M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Ana eksen

Ana eksen

İnsanoğlu bazen olaylara kendini o kadar kaptırıyor ki, çoğu zaman “ana eksen”den uzaklaşıyor.
Bu uzaklaşma, ölçüyü kaçırmasına da sebep oluyor.
Ölçü kaçınca da, hatalar zinciri birbirini kovalıyor.
Oysa insan, olayları algıladığı organlarından tümüyle sorumludur.
Eskilerin, “havâss-ı hamse” dedikleri beş duyu organından söz ediyorum.
Her insan, duyduğundan, gördüğünden, kokladığından, tattığından ve dokunduğundan sorumludur.
Yüce Allah’ın bildirdiği emir ve yasaklar mecmuası olan “ana eksen”e aykırı söz, fiil ve düşünceler, insanın tâbî tutulduğu imtihanı kaybetmesine sebep olur.
***
Dünyada bizim emrimizde olan bu organların, Ahirette bizim aleyhimize şahitlik yapacağını biliyor muyuz?
Fussilet sûresinin 20-22 ayetleri bu gerçeğe işaret ediyor:
"Nihayet oraya vardıklarında kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları hakkında onların aleyhine şahitlik edecekler. Derilerine diyecekler ki: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? (Derileri de): Her şeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştır. İşte O'na döndürülüyorsunuz. Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesini (ciddiye almayarak günahlarınızı) gizlemeye gerek bile duymuyordunuz. Çünkü siz, Allah’ın, sizin işlediğiniz günahlardan haberi olmayacağını sanıyordunuz."
***
Kur'ân'da en çok kalb (gönül), görme ve işitme organlarından bahsedilir.
Amaç; insanlara doğru inancı, tevhidi öğretmektir.
Öğrenme de, işitme, görme ve anlamaya dayanır.
Zaten insan, bütün iç ve dış duyularıyla Allah'ın emir ve yasaklarını anlamaya kaabiliyetli olarak yaratılmıştır.
Demek oluyor ki, en önemli bilgi elde etme vasıtaları duyu organlarıdır.
Bu tecrübî bilgilerin yanında, asıl bu organlara yön veren bilgi kaynakları vahiy ve akıldır.
Çünkü Allah, insanı aklı ve gücü (vahye ulaşabilme ve yaşayabilme imkanı) ölçüsünde sorumlu tutmaktadır.
***
Batı anlayışında ise, ilmin kaynağı sadece duyu organları (yani bilimsel tecrübe) ve akıldır.
Onlar, peygamberlerin insanlara getirdiği haberi (vahyi), ilmin kaynağı olarak kabul etmezler.
Bunun için de çıkmazlara düşmüşlerdir.
Çünkü his organlarıyla elde edilen bilgilerin eksiklik ve yanlışlıkları olduğu gibi, akıl da, bilmek istediği her şeye bizzat ulaşmakta âciz kalmaktadır.
Fizik ötesi olaylar, iman meseleleri, âhiret âlemi, aklın çözemediği konulardır.
Bunları öğrenmek için mutlaka peygamberlerin haberine (vahye) ihtiyaç vardır.
İşte “ana eksen” dediğimiz şey, akıl, duyu organlarıyla elde edilen tecrübî bilgiler ve vahiy’dir.
Ölçü budur.
Bu ölçüyle hareket edenler kazanır, etmeyenler kaybeder.
***
Yazımızı yine bir Kur’an ayetiyle bitirelim.
"Onlara, size vermediğimiz servet ve kuvvet vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kavrama yetenekleri bahşetmiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de kavrama yetenekleri kendilerine bir şey sağlamadı. Zira (düşünüp ibret almıyorlar, tersine) bile bile Allah'ın âyetlerini inkar ediyorlardı. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi" (el-Ahkâf:26).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi