Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İsrail bu ambargoyu ya kaldıracak, ya da!

İsrail bu ambargoyu ya kaldıracak, ya da!

Malûm, daha “ilkokul” sıralarından itibaren, öğrencilere “dört işlem” öğretilir... Yani, ilkokulu bitiren her öğrenci, “toplama, çıkarma, çarpma ve bölme”yi öğrenmiş olarak mezun olur... Ama öğrenciler, “dört işlem”in yanı sıra bir şeyi daha öğrenirler... Evet “sağlama” yapmayı öğrenirler... “Sağlam” demek, bir anlamda, yapılan işlemi “sağlama almak” demektir... Yani “toplama”da, “çıkarma”da, “çarpma” veya “bölme”de elde edilen sonuç “doğru” mudur, yoksa “yanlış” mı?.. İşte bunu “test” edebilmek için “sağlama” yapılır... Mesela; “toplam” rakamdan herhangi bir “toplanan” çıkarılarak, bulunan sayı, eğer diğer toplanana eşit ise, toplama işlemi doğru yapılmış demektir... Diğer işlemlerde de benzeri metodlar uygulanır...
YÜK: İNSANÎ YARDIM... YOLCULAR: SİVİL!
İşte bugün, gelin gündemdeki olayla ilgili bir “sağlama” yapalım... Günlerdir konuşuyoruz veya yazıyoruz ya... “Gazze’ye insani yardım” götüren gemilerde bulunan “sivil” insanların, üzerlerinde “çakı bile bulunmayan” insanların “terör devleti İsrail” tarafından saldırıya uğradığını, o gemilere “denizden çıkarma, havadan indirme” yapıldığını söylüyoruz ya, “İsrail ağzı”yla yazıp konuşan bazı “kalemşör”ler ve “eski monşer”ler ile “sanki İsrail ordusundan emekli” bazı subaylar da “İsrail haklıdır” diyorlar ya, gelin bir “sağlama” yapalım ve görelim kim “doğru” söylüyor, kim “yanlışta ısrar” ediyor!..
Öncelikle “tablo”ya bir bakalım:
Bu gemiler bir “yardım gemisi” midir?.. Bunda şüphe yok... Çünkü, haftalar ve hatta aylar öncesinden İHH tarafından açıklama yapıldı: “Rotamız Filistin, yükümüz insani yardım!”
Peki, bu gemilerde kimler vardı?.. “Baştan aşağı silah kuşanmış militanlar” mı, yoksa üzerlerinde “çakı bıçağı” bile bulunmayan “sivil”ler mi?..
Fotoğraf ortada...
O gemilerde “kadın”lar vardı, “kadınların kucaklarında çocuklar” vardı... “Yaşlı”lar vardı, “milletvekilleri” vardı, “din adamları” vardı!..
Sorarım size;
“Savaş”a giden, “provokasyon” amacı taşıyan insanlar, böyle bir yolculuğa, hiç “kucağında çocukla” çıkar mı?..
Hiç, kafeste “kanarya” taşır mı?..
Demek oluyor ki;
Bu insanların tek amacı “Filistin’in mazlum halkıyla dayanışma” içinde olduğunu göstermek ve onlara “insani yardım” götürmektir... Yüreklerinde, “kin, nefret ve öfke” değil, “sevgi” vardır, “merhamet” vardır!.. Çünkü onlar, “insan”dırlar!..
İSRAİL, SADECE ÖLDÜRMEYİ İYİ BİLİR!
Ama bu “insan”ların yolu “İsrailli korsanlar” tarafından kesildi... Denizden “bot”larla, havadan “helikopter”le saldırdılar “merhamet yolcuları”na...
“Kurşun” ve “bomba” yağdırdılar!..
Onlar, “öldürmeyi çok iyi biliyorlar” ya, yine “en iyi bildikleri” işi yaptılar!..
Öldürdüler insanları!.. Yaraladılar!..
Hem de, “kendi karasuları”ndan 77 mil ötede, “uluslararası sular”da!..
Olayın “mihenk” noktası burasıdır!..
Hiç kimse lâfı eğip-bükmeye, “ama” demeye, eveleyip-gevelemeye kalkmasın, bu işin lâmı-cimi yok; “İsrail’in yaptığı bu “kanlı saldırı”nın adı “haydutluk”tur, “korsanlık”tır!..
Hani, bir hikâye vardır:
Denizlerde uzun süre korsanlık yapıp, gemileri soyarak ahaliyi canından bezdiren bir adamı nihayet yakalamış ve Büyük İskender’in huzuruna getirmişler.
İskender, “Nedir bu ahalinin senden çektiği? Kadınlarını kaçırır, mallarını gasbedersin. Korsanlık yapmaya utanmıyor musun?” demiş adama...
