Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Abant Platformu’ndan kısa kısa

Abant Platformu’ndan kısa kısa

“Vesayet ve Demokrasi” konulu Abant Platformu’nun bu yılki çalışması hem çok faydalı hem de çok renkli geçti. Türkiye’de bu kadar renkli insanın bir araya getirilmesi ve herkesin özgürce fikrini savunması ve her birinin sevdası, Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünden yana sözünün ve düşüncelerinin olmasıydı.
Oturumun son günü, Hakkari’den müzakereci olarak katılan Halit Yalçın konuşurken sözlerine bir şiirle başladı ve şiirin 1914 yılında İstanbul’a gelip, bir yıl sonra sürgüne giden Ermeni bir şaire ait olduğunu söyledi ve benim ismimle birlikte salonda bulunan birkaç yazarın da adını zikrederek, “Bu şiiri yayınlayabilirler mi” diye sordu.
Toplantının sonunda Halit’ten şiiri istedim. Uzunca bir şiir. “Ezan ve Müezzin” üzerine yazılmış güzel dizelerden oluşmaktaydı. Şiirin tamamını yayınlarsam köşem dolacağı için ilk dörtlüğünü paylaşmak isterim.
Bizim için sözün özü ve söyleniş şekli önemli ve güzeldir. Kim nasıl bir güzel bir söz eder, insanlığa bir zararı yok, yararı varsa, kimden ve nereden gelirse gelsin, kabulümüzdür. Yeter ki, insana ve insanlığa mugayir bir söz olmasın.
Şiirin adı “Müezzinin Ezan Sesi”, yazarı ise Armen Dorıan. İlk dörtlük şöyle:
“Temmuzun huzur ve sükun dolu akşamında, iner bir karanlık her yana;
Ve hemen bir ses yükselir semaya;
İslam âlemini ibadete davet eden müezzinin sesidir o,
Ak bir minarenin tepesinden seslenir, ilahi bir aşk havasıyla dopdolu.” İlk dörtlük böyle.
Evet, “Vesayet ve Demokrasi” konulu sempozyumda, toplumun bütün kesimlerinden insanlar vardı ve hepsinin ortak noktası; “insanca yaşanabilir bir Türkiye” özlemi ve sevdasıydı. İşte bu özlemi ve sevdayı aktarabilmek için not alabildiğim kadarıyla kısa kısa sunmak istiyorum.
“Bastırılmış kimlikler üzerine demokrasi inşa edilemez.” “Siyasi irade vazifesini yapamıyor. Siyasi irade asker vesayeti altında bulunduğu müddetçe demokratikleşmemiz mümkün değil.” Yalnız bu ifade sadece mevcut iktidara yönelik değildi. Geçmiş iktidarları da kapsıyordu ve 70 yıldır ilk defa bu iktidarın sivil bir irade koymaya başladığı da söylendi.
“Toplumun muhatabı sivil iradedir. Siyasi iradeler kendi yetkilerini askeri çevrelere bıraktıkları için içinden çıkılmaz problemler yaşıyoruz. Demokratikleşmenin önündeki en büyük engel, askeri vesayettir. Referanduma direnen bir kısım yargı çevreleri, askeri vesayetin sivil uzantılarıdır. Buna muhalefet partilerini de mutlaka ilave etmelidir.”
“Başörtü konusunda bir yasak yok ama fiilen yasak sürüyor. ‘Örtünmek bilim dışıdır, bilimi reddeden ve örtünen insanlar da her türlü hakarete razı olmalıdır’ diye hukuki bir karar olabilir mi, böyle kararlar vardır.” “Peki, bu vesayet değil de nedir?”
“Müslümanları milliyetçileştirmenin en iyi yolu, Türkiye’nin misyonerler tarafından işgal edildiği senaryolarıdır. Sırf bu iş için çalışanlar vardır ve Türk Ortodoks Kilisesi ile Ergenekon bağlantısı bunun bir ayağıdır.” “İstenilen Müslüman tipi ‘Müslüman olsun ama Müslümanlığının gereklerini yerine getirmesin, ancak o zaman milliyetçi olabilir’ tezidir.”
“Değişime ve yeniliğe karşı çıkanların tek nedenleri vardır. ‘Oluşmuş çıkar ilişkileri bozulmasın’ diye demokratikleşmeye karşı çıkarlar. Bunun için de darbeler, muhtıralar başta olmak üzere her yola başvururlar.”
“Kürt-Türk diye ayrım yapanlar, ülkenin birlik ve bütünlüğüne darbe vuranlardır. Onlar, sadece kendi içlerindeki bütünlük bozulmasın diye Türkiye’nin bütünlüğünü hiçe sayarlar.” Daha nice haklı sözler var, onlar da yarına.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi