Serdar Arseven

Serdar Arseven

İktidar gazetecileri!..

İktidar gazetecileri!..

Bir rahatlık var ki; ömre bedel!..
Müthiş keyifliyim…
Hele hele;
“Besleme basın”
“Andıç medyası”
“AKP medyası” sataşmalarını izledikçe…
Ve bu sataşmaların, Vakit haricindeki bilumum medya organlarına, şu veya bu şekilde “değdiğini, dokunduğunu” gördükçe…
Gazetecilikten başka bir işe bulaşmamış…
Hükümetlerden, bürokratik güç odaklarından ya da ne bileyim, bol dağıtmasıyla, karşılığını da fazlasıyla tahsil etmesiyle meşhur malum belediye başkanlarından, odalardan, borsalardan, derneklerden kurumlardan…
Velhasıl;
Gazetecileri mesleklerinden uzaklaştırıp, çıkar çarklarının arasında öğüten mekanizmalardan hiçbirine bulaşmamış olmanın rahatlığını yaşıyorum… Bu rahatlığı bulunduğum her platformda büyük bir gururla ifade ediyorum…
İşte son olarak, meslektaşımız Latif Şimşek’in Ses Televizyonu'ndaki Sayın Emin Pazarcı ile birlikte katıldığımız çIKIŞ YOLU adlı programında… Vakit’te yazıyor olmanın gururunu yansıttık!..
“Patronunun gazetecilikten başka bir işle uğraşmadığı tek gazetenin Vakit” olduğunu söylerken… Ne kadar da rahattık!..
Hayır, “tevazuun aşırısı kibirden”miş…
övünüyorum ki; Vakit gazetesinin “Yayın Kurulu” bunca yıldır bir kez olsun; “menfaat talebinde bulunmamı” teklif etmedi!..
Böyle bir ortam da yok zaten; Vakit’in devletle işi olmadı. Gazetecilikten başka bir faaliyeti de yok. Ve olmamalı…
Pek çok meslektaşım, bir yerlere birtakım güç odaklarının desteği sayesinde gelmenin sıkıntısını yaşıyor…
Yükselişini siyasetteki gelişmelere borçlu olan bazı meslektaşlarım, maalesef “MAKAM”a çağrılıp fırçalanmaya katlanmak durumunda kalıyor!..
Bildiğimiz çok şey var da; “özel paylaşımlar” olduğundan, isim isim yazmak yakışık almıyor!..
Efendim; hatırlar mısınız; 17 Ağustos Marmara depreminden sonra, dönemin Genelkurmay Başkanı bir açıklama yapmıştı…
Aynen şöyle: “Baktım, bizim gazeteciler askerin faaliyetlerinden yeterince bahsetmiyorlar. Toplattım adamları, hizaya getirdim de çıkmaya başladı haberler!..”
Bu, bizim meslektaşların “güce ram oluşlarının” en masum örneklerinden…
Ne Andıç oğlanları gördük biz;
Ne sivil başçavuşlar, onbaşılar!..
Patronlar Kulübü’nün gazetecileri yok mu?..
“Kartel” denilen grupları takip edin;
İkide bir Soros’un “Açık Toplum” adlı örgütünün faaliyetlerini överek yansıtan sözde yazarlar var…
Sorosçu çocukları!..
Ne bileyim; Avrupa Birliği’nin fonladığı adamlara bakın…
Mesut Yılmaz’ın direkt olarak patrona talimat vermek suretiyle Ankara Temsilciliği'ne “tayin ettirdiği” adam vardı… Şimdi Ergenekon’un yayın organında!..
çiller’in “Gazetecileri” vardı!...
Merhum özal’ın “tıgırıtları.”
Hangi birinden bahsedeyim;
Mebzul miktarda medya mensubu dayamış ağzını ya da münasip tarafını bir yerlere… Utanmadan, yaptığına gazetecilik demekte!..
Ben böyle bir ortamda, “talepsizliğin” keyfini sürmekteyim!..
Zorlukları var elbet; bilirsiniz; kaç kere hedef gösterildik!.. Pak ismimiz kaç kere, uzaktan-yakından alâkalı olmadığımız eylemlere bulaştırılmak istendi..
İlhan Selçuk, sabah dört buçukta alınmış…
İki gün gözaltında kalmış…
Ve kendisi de söylüyor, iyi ağırlanmış…
Buna rağmen bir fırtına kopartılıyor: “Yapılan insafsızlık”mış!..
Laf mı bu?..
Ya da… “HASAN OLAYI”nın yanında lafı mı olur!..
Derin devlet ve onun emrinde çalışan bir köşe yazarı ile 2000 yıl hapse mahkûm bir çetecinin komplosu sonucunda, Vakit’teki bütün “HASAN”ların Terörle Mücadele'ye götürülüşünü…
Ve ‘Hasan’lar arasından Yazı İşleri Müdürümüz Hasan Karakaya Ağabey’in seçilişini…
Ve günlerce, haftalarca Terörle Mücadele'de tutuluşunu…
Bunun organize komplo olduğunun ortaya çıkmasından sonra…
O köşe yazarının; “Eee, Hasan Karakaya; bu, ders olmuştur sana!..
Laikleri zor durumda bırakan yazılar kaleme almazsın bir daha” çerçeveli yazısıyla, iğrenç komplonun bir parçası olduğunu itiraf edişi!..
Neler yaşandı, neler!..
Bombalı, keleşli, panzerli, tanklı saldırılara mı uğramadık… “Vakit yazarı olduğundan cezalandırılmasına” muhtevalı mahkeme kararlarına mı muhatap olmadık…
Müthiş bir aşkla bağlı olanı kadar, ölesiye nefret edeni de bol bir gazetedir bu…
Patronlar Kulübü bizi sevmiyor…
Yahudi Hahambaşı bizzat yüzüme söyledi; Vakit’in yok olmasını istiyor!..
-Devlet üstün Hizmet ödülüne Sahip beyaz kadın satıcısı- Matild Manukyan, “Kahrolsun Vakit” diyerek can vermedi mi?..
PKK’lılar, Ergenekoncular barut gibi, Vakit’i ülkeyi bölme çabalarının önündeki en çetin engel olarak görüyor…
Belli değil mi;
PKK’lıların Vakit’i hedef alan yayınlarına bakın…
Ergenekoncularla, çok önemli makamları işgal eden uzantılarının Danıştay saldırısına Vakit’i bulaştırmak için ne büyük çabalar sarf ettiklerini lütfen hatırlayın!..
Bakın, Şu Ahmet Hakan denilen adam… Her vesileyle Vakit’e saldırıyor...
Saldırıyor zira… Böyle yapmasının, “şer odaklarının” hoşuna gideceğini biliyor!..
İşte yine saldırdı bize…
Başbakan eski Yardımcısı Abdüllatif Şener’in Rotaryenlerden ödül aldığını haber yapıp, Tayyip Erdoğan’ın aynı çevrelerden ödül alışını görmezden geldiğimizi iddia etmekle yetinmeyip, ağza alınmayacak küfürlerle saldıran bu adam… Hem Recep Tayyip Erdoğan’a, hem de Bülent Arınç’a, “Rotaryenleri mutlu etmelerinden dolayı” nasıl yüklendiğimizi gözler önüne seren haberleri hatırlatmamızdan sonra… Acaba biraz olsun utandı mı?..
Ne gezer!.. Ruhunu satan adamda, utanma kalır mı?..

özetle… Bütün şer odakları, Vakit’e karşı…
Sizce; teröristlerin, çetecilerin, darbecilerin, pezevenklerin, dönmelerin, döneklerin, eziklerle büzüklerin hedefinde olan bir gazetede temsilcilik yapmak… Hele Ankara Temsilciliği yapmak nasıl bir şeydir?..
Tahminde zorlanmanıza gerek yok… Ben ifade edeyim...
Aynen şöyle: “Ohhh be!..”


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi