Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Mavi Marmara’nın güvertesinde

Mavi Marmara’nın güvertesinde

Üç günlük Antalya’daki zoraki ikamet ve moladan sonra Perşembe günü demir alma gününün geldiği ilan edildi ve hep birlikte gemiye binmek üzere buluşma noktasına geldik. Misafirhaneden erken saatlerde ayrıldık ve oradakilere veda ettik. Kepez Spor Salonu’na son gelişimizdi. Mekana epey aşinalık kesp etmiştik. Yine orada ayaküstü dostlar meclisi kurduk ve çay ve kahve eşliğinde sohbetleri koyulaştırdık. Bir öğle yemeği de yedik. Daha sonra gemide sık karşılaşacağımız Malezyalı bir doktorla tanıştık. Türkiye’de okumuştu ve Türkçe biliyordu. Biraz Malezya üzerine gevezelik ettik. Aşari cemaatı üzerine konuştuk. Cemaatin bazı pratik sapmalar yaşadığını söylemekle birlikte esasında hükümetin ve UMNO erkanının siyasi korkularından dolayı cemaate dokunduklarını söyledi. Hep birlikte öğle yemeği yedik. İkindiye kadar bu minval üzerine gittik ve ikindi namazını kıldıktan sonra yola revan olacaktık. Yerel ve dünya televizyonları Kepez Spor Salonu’na akın etmişti. Ben de geziyle, Mavi Marmara veya Özgürlük Filosuyla alakalı olarak Rusya el Yevm Kanalına konuştum. Ardından eşyalarımızı alarak otobüslere yöneldik. Lakin biz biraz vakur ve teenni ile hareket ettiğimizden otobüslere eşyamızı yerleştiremedik. Sağ olsun bunun üzerine Antalyalı arkadaşlar devreye girerek bizi geniş bir taksiye buyur ettiler. Konvoy halinde yola çıktık. İstikametimiz limandı ve etrafımızda onlarca yüzlerce konvoyluk bir araç mevcudu vardı. Trafiği de alt üst etmiştik. Yolculuğumuz ne kadar sürdü bilmiyoruz. Lakin yanımızda Vahdet Vakfı’ndan Mustafa Tuna Bey de vardı ve bize biraz Antalya sahili hakkında bilgi verdi. Meğerse daha önce buralarda orduda görevli iken araştırmalar yapmış ve bir rapor hazırlamış. Bundan dolayı teknik bilgilere haizdi. Yanımızda yine Vakit’ten meslektaşımız Ahmet Varol vardı.
¥
Limana vardığımızda yol daralmış ve yola verenlerin de meydana getirdiği yoğunluk ile mekan hınca hınç dolmuştu. Zar zor yürüyebiliyor ve gümrüğe doğru ulaşmaya çalışıyorduk. Gerçekten de halimiz sanki hac mevsiminde Arafat’tan Müzdelife ve Mina’ya yapılan ifadaya veya akına benziyordu. Sonunda ilk kontrol noktasına vardık ve isimler kontrol edildi. İsmimizi bulduk ve ardından gümrüğe doğru yürüdük. Eşyamız x ray cihazından geçiyordu ve biz de pasaport kontrolünden geçtik. Bu işlemler nispeten hızlı geçti ve biraz sonra galiba saat 21.00 sularında kendimi geminin içinde buldum. Arkadaşlar, gazetecilerin ikinci katta olduğunu söylediler. Baktım neredeyse gemiye ilk gelenler arasındaydık. Lakin içeride garip bir durum vardı. Kimseler olmamakla birlikte koltuklar üzerinde oraya buraya serpiştirilmiş eşyalar vardı ve arkadaşlara ve bilhassa bizimle aynı kısımda kalan Osman Atalay’a nereye yerleşeceğimi sordum. Taayyünsüz bir biçimde bir yere yerleşmemi söylediler. Ben de rastgele geminin kıç bölümüne yakın bir yere eşyamı bıraktım. Lakin yer emniyetli değildi. Yani mekan sınırlı ve yolcu boldu. Bir koltukta tek kişi yatacağını hesap ettiğimden dolayı basit bir hesapla yerin yetmeyeceğini anladım. Zaten çok geçmeden arkadan gelenlerle birlikte yerleşim daha kaotik hale gelmişti. Zaten yer sahiplenme olmaması veya bir kişi bir takım koltuğu zapt etmemesi için biraz sonra anonslar halinde uyarılar gelmeye başladı. Oturduğum mekanın yanında bir tv prizması vardı ve canlı yayınları oradan izleyebiliyorduk. Biraz sonra arkadaşlar şilteler üzerine akşam namazını cemaatle eda etmeye ve kılmaya başlamışlardı. Baktım, yerleştiğim yere yakın bir yerde Kuveyt Milletvekili Velid Tabatabai de gözüme ilişti.
¥
Yerleşme saatleri aldı. Zira gümrük işlemleri yavaş ilerliyordu ve geridekiler yavaş yavaş gemiye doluşuyorlardı. Doğrusu hareket saatini merak ediyordum. Gece yarısına doğru Akdeniz sularına açılacağımız söylendi. Gemi rengarenk ve cıvıl cıvıl idi. Adeta bayramlarda okulların bayraklarla donatılmasını andırıyordu. Bayraklar birbiriyle kucaklaşmıştı. Kimileri bizim ‘kriz yolculuğuna’ çıktığımızı yazıyorlardı. Lakin üzerimizde bir endişe ve tedirginlik havası yoktu. Daha ziyade bir yerleşme telaşı vardı. Ve namazlarımızla niyazlarımızla ve sohbetlerimizle gemide bir kardeşlik havası esiyor ve yaşanıyordu. Biraz sonra düzen için uyarılar sıklaşmaya başladı. Bu uyarılardan birisi tatlı su kullanımıyla alakalıydı. Özellikle banyolarda suyun tasarrufla kullanılması tavsiye ediliyordu. Zaten bir haftalık seyrü sefer sırasında banyo yapma imkanımız olamayacaktı. Bundan dolayı yola çıkmadan önce Çarşamba günü Antalya’da kaldığımız misafirhanede banyo yapmış olmamdan dolayı çok şanslıydım. Buna çok şükrettim. O da arkadaşların gayreti ve fedakarlığıyla olmuştu. Yoksa gemide birinci günden itibaren banyo yapma imkanı ortadan kalkmıştı. Zira banyolardaki tatlı su, suyunu çekmişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi