Gülen Hocaefendi ve Seyfi Dede!..
Eski CHP’li ya da SHP’li fark etmez; Adalet Bakanlarından Seyfi Oktay’ın kimin nereye getirileceğini, kimin ayağının kaydırılıp hangi alçak ve hangi yüksek mevkiden nasıl bir sonuç çıkacağını tayindeki etkinliğine hayret ediyor musunuz?
Bakanlığının üzerinden uzun yıllar geçmiş bir adamın, hâlâ emir verme, yönlendirme, adam tayin etme gücüne sahip olması sizi şaşırtıyor mu?
“Adalet Bakanlığı nice zamandır kemalist-solcuların elinde değil. AK Parti, neredeyse on yıldır tek başına, hem de kahir ekseriyetle ‘iktidar’da... Nasıl olur da Seyfi’nin borusu öter!” dediğiniz oluyor mu?
Sizi bilmem...
Ben olan bitene şaşırmıyorum.
Adalette kemalist solun borusu öter!..
Daha da netleştireyim mi meseleyi:
“Mezhepçi sol”un borusu öter!..
Sporda, sağlıkta, medyada, tarımda, enerjide, şurada burada...
AK Partililer, Saadetliler, muhafazakârlar, dinciler, imancılar...
Her yerde var olsalar da, sayıca denkliği sağlamış, hatta çoğu yerde çoğunluk haline gelmişlerse de...
Bu çoğunluğun pek hükmü yoktur!..
Mezhepçi sol; -sebebini irdelemek sosyologlarımıza düşer- sürekli olarak dayanışma halindedir.
Birbirleriyle uğraşmazlar, bizlerle uğraşırlar!..
Orada da çıkarlar, beklentiler söz konusudur elbet...
Lâkin birbirlerini yiyip bitirmezler...
(Belki de “şehirli” bir topluluk olmasındandır); grup çıkarlarını koruyup geliştirmenin beraberinde fert çıkarlarını koruyup geliştirmeyi getireceğine inanırlar.
Mezhepçi sol, sık sık “takdir” törenleri yapar...
Onlar, “bizlerden” farklı olarak, sadece ölenleri değil...
Yaşayanları da takdir ederler!..
Mesela; mezhepçi solun elindeki Ankara Barosu, mesleğe uzun yıllar hizmet vermiş mensupları için “taltif” etkinlikleri düzenler...
Onlar ölümü beklemezler!..
Tıpkı Siyonistler gibi, grup dayanışması ile birbirlerini yükseltmek için uğraşırlar.
Ses kayıtlarını takip ettiğimizde görüyoruz ki; eski bakan olmasına rağmen Seyfi Oktay’ı “dede”leriymişçesine baştacı etmeyi sürdürüyorlar.
Makamlar, mevkiler, koltuklar gitse de; dava arkadaşlığı bâki kalıyor...
Adamların bildikleri o ki; bugün Seyfi Oktay’a hürmet göstermeyen, yarın hürmet görmemeye müstahaktır!..
Bugün Seyfi Oktay’ın emirlerini yerine getirmeyen mezhepçi, koltuğundan uzaklaştığında hükümsüz kalacaktır!..
Orada işler böyledir; iktidarlar değişir; güç dengeleri ise “aslında” değişmez!..
“Sağ” denilen takımı şartlar ve kişisel gayretler bir yerlere getirir...
Lâkin bu, temelleri sağlam atılmış bir yükseliş değildir; koltuğa bağlıdır, koltuk gider, güç biter!..
Gücün daimi olması için dayanışma ruhuna ihtiyaç vardır.
Mezhepçi sol ve Siyonizm, bunu sağladığı için...
Ve “adamını” yiyip bitirmeye değil; birlikte yükselmeye gayret ettiği için, iktidarlar değişse de iktidardadır!..
•
Ergenekon rüzgarı gelip geçer, her rüzgar gelip geçer...
Önemli olan geride kalandır...
Açıkça ifade edeyim; AK Parti iktidardan gidecek olsa, bugünün çoğu “sıkı” AK Partilisi başka kapı arar!..
Gidenlerin önemli bir bölümü de, üç yerine beşi buldum mu...
Anında satar!..
İklim bu olduğundan, yerine gelenin, kalan AK Partilileri silmesi de en fazla bir yıl alır!..
Seyfi Oktay’a kızın...
Mezhepçi sola kızın...
“Memleketi ne hale getirdiler” deyin...
Beddua da edin...
Lâkin, içe bakmayı da ihmal etmeyin!..
Allah herkesin “müstahak”ını verir!..
GÜLEN HOCAEFENDİ’YE HÜCUM!..
“Gazze”ye yardım organizasyonuna dair bir beyandan dolayı Gülen Hocaefendi ile diğer Müslümanlar arasında fitne çıkartmak; çıkmış fitneleri de büyütmek isteyen güçlerin oyununa gelmeyelim!..
Ben Gülen Hocaefendi’nin (değerlendirmelerinin bir bölümüne katılmasam da) samimiyetinden asla şüphe etmiyorum...
Ona tepki gösteren kardeşlerimin de önemli bir bölümünün samimiyetlerine şahitlik ederim...
Birileri yekvücut hareket ederken, kardeşlerimizin birbirine düşmesi akıllı işi olmaz.
Demem o ki;
Uzatmayııııın!..
Bir de şu:
Gülen Hocaefendi hareketi, “bu camianın” köylülükten şehirliliğe ulaşmayı ve kaliteli işler yapmayı başarmış yegane organize akımıdır...
Seyfi Oktay zihniyetiyle başa çıksa çıksa, bu kardeşlerimiz çıkar!..
Unutmayın!..
Son olarak:
Adamlar Seyfi Oktay’a sahip çıkıyor; ben Hocaefendi’me hücum mu edeyim...
DUAM!..
Önceki gün, Sayın Ali İlkbahar’ın ziyaretine gittim.
Ankara Halk Ekmek’in Genel Müdürü İlkbahar’ın Özal döneminde siyasete başladığını, sonraki dönemlerde “Fazilet” mücadelesine önemli katkılarda bulunduğunu ve Ankaralının “kanserojen ekmek”ten kurtulmasına vesile olduğunu bilirdik...
Lâkin, “iyi bir şair” olduğundan habersizdik.
Onun sanatı toplum için; son şiirlerinden birinde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hangi engelleri aşarak bugünlere geldiklerini ve hangi reformlara imza attıklarını gayet veciz bir şekilde ortaya koymuş...(*)
Ve şiirini şöyle bitirmiş:
“Eller duada;
Ya Rabbi bu insanları koru.
Ya Rabbi bu insanları muzaffer kıl.
Bu senin dünyadaki
Son ordun.”
•
Klasik bürokrat tipi tarihe karışıyor, ne güzel.
Ben, bürokratın akıllı, imanlı, cesur ve ince ruhlu olanını severim.
Yolun açık olsun, Sayın Ali İlkbahar...
•
(*) Sayın İlkbahar’ın faydalanılması gereken edebi çalışmaları var.
İlgilisine:
Macunköy Mah. Anadolu Bulvarı No: 13 Gimat / Ankara
Tel.: (0312) 397 33 65-66-67