Apo neden asılmadı?
BAŞBAKAN Erdoğan’la MHP lideri Bahçeli arasındaki “Sen niye asmadın, şimdi sen as!” polemiğini yanlış buluyorum. Etnik milliyetçi terör problemini ‘kuvvet kullanma’ya odaklayan yanlış bir tartışma...
12 Eylül’ün yaptığından daha fazla kuvvet kullanılabilir mi? Ama 12 Eylül, yok etmeyi amaçladığı ayrılıkçı unsurları büsbütün körüklemekten başka sonuç vermedi.
Kökleri 12 Eylül öncesinde oluşan PKK, 12 Eylül uygulamalarıyla geniş taban kazandı!
Bugün de “OHAL ilanı, idam cezasının geri getirilmesi” gibi öneriler, korkarım ki benzer sonuçlar doğurabilir!
Onun için, Genelkurmay bile talep etmiyor bunları.
Meseleyi böyle anlatmak varken Başbakan’ın “Sen niye asmadın?” polemiğine niye girdiğini anlamıyorum. Hem “Açılımı bitirmek teslimiyet sayılır” demek, hem MHP’yi “Niye Öcalan’ı asmadın” diye eleştirmek çelişki değil mi?
Açılım ve idam
Bugün “açılım” hangi düşüncelerle savunuluyorsa, Ecevit hükümetince de aynı düşüncelerle idam edilmemişti.
Askerler de aynı düşüncelerle “asalım” dememişler, “Biz tarafız, görüş belirtmiyoruz” demişlerdi!
MİT, Öcalan’ın asılmasının ters sonuçlar doğuracağını anlatan brifing vermişti.
Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’le dün görüştüm, şunu söyledi:
“Kesinlikle Öcalan bize ‘asmayacaksınız’ şartıyla teslim edilmedi. Üstelik o zaman ABD’nin yaptığı sadece Öcalan’ın Nairobi’de bulunduğu istihbaratını bize vermekti. O istihbarat üzerine bizim güvenlik timleri yakalayıp getirdiler...”
Asılmamasının hukuki sebepleri vardı, AİHM’nin tedbir kararı vardı, siyasi ve sosyolojik sebepleri vardı...
DSP, MHP ve ANAP’tan oluşan koalisyonda MHP idam için çok ısrar etmiş, fakat bu hukuki ve siyasi sebepler karşısında idam dosyasının Meclis’e sevk işlemini “erteleme” kararına imza atmış, sonra da Meclis’te MHP karşı çıktığı halde idam cezasını kaldıran kanun kabul edilmiştir.
Bugünkü Ak Parti’yi oluşturanlardan hiç kimse de o zaman Meclis kürsüsüne çıkıp “İdam edelim” diye konuşmamıştır!
Hangisi vatansever?
İdam isteyen Bahçeli de idamı kaldırtan merhum Ecevit de elbette vatansever insanlardır. Aralarındaki fark, hangi kararın ülkeye daha az zarar, daha çok yarar sağlayacağı konusundaki siyasi görüş farkıdır; vatanseverlik farkı değil.
Bugün de böyledir. Erdoğan ve “açılım”ı savunan herkes, uzun vadede bunun terör tabanını daraltacağını düşünerek, vatanseverce duygularla ve bu siyasi görüşle açılımı savunuyorlar.
Öcalan ise, tabanını genişletmek ve daha da militanlaştırmak için “açılım”ı kan ve ölümle sabote etti; kendisini denkleme almaya Türkiye’yi zorlamak istiyor.
Etnik milliyetçilik gibi çok zor ve çok karmaşık süreçlerde farklı görüşlerin ve öngörülerin olması kaçınılmazdır; üstelik hiçbir görüşün aritmetik kesinliği de yoktur!
En büyük mesele şudur: Eğer görüş farklarımız, “ortak akıl” üretemeyecek kadar kesinleşirse Türkiye karar alma yeteneğini kaybeder! İktidar ve muhalefet ilişkilerinin çok kavgalı olması, ülkenin karar alma ve uygulama yeteneğini zaafa uğratır.
Bunun örneği, hükümetin açılım politikasının zaafa uğramasında muhalefetin gösterdiği sert tepkinin rolüdür!
Niye özellikle CHP?
Onun için Başbakan Erdoğan hiç olmazsa CHP ile ve sosyal kesimlerle ilişkilerini normalleştirmeye gayret etmeli, polemik dilini bırakmalıdır.
Niye özellikle CHP diyorum? Hem ana muhalefet olduğu için, hem Kılıçdaroğlu MHP’ye göre bu konuda diyaloğa açık göründüğü için...
Bakın Bahçeli Cumhurbaşkanı Gül’le 50 dakika görüştü, Kılıçdaroğlu 75 dakika...
Sayın Erdoğan’a, tarihi mesuliyetini de hatırlatarak bir öneride bulunmak istiyorum: Bir araştırma yaptırsın, İngiltere’de muhalefetin ılımlı tavrı olmasaydı, iktidardaki Tony Blair IRA’nın silah bırakmasını sağlayan “açılım”ı yapabilir miydi?
Önümüzde büyük sıkıntılar gözüküyor; AKP-CHP ilişkileri mutlaka normalleşmelidir; gerektiğinde oturup konuşabilmeleri için...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.