Sınırları çiğnemeyelim
Geçtiğimiz haftaki mesajımızın, "Tevhid Haber" sitesinde bazı okuyucularımız tarafından tenkit edilmiş olduğunu gördüm. Ne yazık ki üzüldüm. Tenkit edenlere değil, yaptıkları tenkidin-eleştirinin usulüne üzüldüm. Eğer okuyucularımızın yazılarımız ile ilgili teşekkür ve takdirlerini bu sütuna taşımış olsam, nerede ise mesajımıza yer kalmaz. Biz, okuyucularımızın rızasını değil, Rabbimizin rızasını, okuyucularımızın ise duasını bekleriz.
Rahmetli üstat Necip Fazıl, "ülkücü gençlik" ile "Akıncı Gençliği" barıştırmak ve bir araya getirmek için çaba sarfettiğinde, ne yazık ki birçok kardeşimiz, üstadın eserlerini kitaplıklarından almış ve yakmışlardı. Tıpkı bunun gibi, bazı okuyucularımız, son mesajımızla alakalı tavırlarını ortaya koyup, şimdiye kadarki okudukları yazılarımızdan pişmanlık duyduklarını bildiriyor. İşte bu usule üzüldüm.
Tenkit, bir kimse veya şeyin iyi veya kötü taraflarını bulup, meydana çıkarmak demektir. Veya tenkit, iyiyi kötüden ayırma, kişi veya olay hakkında hüküm yürütme demektir.
12 Eylül 1980 tarihinden beri öyle olaylara şahit olmaktayız ki bir zamanlar "partiye oy vermeyi küfür" olarak algılayanlar, bugün devlet kurumlarında çalışmaktadırlar. Bir zamanlar "bu düzende görev yapılmaz, düzenin imamının arkasında namaz kılınmaz" diyenlerimiz, şimdi, Maliye Bakanlığı'nın vergi karnesi ve belediyenin ruhsatı gölgesinde ithalat ve ihracat yapmaktadırlar.
Konu nedir? Konu, bir Müslüman her zaman mazlumun yanında olur. Mazlumun mü’min olması, kafir olması fark etmez. Mazlum mazlumdur. Peygamberimiz’in 35 yaşlarında girdiği Hılf'ul Füdul cemiyeti, mazlumlar için zalimlere karşı çıkmak amacını güdüyordu. Peygamber olduktan sonra da eğer böyle bir cemiyet kurulsa, yine o cemiyete destek vereceğini Ahmet bin Hanbel, el Müsnet isimli eserinde kaydetmiştir.
Cumhuriyet mitingleri ile bu ülkede ideolojik bir zıtlaşma başlatıldı. Ben de Müslüman bir insan olarak haksızlığa uğrayanların yanında olmanın gerektiğine inandım. Bunun parti ile pırtı ile hiçbir alakası yoktur.
Fal-ı hayır diye bir bölüm vardır hadis kitaplarında. Bir hadiseden, bir olaydan hayırlı bir mesaj çıkarmak demektir. Basmakalıp okuyan ve basmakalıp düşünen insanlarımız her zaman eşya ve hadiselere, insan ve hizmetlerine at gözlüğünden bakarlar. Bir Müslüman ABD'ye gitse, ellerdeki hazır fırça hemen başlar yazmaya: Amerikan uşağı oldu!
Eli boş gönlü hoş olan insanların fikir ve hükümleri çok ucuza mal olur. Mesela, derler ki; "Mevlana bir Moğol ajanıdır." Peki, kendi dilinden dinleyelim Mevlana'yı: “Pergel gibiyim, Bir ayağımla şeriat üstünde sağlamca durduğum halde, öbür ayağımla 72 milleti dolaşıyorum.” Böyle bir sözün sahibi, nasıl Moğol ajanı olabilir ki?
Bu ve benzeri fikir ve görüş sahipleri için Mevlana son noktayı kor:
"Allah, bir kimsenin dünyada ırz ve haysiyet perdesini yırtmak, onu rezil rüsva etmek isterse, onu bir Allah dostuna çattırır."
28 Şubat'tan sonra birçok insan yazılarıyla, fikirleriyle Müslümanların diyemeyeceği sözleri söylediler. Bunlar sosyal demokrat, ateist veya Kemalist olabilirler. Hidayet Allah'tandır. Biz de bu ve benzeri insanların hidayete ermesi temennisinde bulunmaktan başka bir şey demedik zaten.
Tekrar ediyorum, haftalık yazı ve mesajlarımla, Allah'ın rızasını ve okuyucularımızın duasını almaktan başka hiçbir niyet ve gayretim yoktur. Söz ve fikirlerimi Kitap ve Sünnet’in terazisinde tartıp, yanlış ve hatalarımı söyleyen her insan için, sütunumuz, vereceği cevaplara açıktır. Ve ölünceye kadar mazlum olanların yanında olmaya çalışacağım. Bu mazlum insan nerede olursa olsun, kim olursa olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.