Hangi Yol?
Nefsinin bencil tutkularını gözeterek, kısacık süren dünya hayatına yönelen insan, olayları biraz akılcı değerlendirerek gerçekleri düşünebilse, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu Allah'ın izniyle fark edebilir.
Ki dünya hayatındaki hiçbir şey insana yarar sağlamaz. Maddeye olan bağımlılık kişiyi yıkıma taşır. İnsan kendisini dünyaya bağlayan ne varsa bunlardan kurtulmalı, Allah’ın yoluna yönelmeli, O'na yakın olmalı.
İnsan gerçek yaşam amacını unutmamalı, kulluk bilincini ve imanî coşkuyu sürekli yaşamalı. Aksi durumda kişinin kalbi kararır, körleşir, katılaşır; vicdanı duyarsızlaşır, öğüt alamaz bir hale gelir ve dönüşü olmayan bir yola girer.
Kur'an, iman etmeyen kişinin kaybını ayetlerde çok detaylı açıklar. Yaptığı seçim ona bir fayda sağlamaz, hidayeti, mutluluğu ve aradığı hiçbir şeyi yürüdüğü o yolda bulamaz.
İnsan din fıtratı üzerine yaratılmıştır ancak insanı kendi sapkın yoluna çekme çabasındaki şeytan, fıtratını bozarak sıkıntı içinde bir hayat sürmesine vesile olur. Bu yüzden insanın en fazla dikkatli olması gereken varlık, şeytandır. Her insan, her an açığını arayarak kendisine sokulmaya çalışan ve onu Rabbinin dosdoğru yolundan saptırmaya çalışan şeytanın doğrudan hedefidir.
İnsanın önünde iki yol vardır; dostu olan Rabbinin yolu ve düşmanı olan şeytanın karanlık yolu. Allah’ın yolu, Kur’an’da tarif ettiği dosdoğru yoldur. Dosdoğru yol bir tanedir; talî yollar şeytana çıkar. İnsan, içinde duyduğu iki sesten vicdanına ait olana uyduğunda Allah’ın, nefsininkine uyduğunda ise şeytanın yolundadır. Nefis şeytanın kontrolündedir. Şeytan yavaş ilerler, gizliden gizliye faaliyet gösterir. Adem(as)’a da sinsi bir şekilde yaklaşmıştı; herkese aynı şekilde yaklaşır. Şeytandan söz eder insanlar ama yapabileceklerine tam olarak inanmazlar. Oysa insan önünden, arkasından, sağından, solundan şeytan ve taraftarlarıyla sarılmış durumdadır ve ancak Rabbine sığınarak kurtulabilir.
Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun.” Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64) ayetiyle haber verildiği gibi, şeytanın, itaatli ordusuyla geniş bir çalışması vardır.
Gerçekte şeytanın bağımsız/zorlayıcı gücü yoktur sadece çağırır. O halde şeytandan etkilenmek, zorlanmadan gitmektir. Allah, kuluna şahdamarından daha yakın ve sonsuz güç sahibidir. İnsan güçsüzün yanında olmak istemez; hep güçlüyle olmak ister. Peki güçsüz olanı seçmek neden?..
Rabbimiz, Kendisinden saygıyla korkan kullarına onları doğru yola ulaştıracak, doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir. Ve bu anlayış, “Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar... (Bakara Suresi, 257) ayetiyle bildirildiği üzere samimi kulları şeytanın karanlık, batıl yolundan aydınlıklara çıkaracaktır.
Bu iki ayrı yolun yolcularının, yaşamlarının her anında önemli aykırılıklar vardır. Kur’an, nefsinin bencilce tutkularına uyanlarla, Allah'ın sınırları içerisinde yaşayanlar arasındaki büyük farklılığı, “Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine 'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14) ayetiyle bildirir.
İki yoldan birini seçmek gerekir; ya çoğunluğun uyduğu şeytanın sistemini ya da azınlığın uyduğu Allah’ın sistemini. İkisinin arasında olmak gibi bir düşünce insanın kendisine karşı samimiyetsizliğidir. Azınlığın tarafına geçen insan, şeytanın sistemindeki davranışları için önce tevbe eder ve bazı şeylere hazır olur. Çünkü doğru bildiği pek çok şeyin yanlış olduğunu görecektir. Şeytanın sistemindeki kuralları bıraktıktan sonraki kurallardır bunlar. Bu kuralları sadece bilmek değil, tümünü yaşamaktır önemli olan.
Yapılan her harekette itaat vardır. Bu ya Allah’a, ya şeytanadır. İtaatten çıkmış şeytanla aynı duruma düşmek istemiyorsak vicdanımızı dinleyerek, Allah’ın sınırlarını belirlediği yolda yürümeliyiz. İnsanız; kimi zaman zorlasa da teslimiyet nimettir. Halisane teslim olduğunda, önü karanlık görünse de arkası aydınlık olan kapıların açılacağını unutmamalı insan.
Kendimizi samimiyetle gözden geçirelim, hatalarımızı düzeltmeye çalışalım, imanımızı, Allah sevgimizi, Allah korkumuzu artıralım, gönülden Allah'a yönelip yalnızca O'nun hoşnutluğunu gözetelim. Her namazda okuyoruz Fatiha suresini. Yaşayalım da; yolun sonunda hüsrana uğramamak için…
“Bizi doğru yola ilet;
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna
Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.” (Fatiha Suresi, 5, 6, 7)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.