Aile, Çocuk ve Güzel Ahlak
Toplumdaki en küçük, en temel birim olan ailenin yapısı ne denli güçlü ise, millet ve devlet de o derece güçlü olur. Değerlerini yitiren, bireyleri arasında sevgi, saygı ve beraberlik duyguları körelen ailelerden oluşan devletin güçlü olması zordur. Aile yapısı çöken dinden uzak toplumlar, hızla manevi ve ahlaki dejenerasyona doğru yol alır.
Din ahlakına sahip insanların yaşadığı çevreler, özlem duyulan, huzur ve güven içindeki ortamlardır. İslam barıştır, ışıl ışıl aydınlıktır; insana gerçek sevgiyi, şefkati, merhameti, dostluğu tarif eder, sevmenin sanatını öğretir. O’nun sınırları içerisinde yaşayan insan da her zaman ve her ortamda dürüst, samimi karakter özellikleri, saygı ve sevgi dolu davranışlar sergiler.
Din yalnızca belirli ibadetlerden oluşmaz. Gerçek din, yaşamın her anını kapsar ve insanlara Kur’an ekseninde güzel ahlak özellikleri kazandırır. Güzel ahlak özelliklerinin de ibadet olduğu bilincine sahip insan Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmak için yaşamının her anında Kur’an'la bildirilen üstün ahlakı yaşamaya çaba gösterir.
Günümüz toplumunda, anne ve babaya itaatsiz, saldırgan çocuklara ve onlara doğruyu yanlışı anlatmayan, onlarla ilgilenmeyen, birbiriyle de geçimsiz, sürekli tartışan anne- babalara çok sık rastlıyoruz. Bu evlerde, itaat, sevgi, saygı, anlayış ve şefkat yerine kavga, hakaret ve isyan hakimdir.
Kur’an ahlakına uygun yaşam süren bir ailede ise bu ailelerdeki sorunlar yaşanmaz. Bu evlerde, anne- babaya itaatli, Allah'ın buyruğu gereği onlara "öf" bile demeyen, kötülüklerden uzak duran vicdanlı çocuklar yetişir. Bu ailelerin anne babaları çocuklarının hayırlı insanlar olmaları için çaba harcayan, birbirlerine de sevgi ve saygı gösteren, davranışları ile örnek insanlardır.
Her Anne Baba ‘İyi’ Değildir
Her toplumda olduğu gibi, toplumumuzda da ahlak dışı yaşayan, çocuklarını da kendi yaşantılarına çekmeye çalışan anne babalar vardır. Çocuk, anne-babası olduğu için bu kişilerin fikirlerine boyun eğmek zorunda değildir. Allah Kur’an’da, ahlak dışı davranan anne babaya itaati yasaklar.
Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim. (Ankebut Suresi, 8)
Bugün cezaevleri hırsızlık yapmış, insanlara/devlete zarar vermiş, cinayet işlemiş anne-babalarla doludur. Bu anne-babaların çocukları, onlarla birlikte yaşamak zorunda değildir. İnsanların genelde söylediği gibi her anne-babanın, çocuklarının iyiliğini ve sağlığını gözeterek hareket ettikleri görüşü gerçek dışıdır. Her aile çocuk açısından güvenli bir ortam sunmaz. Bugün kadın sığınma evleri, aile bireylerinden ya da eşinden şiddet görmüş kadınlarla doludur.
Birçok aile, çocuklarının düşüncelerine ve inançlarına saygı duymaz. Kızını istemediği biriyle evlendirerek adeta mal gibi satan ya da biriyle konuşurken görüldüğü için çocuğunu feci şekilde döven hatta öldüren aileler vardır. Bugün hala süregelen töre cinayetleri de bunun dehşet verici örneklerindendir. Kısacası her aile ortamı çocuklar için huzurlu ve güvenlidir demek mümkün değildir.
Ailede Dejenerasyon
Ailede sevgi, saygı, dayanışma, özveri ve sadakat duyguları köreldiğinde, artık o milletin de varlığının devamı zorlaşır. Bu durum yalnızca aile ile sınırlı kalmaz, toplumun diğer kesimlerine yayılır. Arkadaşlık ilişkilerinde, çalışma ortamlarında, okullarda kıskançlık, ikiyüzlülük, alaycılık, dedikodu gibi kötü davranışlar ortaya çıkar. İlişkiler, beklenti ve çıkarlar üzerine kurulur.
