İşi ehline vermek
Geçen akşam, Ebu Zer'den rivayet edilen şu hadisi şerifi hatırladım ve gözlerim buğulandı... Rivayetine göre, Ebu Zer'le Efendimiz arasında geçen olay şöyledir...
Ey Allah'ın Resulü, dedim, beni memur tayin etmez misin? Resulullah mübarek elini omzuma koydu ve bana"
Ey Ebuzer, ben seni zayıf görüyorum. Ben kendim için istediğimi senin için de isterim. Sakın iki kişi üzerine amir olma, yetim malına da valilik yapma. Memurluk bir emanettir. Hakkını vermediğin takdirde kıyamet günü perişan ve pişmanlıktır. Ancak kim onu hak ederek alır ve onun sebebiyle üzerine düşen vazifeleri eksiksiz eda ederse o günün perişanlığından kurtulur..." buyurdu.
O gün işyerime gelen genç kızın sitemlerini dinlediğimde başımı eğdim ve Ebuzer'in naklettiği bu hadisin hayatımızın neresinde olduğunu sordum. Ama içaçıcı bir cevap bulamadım... Çünkü ne yazık ki, bizler de her ne kadar durumu görmezlikten gelsek de modern kültürün çarkları arasında eriyip gidiyorduk... Genç kız, "müdürümüz bütün yakınlarını tanıdıklarını üst birimlere eleman olarak aldı ama meslek sahibi işin ehli olan kimseleri ise ya işten çıkardı ya da alt birimlere attı diyordu. Onu dinlediğimde gözümde binlerce fotoğraf canlandı... Tanıdığım tanımadığım, bildiğim bilmediğim, gördüğüm görmediğim bir çok yerde insanlar işe ehil olup olmadığına hiç bakmadan, tanıdıklarını ya da çocuklarını üst birimlerde konumlandırırlar ve hiç emek vermeden, alın teri dökmeden, bilmediği anlamadığı işlerde çalışmalarını isterler.
Eğer işe liyakatı varsa ve bu konuda yeterli donanımlara sahipse, yakınlarımız tercih edilebilir. Ama önceliğimiz her zaman işi ehline vermek olmalıdır.
Hazreti Peygamberin, işi ehline verin sözü bu günün dünyasında en çok ihtiyaç duyulan tavsilerinden biri haline gelmiştir. Modern dünyanın çocukları, hak, hukuk, adalet gibi temel değerlerin üzerini çizerek, her zaman ön planda olmayı marifet sayıyor. İçimizi acıtan şey ise bu durumdan bizlerin de etkileniyor olmalarıdır... Etkileniyoruz çünkü Allah ve Resulünün tavsiyelerinden uzak kalıyor ve bunlara yeterince vakit ayıramıyoruz. Ruh ve duygu dünyamızdaki bu aşınmalar ise her gün bizi biraz daha bizden koparıyor
Uzmanlar, çocukları yeteneklerine uygun meslekler seçmeleri konusunda uyarsalar da ya da yeteneklerine uygun iş ortamlarında çalışan kimselerin daha başarılı olabileceklerini belirtseler de, birçok kurum ve kuruluşlarda arkadaş, akraba ya da yakınların kayırılması, ehil olmayan kimselerin buralarda istihdam edilmesi her gün şahit olduğumuz sorunlardan biridir. Bunun sonucunda ise iş başvurusunda bulunacak kimseler bir dayı, kendilerine torpil yapabilecek bir kişi arar duruma geliyorlar ve avuçlarının içine sıkıştırılmış bir not ve imza olmadan iş bulamayacaklarına inanıyorlar.
Efendimiz her işin ehline verilmesini tavsiye ederek, aslında insanlara işlerinde başarılı olmanın kriterini de gösteriyor. Bu noktada önemli bir kavram olan liyakat, işe ehil olmayı, işte mahir olmayı gerektiriyor. Emanete riayet etmek ve güzel ahlak sahibi olmak da bu kapsamda ele alınarak yapılan işe insani bir boyut kazandırılıyor.
Yapılan her iş ve verilecek her sorumluluk bir emanettir, emanetin ise ehline verilmesi esastır. Yakınımız ya da tanıdığımız diyerek uygun olmayan işlerde uygun olmayan kişilerin çalışması, hem iş alanında başarısızlığa neden olacak hem de, kişiyi, emek vermenin, çalışmanın, alın terinin getirdiği hazdan mahrum bırakacak, onu mutsuzluğa sevk edecektir... Böyle bir duruma düşmemek için, adil olmalı ve işi ehline teslim etmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.