Bir Yiğit Vardı
Bu haftaki kitabımız, yerli ve yabancı düşmanlar tarafından yıkılan Osmanlı’dan sonra geriye kalan izleri de İttihat ve Terakkiciler ile CHP zihniyetlilerin silmeye kalktığı ama imanlı ve inançlı halkımız müsaade etmediği için, Adnan Menderes tarafından yeniden inşa edilen Türkiye’nin gerçeklerini anlatıyor.
Yitik Hazine Yayınları arasında çıkan eserin yazarı genç bir gazeteci ve araştırmacı, Erdal Şen. Eseri hazırlarken bütün bilgi ve belgelerin yanı sıra “oğul” Aydın Menderes ile de uzun uzun konuşmuş. Bu kitap mutlaka okunmalı, okunmaktan öte anlatılmalı.
Malum, biz sohbet toplumuyuz. CHP zulmünden kurtulmamızın sebeplerinden birisi de sohbet toplumu oluşumuzdur. Yoksa bir gecede ümmi bırakılan bir millet, yeniden böylesine kendisine gelemezdi. Gerçi hâlâ darbe planlarıyla yaşıyoruz ama eskiye göre çok çok iyiyiz.
CHP’liler tarafından kitaplarımız yakılmış, kütüphanelerimiz yıkılmış, bin yıllık bir tarihimiz, kültürümüz, sanatımız, musikimiz, hikâyemiz, edebiyatımız, örfümüz, âdetimiz, geleneğimiz, inançlarımız, değerlerimiz yok edilmiş, yaşatmaya çalışanlar iplere çekilmiş, hapishanelere atılmış, sürgünlere gönderilmişse de hafızalara darbe vurulamadığı ve imkânsız olduğu için, kim nasıl bir ülke ve millet elde etmek istiyorsa emeline kavuşamamıştır.
İşte “Bir Yiğit Vardı” adlı bu kitap, yukarıda söylemeye çalıştıklarımın bir nevi belgesi gibi. Bir milletin uyanışının hikâyesi, rahmetli Menderes’in çocukluğundan başlayarak Yassıada’ya kadar uzanıyor. Yassıada’nın son durak olduğunu zannedenler, Menderes’in hayatını okuduktan sonra bir son değil, bir başlangıç olduğunu anlayacaklardır.
O, ülkesinin topraklarına yağmur yağdığında çiftçi adına sevinir ve sevinç gözyaşları döker. Temelini attığı fabrikaların bacasından çıkan dumanlara, çocuğunun yollarını hasretle bekleyen bir anne şefkatiyle bakar. Yaptırdığı barajlara su doldukça ellerini açıp, “Allah’ım bu ne saadet, bu ne şefkat, bu ne merhamet” diye şükreder. Darağacına giderken bile Osmanlı torunlarının ev kiralarını düşünür ve onlar adına üzülür.
Eserin son sayfalarında oğul Aydın Menderes, babası için şöyle demektedir:
“Adnan Menderes’in İzmir’de söylediği; ‘Türk milleti Müslümandır. Müslüman kalacaktır’ ifadesidir. DP’ye karşı oluşan husumetin temelini teşkil etti bu sözler ve 27 Mayıs’ın arkasında bu ifadeler vardır. Asıl husumetin kaynağı Adnan Menderes değil, onun millete ve demokrasiye verdiği büyük önemdir. Milletin dinine verdiği büyük önemdir.”
Yazara göre Menderes, önden giden bir atlıdır. Elini kimi zaman Libya’ya, kimi zaman Lübnan’a uzatır. Kore’ye asker gönderir. Ülkeyi NATO’ya dâhil eder. Aktif diplomasiyle Kıbrıs’ı kazanır. Bağdat ve Balkan Paktı ile Türkiye’yi bölgenin lideri haline getirir.
İnönü döneminde Marshall yardımını başlatanlar, hazırladıkları “Barker” raporuyla Türkiye’ye sadece bir barajı yeterli görürken, o 21 baraj kazandırır ülkesine. Bir baraja kredi vermediler diye Dünya Bankası’nın Türkiye temsilciliğini bile kapattıracak cesareti gösterir. Barajlarla hem çiftçi para kazanmakta hem de ülke aydınlanmaktadır. Şehirlere, evlere ışık gelmiştir. Menderes yapılan bu hizmetleri ‘nurlu gelecek’ diye anmaktadır.
Menderes onlarca şeker, çimento, dokuma fabrikası yapar. İlk petrol rafinerisini, ilk traktör fabrikasını da o kazandırır. Yaptığı barajlar, ‘köstebekler delecek’ diye eleştirilse de İstanbul imarında kazandırdığı büyük caddeler ‘uçak mı inecek’ şeklinde tenkit edilse de kredi veren ülkeler; ‘yatırımları azaltın’ dese de aldırmaz ve bütün eleştirilere şöyle der:
“Esasen öteden beri milletçe kalkınmamızın düşmanı kesilmediler mi? Türk milletinin zekâ ve gayretinin mahsulü olan bin bir eserden birisine dahi başlarını çevirip baktılar mı? Aksine her muvaffakiyeti bir felaket, her güzel ve muhteşem eseri bir zarar diye göstermek için seneler ve senelerdir nasıl çırpındıklarını milletçe bilmiyor muyuz?”
Eser hakkında bilgi için Yitik Hazine Yayınları; 0216 318 42 88
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.