Korsan, derin bir iç çektikten sonra şu cevabı vermiş:
“Aslında senin yaptığın işle benim yaptığım işin özü itibariyle bir farkı yok sayın imparatorum!.. Benim bir tek gemiyle yaptığım işi, sen koca bir donanmayla yapıyorsun!..
Bu nedenle de bana korsan, sana ise imparator diyorlar.”
Olay budur... Eskiden “korsan”ların tek gemiyle yaptığı işi, “İsrail” adlı “korsan devlet”, hem de “Bakanlar Kurulu kararı” ile yapmıştır.
“Bot”larla ve “helikopter”lerle!..
KORSANLARA GÜL MÜ UZATACAKLARDI?
“Bizim(!) televizyonlar” İsrail televizyonlarından aldıkları görüntüleri döndüre döndüre yayınlıyorlar... Helikopterden inen bir İsrail askeri, “tekmelerle ve yumruklarla dövülüyor” ya, işte o görüntüleri!.. Böyle yapmakla, sanki “İsrail’in saldırısı”na haklılık kazandıracaklar!..
Ya, ne yapacaklardı?..
O gemidekiler, kendilerini “öldürmeye” gelen “silahlı” askerlere “gül demeti” mi uzatacaktı?.. “Hoşgeldin” deyip, çay-kahve mi ikram edeceklerdi?..
Elbette döveceklerdi!..
Adam, tependen “kurşun yağdırarak” iniyorsa, kalkıp da onu kucaklayacaklar mıydı?.. Düşmana gül verildiği nerede görülmüş?..
Ne yani; “korsan”lara, “Yörsan’dan ayran” mı ikram edeceklerdi?..
Hiç kimse kıvırmasın!..
Bu saldırı, “uluslararası sularda” gerçekleşmiştir... Önce bunu “tesbit” edelim!.. Böyle bir saldırı “uluslararası hukuk”a da aykırıdır, “insanlığa” da!..
Bu kanlı saldırının hiçbir “meşru”luğu, hiçbir “mazeret”i ve hiçbir “bahane”si yoktur!..
“Sağlama” yapılmıştır;
Sonuç: “Korsan İsrail suçludur!”
Daha fazla konuşmanın âlemi yok!..
YAŞAMAK İÇİN, ÖLMEYİ DE BİLMELİ
Dün de yazdım ya; bazı “embesil”ler, bazı “aptal”lar, “yavşak” ve “yalaka”lar hâlâ diyorlar ki;
“İsrail’in tutumunu bilen hükümet, İHH gemisinin yola çıkmasını engellemedi!.. İnsanları bile bile ölüme gönderdiler!”
Ulan eblehler, ulan gerzekler;
Siz o kadar “kuş beyinli”siniz ki, lâfın ucunun nereye gideceğini bile kestiremiyorsunuz!..
Be ahmaklar, be salaklar;
Biri karşınıza dikilip; “Alçak PKK’nın saldıracağını bile bile ana kuzularının askere gitmesine göz yumdular!.. Gencecik delikanlılar bile bile ölüme gönderildiler” dese, ne cevap vereceksiniz?..
Bilmez misiniz ki;
Her işte bir “risk” vardır!..
Bir kadın mutfakta yemek yaparken “soğan” soyuyorsa, elbette “gözleri yaşaracak”tır!.. Bir kasap, eğer “satırla et kesiyor” ise, elbette “parmağını doğrama” riski vardır!..
Ne yani, “risk” var diye, tembel tembel oturacak mı insanlar?.. Oturup da, sizler gibi “kıçlarını büyütsünler” mi istiyorsunuz?..
Hem, İsrail kim oluyor ki;
Filistin’e “ambargo” uyguluyor?..
Bu ambargoyu delmek için yola çıkmak bile, o insanlar için bir “şeref”tir, “onur”dur... O gemide ölenler “şehit”tir, yaralananlar ve sağ dönenler “gazi”dir!..
Bundan büyük “mertebe” mi var?..
Ne mutlu o insanlara...
Hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum...
Ama, “din”den, “iman”dan habersiz olan “akılsız”lar bunu bilemez... Bilselerdi, zaten “İsrail ağzı”yla yazıp konuşmazlardı!..
Zaten bu yüzdendir ki;
“Hak’tan uzak, halktan kopuk”lar!..
Sadece acıyorum bu “embesil”lere!..
Önceki gece Habertürk’e bağlanan “İsrailli ajan gazeteci” bile “uluslararası sularda gerçekleşen kanlı saldırı”yı izah edemezken, “bizimki”(!)ler hâlâ “İsrail’i aklamaya” çalışmıyor mu, yazıklar olsun!..
“Yaşamak” için bazen “ölüm riski”ni göze almak gerektiğini bilselerdi, zaten “dunkof” olmazlardı!..
FIRKATEYNLER EŞLİĞİNDE YARDIM GEMİLERİ!
Bugünkü “manşet”imizde de okuyacağınız gibi;
“Gazze’ye özgürlük ve yardım gemileri”nin açtığı yol, bundan böyle hep “açık” kalacak, asla kapanmayacaktır.
Sadece “Türkiye’den” değil, “bütün dünyadan” gemiler Gazze’ye doğru hareket halindedir.
Bunları, yenileri takip edecek ve İsrail’in “insanlık dışı ambargo”sunu deleceklerdir.
İsrail, bu “ambargo”yu ya kendi rızasıyla kaldıracak, ya da “bütün dünyayı karşısına alacak”tır!..
Öyle umuyor ve bekliyorum ki;
Türkiye, bu işi burada bırakmaz. En yakın zamanda, yine “insani yardım filoları” yola çıkarılır...
Ama bu defa;
“Savunmasız” olarak değil; önünde, yanında ve arkasında “askerî fırkateyn”ler ile... “Askerî fırkateynler” eşliğinde yola çıkacak “yardım gemileri”ne, bakalım İsrail yine saldırabilecek mi?..
Eğer saldırmaya cüret ederse,
Bu defa, herhalde anasının hörekesini görür!
TBMM’DEN TARİHİ DEKLÂRASYON
Çünkü bu defa; o gemilerin arkasında sadece “Türk milleti” değil, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” de olacaktır!..
Malûm, dün toplanan TBMM Genel Kurulu’nda, “oybirliği” ile “tarihî bir deklârasyon” yayınlandı ve özetle denildi ki;
¥ “Bu menfur saldırının bütün boyutlarıyla araştırılması için bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu kurulmalıdır.
¥ İsrail Hükümeti, bu saldırı dolayısıyla resmen özür dilemeli, olayın sorumlularının yargılanarak cezalandırılmalarını sağlamalı, saldırının mağdurlarına tazminat ödemelidir.
¥ Türkiye, İsrail'e karşı milli ve uluslararası yargı yollarına başvurmalıdır.
¥ TBMM, Türk Hükümeti'nden, İsrail ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerimizi gözden geçirmesini ve gerekli etkin önlemleri almasını beklemektedir.
¥ TBMM, her zaman olduğu gibi Filistin halkı ile dayanışma içindedir ve Gazze'ye yönelik insanlık dışı abluka ve ambargonun derhal kaldırılmasını beklemektedir.''
İsrail ya “TBMM’nin bu çağrısı”na uyup, Filistin’e uyguladığı “abluka” ve “ambargo”dan vazgeçer, ya da Akdeniz’de “Türk savaş gemileri”ni görmeye razı olur!..
Bunun başka yolu yok!..
Bu “ambargo” kalkacak!..
Türkiye’nin bir “kabile devleti” olmadığını “İsrail” de anlayacak, geri zekâlı “İsrail aşıkları” da!..
“Dost” da anlayacak, “düşman” da!..
“Embesil”lerden anlamalarını beklemiyoruz!..
Çünkü onların “kuş beyinleri” bu sıkleti çekmez!..
Onların “kapasite” ve “ufuk”ları yok ki!..
Onlar sadece “İsrail papağanlığı” yapar!..
Durum budur... “Dört işlem” tamamdır!..


CHP, bu hâllere de mi düşecekti?
Vah, zavallı CHP!.. “Cumhuriyet’i kuran parti” olmakla övünen sen, bu hâllere de mi düşecektin?.. Eskiden, akşamları “televizyon”ları seyreder, sabahları “gazete”leri okur ve öğleden sonra bir “basın toplantısı” düzenleyip, geçerdin “kamera”ların karşısına!..
Yani, hiç olmazsa, “öğleden sonra muhalefeti” yapardın!..
Şimdi öyle bir “hava”ya girdin, öyle “hülya”lara kapıldın ki, artık “televizyon” seyretmiyor, “gazete” okumuyor olmalısın ki; “gazete”de yazı yazan, “televizyon”larda konuşma yapan “insan”ları bile gözün görmüyor!.. Ne oldu sana?.. Gözlerine “perde” mi indi ki; hem de uzun boylu Abdurrahman Dilipak’ı bile göremez oldun?..
Dün TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda “hesap” sormaya kalkmış senin milletvekillerin!..
Demişler ki; “Abdurrahman Dilipak’ın o gemide ne işi vardı?”
Tamam, Dilipak’ın “CHP’den izin alacak” hâli yok da, “Abdurrahman Dilipak o gemide değildi” ki!..
Günlerdir “toplantı”larda, “ekran”larda!.
Hiç olmazsa bir “televizyon ekranı”na baksaydınız da, öyle konuşsaydınız!..
Yoksa siz, şu yeni dönemde “ezbere konuşmaya” mı başladınız?..
Ne olur CHP, ne olur eski haline geri dön!.. Ne olur, “gazete”leri oku da, yine “öğleden sonra muhalefeti” yap!.. Bu hâllere düşmen, üzüyor beni!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi