sürelerini üniversitelerde geçirseler” diyor. Olmalı. Kaldı ki, iç düşman fişleme görevi bittiğine göre, ihtiyaç fazlası doğmuş olmalıdır.
Sayın Başbakan, Yunanistan’da gazetecilerin sorularına, “Bütçenin en büyük kalemi Sağlık ve Milli Eğitim” diyor. Sağlık ve Milli Eğitim’de yapılan büyük hamle dünyadan görülüyor. Fakat nüfusa göre asker sayımız hâlâ rekorda. Her şeyi bir anda dengelemek kolay değil. Zaman gerekir. Ama bir anlayış düzeyi oluşturma gayretlerinin yoğunlaşarak sürdüğünü görmeye de ihtiyaç vardır. Tabuların öbür yüzü, bağnazlıktır. Bağnazlıkları geride bırakmak, dikkat ve gayretle mümkündür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.