Aile içinde din ahlakı konusunda eğitilmemiş olan ve özellikle televizyon programlarının yoğun telkinlerden etkilenen gençlerin, hatta çocukların şiddet eğilimli olduklarını görüyoruz. Bu durum öylesine yaygınlaşmıştır ki, küçük çocukların ellerine silah aldıklarına, cinayet işlediklerine tanık olmaktayız.
Allah'tan korkmayan anne-babalar, çocuklarına da Allah’ın emrettiği merhametli, adaletli, hoşgörülü, akılcı güzel ahlâkı öğretemez, Allah sevgisi ve korkusu olmayan zalim nesiller yetiştirirler. Hz. Nuh'un Kur’an’da söz edilen bu konudaki duası, inkârcıların ortak zalim karakterlerini gösterir:
Nuh "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma." dedi. "Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükten sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar." "Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını artırma." (Nuh Suresi, 26-28)
Ne Yapmalı?..
İmam Gazali, çocuğun kalbini “tertemiz, bomboş, saf, her şeyi almaya kabiliyetli ve yöneltildiği her şeyi yapmaya meyilli” olarak tanımlar. Gazali ayrıca, ruhun fıtratı itibariyle gerçekleri kabullenmeye yetenekli ve Allah’ı bulup kavrayacak güce sahip olduğunu söyler. Bu nedenle çocuklara Allah inancı küçük yaşlarda öğretilmelidir. Dinin özü güzel ahlaktır. Allah katında beğenilen üstün ahlak özellikleri, özellikle çocukluk döneminde şekillenir. Son zamanlarda bazı batılı psikologlar, tarafsız ve önyargıdan uzak olarak yaptıkları araştırmalar sonucunda dinin, çocuğun ruhuna seslendiği ve onun ruhsal yapısına uygun olduğu görüşünde birleşmişlerdir.
Kur’an’da bildirilen geniş kapsamlı eğitim anlayışını ailesinde hayata geçirmek isteyen her vicdan sahibi insan, bilimsel konularda da kendisini geliştirmelidir. Bilim, evreni ve varlıkları inceleyerek Allah’ın yaratma sanatındaki kusursuzluğu, benzersizliği, üstünlüğü açıklamanın yoludur. Anne ve babalar kişiliklerini, davranışlarını, konuşma biçimlerini Kur’an’da bildirilen üstün ahlaka yakışır bir hale getirmede gayret ettikleri kadar, bilimsel konularda da kendilerini eğitmelidirler. Çocuğa ilk tebliği verecek olanlar anne babalardır ve edindikleri bilgiler onlara bu konuda yardımcı olacaktır.
Kuşkusuz bu eğitim süreci dua mahiyetinde yapılır. Kalpleri etkileyecek ve hidayete ulaştıracak olan yalnızca Allah’tır. Ancak anne baba, ahlakı, kişiliği ve karakter özellikleriyle iyi bir Müslüman modeli oluşturuyorsa iyi birer örnektir ve Allah’ın dilemesiyle çocuklarının güzel ahlak özelliklerini kazanmasına vesile olurlar.
Bediüzzaman Lem'alar’ında, insanın en birinci üstadının ve en etkili öğretmeninin annesi olduğunu söyler ve yaşamında annesinin önemini şu cümlelerle ifade eder:
“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum."
Rabb’inin huzurunda hesabını veremeyeceği işler yapmaktan, O’nun rızasını, rahmetini ve cennetini kaybetmekten içi titreyerek korku duyan insanlardan oluşan ailelerin çoğalması, toplumun geleceği için en önemli güvencelerden biridir.
Kur’an ahlâkını gerçek anlamda yaşayan ailelerde yetişen çocuklar topluma, devletine, milletine yararlı bir yurttaş, ailesini seven, saygılı bir evlat, özverili bir arkadaştır. Bu yapıdaki bireylerin oluşturduğu bir milletin huzurlu, mutlu ve birlik ruhuna sahip güven dolu bir yaşamı olur. Kur’an, birlik içinde ve güçlü olmanın sırrını şöyle haber verir:
Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
O halde, dini gerçek anlamda yaşayan vicdan sahibi bir nesil için, çocuklarımıza Resulullah’ın(sav) hadisinde tavsiye ettiği en güzel mirası bırakalım:
“Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2.cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.512)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.