Allah Tarafından Korunan ve Tahrif Edilemeyen Tek Kaynak Kur'an'dır-II
Geçen haftadan devamla…
Peygamberimiz (as) Kur’an’ın en mükemmel uygulayıcısıdır ve bizler için en mükemmel örnektir. Tüm uygulamaları, Kur’an’la mutabık sözleri ve müjdeleri bizim için son derece değerlidir.
Ancak hadis kitaplarına sonradan eklenmiş, Peygamberimiz (as)’ın sözleri ve uygulamalarıyla hiç ilgisi olmayan bir kısım açıklamalar bulunduğu da bir gerçektir. Rivayet zinciri ile günümüze gelen birçok hadis, hem Kur’an’la hem bilimsel gerçeklerle hem mantık ilkeleriyle ve hem de diğer hadis rivayetleriyle çelişir. Eğer bir hadis, Kur’an ile mutabıksa, doğru kabul ederiz. Eğer söz konusu hadis, Kur’an ile çelişiyorsa, bu konuda artık tereddüt yoktur; doğru kabul edilemez.
Kur’an ile sağlamasını yaparsak;
Dinin hükümleri yalnızca Allah'ın indirdiği kitaplarla belirlenir.
Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz? Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var? Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı. (Saffât 37; 154-157)
Her dönem Allah tarafından korunan ve tahrif edilemeyen tek kaynak Kur'an'dır.
Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir. (Fussilet 41; 41-42)
Allah'ın elçileri sadece Allah'ın indirdiği kitapta yazanlarla hüküm verebilirler.
… Allah'a ve ümmi peygamber olan elçisine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır... (A'raf 7; 158)
Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın... (Maide 5; 49)
Kur'an Allah'ın kelamıdır. Allah bizimle Kur'an'dan konuşur, bizi oradan muhatap alır. Kur'an şifadır, berekettir, karanlıktan aydınlığa çıkaran nurdur.
Kur'an samimi her Müslümanın kutsalıdır. "Kur'an yeterlidir" ifadesini çağımızın en büyük fitnesi olarak gören din adamlarına söylemek isterim ki Kur'an'ı kendince yetersiz görmektir fitne olan. Allah, Kur'an'ın eksiksiz, noksansız, tamamlanmış olduğunu haber verirken, bu gibi ifadeler haşa Allah'a ve “Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık” hükmüne kafa tutmak gibidir adeta.
"Hadisin Kur'an'a ihtiyacından fazla, Kur'an'ın hadise ihtiyacı vardır" iddiası ise dehşet vericidir. Rabbimiz, "doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur." (En’am 6; 115) buyururken.
Kur'an Müslümanlığını sapıklık olarak görmek İslam dışıdır. Kur'an'ı yaşamak Peygamber(as)'ın sünnetidir. Asıl sapıklık, ona atfedilen yüzlerce uydurulmuş hadisi, hurafeleri 'din' gibi görmek, bunlara uyup, Kur'an’ı terk etmektir. Çünkü hadisler değil, Kur’an Allah’ın koruması altındadır.
Allah’ın Kitabı ve Onun hayata geçirilmiş hali olan Peygamberimiz(as)’ın uygulamaları inanan insanlara yeter. Kendilerince Kur'an'ı yorumlayan bu kimselere sormak gerekir; Kur'an’ın gerçek anlamda uygulanması sırasında hangi eksiklikle karşılaşmışlardır?
“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin” buyuran Allah, böyle yapanların Kendisine karşı yalan uydurmuş olacaklarına dikkat çeker. Ve "Allah'a karşı yalan uyduranlar ise asla kurtuluşa ermezler.” (Nahl 16; 116)
Rabbimiz, hiçbir bilgiye dayanmaksızın Kendisine karşı yalan uyduran kimseleri zalim olarak nitelendirir ve sorar: "Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye (emr)ettiği zaman şahid miydiniz?" (En’am 6; 144)
Kur’an Müslümanlığı ifadesini –haşa- Peygamberimizi dışlamak olarak anlamak iftiradır, en başta Kur’an’a terstir. Birçok ayet Peygamberimizin görevini çok açık haber verir. Maide 5; 67/ Rad 13; 40 / Ankebut 29; 18 ve 50 / Neml 27; 92 / Gaşiye 88; 21. ayetlerde Peygamberimiz(asm)’ın görevinin sadece apaçık tebliğ olduğu haber verilir. O öğüt vericidir, uyarıcıdır. Resûlullah’ın görevi Kur’an’ı tebliğ etmek, toplumu bilgilendirmektir.
“Allah'tan başka İlah olmadığına ve Benim O'nun elçisi olduğuma şehadet ediyorsunuz değil mi? Öyle ise müjdeler olsun. Bu Kur’an öyle bir iplik ki, bir ucu Allah'ın elinde, bir ucu da sizin elinizdedir. Ona yapışınız. Ondan sonra dalalet ve tehlikeye asla düşmezsiniz.” (Ramuz El-Ehadis, 1. Cilt, s. 7, no.4)
Allah Kur’an’ı doğruyu yanlıştan ayırmamız için indirmiştir ve yaşamımıza dair her konu onda vardır; artık içimiz rahat etmelidir. Kur'an kalbimizi açar; bedenimizin ve ruhumuzun şifasıdır. Kur’an aklı ortaya çıkaran, mantıklı düşünmeyi sağlayan, Allah’ın beğeneceği insan modelini geliştiren, cennet terbiyesi veren hayat kılavuzudur.
Peygamberimiz(asm) ahirette kavmini, "benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş bir kitap olarak bıraktı" diyerek şikâyet edecektir. (Furkan 25; 30)
Her Müslüman Kur’an Müslümanı olmalı Peygamberimiz(as) gibi. Hiç kimse Kur’an’ın da buyurduğu gibi, Allah’ın dinde ortağı olamaz. Çünkü Rabbimiz, “Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf 18; 26)
Gerçek Müslümanlık, her dönemde içinde yaşanan toplumun bâtıl dininden kopup, katıksız olarak Allah'a ve O'nun emirlerine yönelmektir. Kur’an’a sarılmalı, ölçü ve yol olarak yalnızca Kur'an ve Peygamberimizin(as)’ın Kur'anî yaşam tarzı benimsenmeli. Sonsuz azaptan sakınmak için karmaşık, engebeli ve tali yollara sapmamalı, Kur'an'ın aydınlattığı dosdoğru yol üzerinde yaşamalı.
"Kur’an'a sımsıkı bağlı olunuz ve onu kılavuz ve rehber edininiz. Zira o, âlemlerin Rabbinin kelâmıdır. O'ndandır ve O'na döner. (Sizi de O'na çeker.)" (Ramuz El-Ehadis, 2. cilt, s. 317, no. 10)
Kur'an bugünle iç içedir; anlatılan her olay karşılaşılacak bir olaydır. Allah indirdiği Kur’an’ı belirli bir dönem için değil, tüm zamana hükmetmek için göndermiştir. Doğru yolu gösteren, rahmet yolunu açan, Müslümanlara müjdeler veren bir İlahî nur, beşerî bir kaynağa muhtaç değildir. Bugün de, yıllar sonra da insanlar için şifa, hidayet, rahmet, hayat kılavuzu ve tek kurtuluş yoludur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.