Olmadı Kılıçdaroğlu olmadı
Bir insanın kişiliği, karakter yapısı, o insanın gerçek kimliğini ortaya kor. Sevgi ve karakterin olmadığı yerde, ne büyük insan, ne büyük sanatçı, ne de büyük mücadele insanı vardır, der batı bilim adamlarından Beethoven…
Sayın Kılıçdaroğlu’nun kişiliğini anlamak için, Henry Hancock isimli bir kişinin şu sözlerini yabana atmamak gerekir: “İnançlarımızdan eylemlerimiz doğar; eylemlerimizden alışkanlıklarımız meydana gelir; alışkanlıklarımızdan karakterimiz oluşur ve karakterimiz üzerinde de kaderimizi bina ederiz.”
Bir üçüncü sözü de naklettikten sonra, sırada yapacağımız yorum vardır. Yine insaflı batı bilim adamlarından Tournier der ki: “Bir adamın karakteri, kendi hakkında söyledikleri ile değil, başkaları hakkında yürüttüğü düşüncelerle daha iyi anlaşılır.”
Akla ve mantığa, realiteye, gerçeklere dayanan bu üç sözün ışığında Sayın Kılıçdaroğlu’nu tanımaya çalıştım. Bu yorum benim kişisel görüş ve kanaatlerimdir. Katılmayabilirsiniz.
Malum medya bir insanı ipe de götürür, ipten de indirir derler. İktidarda bulunan hükümeti alaşağı etmede her türlü çareye başvuruyorlar, ama netice alamıyorlar. Hırs, kin, nefret adeta gözlerini ve gönüllerini bürümüş. Bir asırdır alışageldikleri kemikleşmiş bakış ve tavırları sanki dokunulmazlığı olan bir şeymiş gibi düşünülmektedir. İşte bu düşüncenin sahipleri bir başka tezgâh oyununu devreye koymaya çalışıyor. Bu işe en uygun olanı belirlediler, şişirdiler, göklere çıkardılar, Gandi Kemal dediler ve düğmeye bastılar.
Geleceğe yönelik hiçbir plan ve projesi olmayan bazı insanlar gibi, Sayın Kılıçdaroğlu da mutluluğunu, bir başkasının mutsuzluğu üzerine kurmak için açtı ağzını, yumdu gözünü. Değişmeyen şu gerçeği göremedi: Her insan, eştiği kuyuya kendisi düşer. Anadolu’nun irfan ehli olan halkımız ne güzel demiş: Hayır dile komşuna ki hayır gelsin başına.
Sayın Kılıçdaroğlu, görkemli kurultay toplantısında, duygularına yenik düştü. Yedi düvelin kabul ettiği ve takdir ettiği başarılı bir insana, Başbakan sıfatını vermede komplekse girdi. Büyük bir merakla beklenilen konuşmasında, hakşinaslık yoktu. Sadece durum tespiti yaptı, çözüm için ağzından bir cümle dahi çıkmadı.
Kurultayın ikinci gününde, efkâr-ı umumiyede (kamuoyunda) ortak kanaat şu idi: Dağ fare doğurdu. 70 milyon insanı ilgilendiren konular yoktu gündemde. Fakir çocuklardan, fakirlikten, işsizlikten sadece tespitler yaptı ki bu konuları, dağdaki çobanımız dahi bilmektedir.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun ne kürt ve ne de alevi kimliği beni ilgilendirmedi. Kendisine bir insan olarak baktım. Hatta kabul edip etmeyeceği kendisini ilgilendirir, kendisini bir peygamber evladı olarak gördüm. Peygamberlerin davetine muhatap olduğu halde, onların yoluna gelmeyen asi bir evlat... Aslında Kur’an, yeryüzündeki tüm insanlara “Ey Âdemoğulları” diye hitap eder. Yani Ey Peygamber çocukları…
Bu ülke halkı, sekiz senedir, neyin ne olduğunu kavradı. Anlamaya çalıştı. Gerçeklerle sahteler belli oldu. Çalışanlar ile tembeller, ülkesinin menfaatini düşünenler ile ülke menfaatini cebine aşıranlar belli oldu. Kendi yaptıkları anayasanın maddelerini bizzat kendilerinin çiğnediğinin farkına vardı. Savcıların, hâkimlerin, yasaların suçlu gördükleri kimseleri, suçsuz olarak görenleri, ülkeyi kan gölüne sokmak isteyenleri aydın olarak görenleri fark etti. Ekonomiden anlayanlarla ekonominin temeline dinamit koyanları anladı.
Bu gerçekleri Sayın Kılıçdaroğlu’nun da anlaması gerekirdi. İmam-Hatip mezunu bir Başbakan’ın, Evliya Çelebi gibi dünyayı dolaşıp, dünyayı bir barış ortamına hazırladığını bilmeliydi. Bir asırdır bu ülkenin kalkınmasına engel olanların İmam-Hatip nesli olmadığını anlamalıydı.
Sayın Kılıçdaroğlu… Tenkitten, eleştiriden ziyade, ortaya projelerinizi koymalısınız. Ülkeyi aile ocağına dönüştürmek için barış projelerinizi tespit etmelisiniz. Yerel seçimlerde elinize aldığınız bazı dosyalarla kanal kanal dolaşmanız belki dikkatleri üzerinize çekti. Unutmayınız, devlet yönetmek hislerle, duygularla, kalıplaşmış ideolojik görüşlerle, Ecevit vari, başınıza şapka koymakla olmuyor. Başınıza koyduğunuz o şapka bile, savunduğunuz kılık-kıyafet-devrim yasalarına aykırıdır.
Size yeni görevinizde başarılar dilerken, mesajımı, Visdomsrd’un bir sözü ile bitiriyorum: “Hayatta hiçbir zaman kaybedilmemesi gereken üç şey barış, umut ve dürüstlüktür.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.