Hayır diyebilmek 2
İslam'ın ilk şehitlerinden Yasir, Mekke'ye Yemen'den gelmiş ve burada Ebu Huzeyfe bin Mugire'nin himayesine geçmiştir. Huzeyfe onu cariyesi Sümeyye ile evlendirmiş ve bu evlilikten Ammar ve Abdullah dünyaya gelmiştir.
Açık tebliğin başlamasıyla müslümanlar üzerine uygulanan baskılar iyice artmış ve müşrikler inananları ortadan kaldırmak için her türlü eza ve cefayı uygulamaya koyulmuşlardır. Bu süreç devam ederken, müminler bir yandan İslami yaymaya çalışıyorlar diğer taraftan yaşadıkları işkencelere göğüs geriyorlardı.
Ammar hidayete tabi olduğunda bunu ailesine de tebliğ yapmış ve Yasir ailesi İslam'ın en önemli neferlerinden biri olmuştu. Mekkeli müşriklerin nazarında yoksul ve yoksun olan bu aile, kuşandıkları iman ve içtenlikleriyle direniyorlar ve her türlü baskılara göğüs gererek yapılan telkin ve teklifleri red ediyorlardı.
İşkencelerin olduğu ve tamamen özgürlüğünüzü kaybettiğiniz bir noktada hayır diyebilmek pek de kolay değildir. Bunu başarabilmek için yola güçlü bir iman ve samimiyetle çıkmanız gerekir. Sümeyye ve ailesi de zaten onu yaptılar.
Sümeyye, kendilerine vaad edilen bütün maddi imkanları elinin tersiyle itti ve canı pahasına hayır dedi. Bir keresinde efendimiz onların yaşadığı işkencelere şahit olmuş ve "Sabredin ya Yasir ailesi, sizin mükafatınız cennettir" diyerek onları teselli ettimişti. Bu söz onlara yetti, dünyanın geçici metalarının, çekilen acıların, yapılan haksızlık ve dayatmaların aldıkları müjde karşısında hiçbir önemi yoktu bunu biliyorlardı. Yasir yaşadıkları işkenceler karşısında dimdik durdu ve şehadete uçtu. Sümeyye ise Ebu Cehil'in eline teslim edildi. Ama o da tıpkı kocası gibi bir tek söze tabi oldu ve hayır dedi, hayır demeye de devam etti aynı yolun yolcusu oldu. Onun bu samimiyeti asırlar boyunca İslam toplumlarına yol gösterdi ve Sümeyye hiçbir zaman unutulmadı. Sümeyye yoksul bir kadındı ve zamanın önde gelenlerinden de değildi. Dönemin tanınmış ailelerine de mensup değildi. O sadece teslim olanlardan ve hayır diyebilenlerdendi. Sümeyye yaşadığı işkencelere rağmen hayır diyerek bizlere yol gösterdi. İnsanlık yol göstericilerini hiç zaman unutmaz ve onları her zaman baş tacı yapar. Bizler de Sümeyye'yi her zaman yad ettik ondan bir şeyler öğrendik... Ve yol göstericiler her zaman hayatını mektepte geçirmiş kişiler arasından çıkmaz. Kimi zaman da yol gösterenler maddi yoksunluklar arasından çıkar ve bu kimseler imanlarıyla çağın en zengini olurlar. Sümeyye bunlardan biriydi. Asırlar geçti, dönemin en şaşalı en popüler insanları unutuldu ama Sümeyye'nin bu direnişi bizlere yol göstermeye devam etti ve bizler onu her zaman hayırla andık, hayırla hatırladık. Canını ortaya koyarak hayır demeyi göze almanın getirdiği bereket de bu olsa gerek... Bu sanıldığı kadar kolay bir şey değildir ve böylesine yiğitçe bir direnişi herkes yapamaz.
Allah aşkına kaçımız, çıkarlarımızı gözardı ederek inandıklarımızı tam anlamıyla savunabiliyoruz ya da kaçımız canımız pahasına ölümü göze alabiliriz? Maalesef bizler çoğu yerde çıkarlarımızı düşünerek geri adım atıyor ya da olayı kayırmaya çalışıyoruz. Sanırım bizleri bu şekilde davranmaya iten sebeplerden biri de, hayatımızı istila eden modern kültürün sürekli aç kalma endişesi empoze etmesi ve sadece kazanç elde etmeye yönelik bir hayat görüşü öngörüyor olmasıdır. Oysa, bizler bu dünyaya sadece karın doyurmak için gelmediğimizi biliyoruz. Bu nedenle de önce İslam diyoruz ve bu noktada karşımıza çıkanlara da hayır diyerek red ediyoruz, etmeliyiz de...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.