Olacağı bu iseherkes neden yoruldu?
Hayatınız boyunca böyle bir oyun seyrettiniz mi?
Hani ben etmemiştim de...
Seyretmek ne kelime, okuduğum kitaplarda dahi adı geçmiyor böyle bir oyunun...
9 Mart cuntacısı İlhan Selçuk serbest bırakıldı...
Mahkeme kararıdır mı diyeceğiz?
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İlhan Selçuk için şefaatçı olduğuna dair haberler okuyorum...
Acaba şefkat sebebiyle mi, başka mülahazalar da var mı içinde?
Duydunuz mu?
Cumhuriyet polisleri "İlhan abi, İlhan abi" diye yere-göğe sığdırmamışlar İlhan Selçuk'u... Herhalde halktan utanmasalar omuzlarına alıp "En büyük cuntacı bizim cuntacımız" diye cadde cadde gezdirirlerdi...
Aydın Doğan'ın çocuklarına anlatmış İlhan abileri başından geçen ıslak bulutları...
Malûm ve meşhur Kemal Alemdaroğlu ise "sağlık sebebi" gerekçe gösterilerek serbest bırakılmış...
İyi olmuş aslında...
Lions Kulüpleri başkanlığı yapacak bir zatın içerde tutulmasını affetmezdi siyonist çevreler...
Hem sonra ne suçu vardı ki bilimsel adamımızın?
Yardımcısı Nur Serter milletvekili seçildi, Alemdaroğlu serbest bırakılmayacak mıydı?
Sağlık gerekçesi mühimdir...
Mühimdir amma, dayısız insanlar da aynı durumlarda iki günlük bir misafirlikten sonra "güle güle"lerle yolcu edilir miydiler?
Az kalsın unutuyordum...
Ergenekoncu büyüklerimizin yurtdışına çıkışlarına tahdit konmuş...
Peh peh peh!..
Yurtdışına niye çıksınlar ki?
Burası daha rahat... Burada kendilerini idol gören arkadaşları ve sempatizanları var...
AKP'yi yıkmadan hiçbir yere gitmezler inşallah...
Ben Doğu Perinçek'e acıyorum...
Siyasi ve ahlaki görüşünü sevmem... Amma diğer arkadaşları dışarı salıverildiğine göre, Perinçek'te salıverilmeliydi... Adalet eşitliği gerektirir...
Amma tutukladılar Perinçek ve şürekasını...
Esas sağlık durumundan bırakılması gereken Perinçek'ti... çünkü ayağından özrü vardı...
Ha, diyeceğinizi biliyorum...
Yarın, öbürsü gün onu da salıverirler... Bak burası doğru...
Amma ben adalet müptelası yazarlara, düşünürlere acıyorum...
Hani Karadenizli'nin kayığına bir kişi binmiş, karşı sahile geçtiklerinde kayıkçı parasını istemiş, adam "param yok" demiş...
Karadenizli köpürmüş:
"Ula denize atsam sana yazuk, atmasam bana yazuk, madem paran yoktu ya niye bindun kayuğuma?"..
İsterseniz yeni öğrendiğim bir fıkrayla son verelim bu fasla.
Adam seyahata çıkacakmış... Evindeki eşeğini bir arkadaşına emanet etmiş... Geri dönüşte 'bizim eşek nerde' diye sormuş... Komşusu cevaben: "Sizin eşek sana ömür öldü" cevabı vermiş...
Eşek sahibi:
- Madem öldü, ölüsünü istiyorum...
- Yahu ölü eşeğe ne yapacaksın?
- Satacağım...
- ölü eşeği kim alır?
- Bırak çeneyi de ver benim eşeğin ölüsünü...
Ve almış, götürmüş... Aradan birkaç ay geçtikten sonra komşu eşek sahibini görmüş ve sormuş:
- Sattın mı eşeğin ölüsünü?
- Elbette sattım... 2000 adet bilet bastırdım, kazanana bir eşek vermeye söz kestim... Biletlerin tamamını sattım ve milyarın üzerinde para kazandım...
- Peki hiç itiraz eden çıkmadı mı?
- Bir tane çıktı... O kişi de eşeği alan ve ölü olduğunu gören kişi... Diğerleri unuttu gitti...
O YöK cesaretliydi, bu YöK, YöK’ten silindi
Umudum zaten azdı, şimdi kökten silindi
Yoldaki karanlığı görmüyor gözleriniz
Ey güneşe tapanlar, güneş gökten silindi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.