Seyit Mehmet Şen

Seyit Mehmet Şen

Şırnak El Cezeri Üniversitesi

Şırnak El Cezeri Üniversitesi

1.
Bir bölgede birisi bile bulunsa o bölgenin şöhreti, ulusal ve uluslararası tanıtımı için yeterli olduğu halde; Şırnak ilimiz ve ilçelerinde birden çok daha fazlası bulunduğu halde, eğer o il ve ilçeleri ulusal ve uluslararası kamuoyunda yeteri kadar tanınmıyorsa burada gözardı edilemeyecek ölçüde bir eksiklik, bir yanlışlık, bir noksanlık var demektir.
Geçen haftanın sonunda, 13-17 Mayıs 2010 tarihleri arasında, Şırnak Üniversitesi’nin Şırnak Valiliği, Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası ve Dicle Kalkınma Ajansı ile işbirliği yaparak düzenlediği “ULUSLARARASI ŞIRNAK VE ÇEVRESİ SEMPOZYUMU” dolayısıyla Şırnak’ta idik. Kapanış oturumu hariç, 24 oturumda, 118 bilim adamı ve araştırıcının hazırladığı 100 bildirinin sunulduğu sempozyumda nerelerden, kimler vardı dersiniz?
Kimler yoktu ki?
İsveç, İsviçre, İran, Irak ve Hollanda olmak üzere yurt dışından beş üniversite, yurt içinde en batıdan en doğuya 28 üniversite ile özel ve resmi onyedi kuruluştan gelen katılımcıların hazırlayıp sundukları tebliğler Şırnak ve ilçelerinin tarihi ve kültürel zenginlikleri ile turizm, ticaret, tarım ve sanayi potansiyelini bütün açıklığıyla ortaya koydu. İnsanın bütün bu varlığı ve zenginliği gördükten sonra, duyduklarının ve dinlediklerinin ağırlığı altında ezilmemesi, başını ellerinin arasına alıp düşünmemesi, ülke ve dünya ölçeğinde bulunduğu yeri sorgulamaması mümkün değil.
Gerçekten de bir bölge bu kadar güzelliğe bir arada sahip olduğu halde, hele ki bu çağda, bunu nasıl olur da gelire çevirip ferah fahur bir hayatı yaşayamaz, insanın aklı almıyor doğrusu. Bu durum elbet sadece Şırnak ve çevresinin problemi değildir. Ülkemizin bütün yöreleri aynı Şırnak ve çevresi gibidir. Nedense hiçbir bölgemiz sahip olduğu doğal ve kültürel varlığı bir türlü yeterince paraya çevirip zenginliği yaşayamıyor.
Sanırım bunun asıl sorumluluğunu, ülkemiz insanından daha önce, ülkemizin potansiyelini bozuk para gibi harcayan sistemde ve bu sistemi ülkemiz insanına dayatan yönetim anlayışında aramamız gerekiyor. Aksi halde, ülkemiz imkanlarını sonuna kadar zorlayarak yapılan yardımlara rağmen, teşvik adı altında devletin yaptığı harcamalar herhangi bir bölgede yine de beklenen kalkınmayı sağlayamıyor ve yöre insanını zengin edemiyorsa; bunun sorumlusu sadece yöneticiler olmamalı ve mutlaka sistemin bütünü sorgulanmalıdır.

2.
Daha önceki yazılarımda da defalarca belirttiğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kanımca en önemli icraatlarından birisi ve zamanla daha iyi anlaşılacağı üzere, belki de en iyisi ve en doğrusu, kim ne derse desin, her ilimizi bir üniversiteye kavuşturmasıdır. Eğer Şırnak ilimizde bir üniversite kurulmamış olsaydı, orada böyle bir sempozyumu kim yapar; ilimiz ve ilçelerindeki tarihi ve kültürel zenginlikleri hangi kuruluş ortaya koyardı dersiniz?
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, üniversite dışında özel ve resmi hiçbir kuruluş yurt dışı ve yurt içinden bu kadar değişik bilim dalından, bu kadar çok bilim insanını kesinlikle bir araya getiremezdi. Bunun için Şırnak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Akmaz bey başta olmak üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Altundağ’ı, Sempozyum Düzenleme Komitesi Başkanı Yard. Doç. Dr. M. Nesim Doru’yu ve sempozyum boyunca konuklarının çevresinde pervane gibi dönerek onların her ihtiyaçlarını gideren Şırnak Üniversitesi’nin akademik ve idari bütün çalışanlarını gönülden kutluyorum.
Bu arada şunu mutlaka belirtmeliyim ki, kağıt üzerindeki kuruluşu henüz iki yıl bile dolmadan, bir üniversite böylesi büyük bir organizasyonu, rahatsız edici ve göze batıcı hiçbir aksama olmadan gerçekleştirebiliyor ve üstelik o kadar kişiyi sempozyum sonunda Irak’ın Dahok üniversitesine götürüp getirebiliyorsa; bu o üniversitede görevlendirilen rektörün çok doğru bir seçim olduğunun en belirgin göstergesidir.
Gerçekten de Prof. Dr. Ali Akmaz öylesine doğru ve yerinde bir seçimdir ki, çok kısa zamanda üniversiteyi çalışır hale getirmiş, gerçekten de çok güzel bir ekip kurmuş ve bu arada bölge insanıyla kaynaşmayı ve kuçaklaşmayı mükemmel bir şekilde başarmıştır. Ali Akmaz bey bölge insanıyla öylesine kaynaşmıştır ki, Başkan Osman Geliş’in şahsında Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası’nı sempozyum düzenlemesine çok önemli katkısı olan bir ortak yapmış; Cizre Kaymakamlığı dışında, Şırnak, Cizre ve Silopi Belediyeleri ile Cizre Ticaret ve Sanayi Odası’nı sempozyum katılımcılarına yemek veren kuruluşlar arasına katmayı başarmıştır.
Şırnak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Akmaz beyin bir başka başarısı ise Şırnak ve çevresi sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve temsilcileri ile bölge üniversitesi rektörlerinin bilim insanı olarak sempozyuma katılımlarını sağlamasıydı. Bu bağlamda Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Güvenç, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, Siirt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Ziyadanoğulları, Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ “ULUSLARARASI ŞIRNAK VE ÇEVRESİ SEMPOZYUMU”na katılan üniversite rektörlerimizdi.

3.
Şimdi gelelim başlıktaki isim değişikliğinin nedenine:
Bilindiği gibi her insan ve her kuruluş köklerini ne kadar eskilere dayandırırsa, geleceğe o kadar güçlü ve güvenle bakar. Bunun içindir ki insanlarımıza nereli olduklarını sorduğumuzda, aslen şuralıyım amma ailem uzun yıllardır burada oturuyor demeyi ihmal etmezler. Böylece uzun yıllardır burada oturmayı oranın tarihi ve kültürel zenginliğine ortak olmanın bir gerekçesi sayarlar. Tıpkı bunun gibi kimi kuruluşlar da belli tarihleri, belli dönemleri ve hizmeti geçmiş belli isimleri öne çıkartarak tanınmayı kendi yararlarına görürler. Nitekim şu yazının içinde bile saydığımız bazı üniversitelerin başlıklarında bu söylediklerimizin doğruluğunu görebiliriz. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Bitlis Eren Üniversitesi ve Mardin Artuklu Üniversitesi gibi. Bu sayıyı ülke çapında çoğaltabiliriz. Kütahya Dumlupınar, Afyon Kocatepe, Çanakkale 18 Mart, Denizli Pamukkale Üniversiteleri gibi...
Bütün bunlardan sonra şunu demek durumunda değil miyiz?
Şırnak El Cezeri Üniversitesi niye olmasın?
Kırmızı görmüş boğa gibi saldırmaya hazır kimilerinin “El Cezeri” ismi karşısında burunlarından soluduklarını duyar gibiyim. Fakat birileri, dünya insanlığının sibernetiğin babası olan Cizre’li/Şırnak’lı İsmail Ebul İz El Cezeri’ye çok şey borçlu olduğunu söylese, burunlarından soluyanlar normal nefes almaya dönebilirler mi dersiniz?
Onlar ne yaparlarsa yapsınlar bizi hiç ilgilendirmemeli. Çünkü onların bu ülke insanının lehine olan hiçbir şeyde burunlarından solumadıkları ve bütün güçleriyle karşı çıkmadıkları görülmemiştir. Geçmişte şeker ve çimento fabrikalarına, barajlara ve elektrik santrallerine, boğazlara yapılan köprülere ve daha niceleri ile yakın zamanda anayasa değişikliğine karşı çıkanlar hep bunlardır.
Öyleyse bir an önce doğru olanı yapalım ve daha işin başındayken kökümüzü mazinin derinlerine götürecek şekilde Şırnak Üniversitesi’nin ismini Şırnak El Cezeri Üniversitesi olarak değiştirelim. Bu Şırnaklılar olarak hem kendimize olan güvenimizi artıracak, hem de ilimizin tarihi ve kültürel varlıklarının ülkemizde ve bütün dünyada tanınmasına önemli ölçüde katkıda bulunacaktır.
Bu arada İsmail Ebul İz’in ve onun şahsında Cizre’de yetişen Ahmet El Cezeri ve diğer Cezire’lilerin evlatları olarak büyüklerimize karşı kadirşinaslığımızı da göstermiş olacağız ki bu her birimizin boynunun borcudur.
Öyleyse ne duruyoruz?
Şırnak Üniversitesi’nin ismini en kısa zamanda Şırnak El Cezeri Üniversitesi olarak değiştirelim.
Şırnak’lılar hep beraber iş başına...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seyit Mehmet Şen Arşivi