Demokratikleş menin önündeki engel yine halkçılarla ırkçılar
Türkiye üzerine namuslu tezler üreten herkese sorun, söyleyeceği ve söyledikleri şudur: “Türkiye’nin demokratikleşmesindeki en büyük engel, halkçılarla ırkçılardır.”
Halkçılar malum “halk üstü imtiyazlı sınıf CHP’dir.” Irkçılar da MHP ile PKK’dır. Herkes böyle biliyor ve inanıyor. “Hele birbirine zıt ve düşman gibi duran MHP ile PKK’nın partisi, aynı noktada nasıl buluşuyor?” işte sokaktaki insanlar bunu konuşuyor.
Halkçıların ve ırkçıların, koyun gibi güdülmesini istedikleri vatandaş şöyle diyor:
“Görünen o ki; referandumda ‘Evet’ diyenler, ‘Ret’ diyenlerin çok çok üstünde bir orana sahipler ve milletin sesi sandığa yansıyacak.” Bu sözlerden sonra da şunu soruyor:
“Peki, ‘Evet’ diyenlerin sayısı ‘Ret’ diyenlerin sayısından fazlaysa ki, fazla olduğu çok aşikârdır. Bu kadar insan aldanmış oluyor da, ‘Retçiler’ çok mu akıllı hareket etmiş oluyor. Çoğunluk yanılıyor da şerde birleşen azınlıklar mı doğruyu biliyor?”
Evet, “Şer Cephesi” nasıl da birleşti, hep birlikte gördük. Bakın hepsi de birbirine benziyor. İçlerinde hiç “Evet” diyen yurttaşlarımıza benzeyeni var mı?
Azıcık aklı olan herkes şöyle bir tahlil yapabilir: Terazinin bir kefesine “Ret” diyen herhangi birini koysun, diğer kefesine de “Evet” diyen birini koysun. Bu kişiler, devletin tepesinden dağdaki çobana kadar her kesimden iki insan olabilir.
Bir “Ret” diyen kişinin ülkesine, milletine, dinine, diyanetine, örf, adet, gelenek ve kültürüne bağlılığına ve hayatının bütününe baksın. Nerelerde ne yemiş, nerelerde içmiş, nasıl para kazanmış, memlekete ve millete ne gibi hizmetleri olmuş, arkasında ne gibi güzel eserler bırakmış, devletimiz ve milletimiz kendisinden nasıl istifade etmiş; bir onu görsün.
Bir de diğer kefeye koyduğu “Evet” diyen insanla ilgili olarak aynı noktalara baksın. Görecektir ki; “Ret” diyende “öfke, kavga, geçimsizlik” ve bir yığın belirsizlikler mevcut ve hep puslu camın arkasındaki bir siluetle muhatap olacaktır.
“Evet” diyen kişinin ise; bütün hayatının cam gibi ortada olduğunu, tüm değer yargılarına sahip çıktığını, hayatını ve ülkesini bu değer yargılarıyla sevdiğini ve sahiplendiğini görecek ve bilecektir. Yani ülkesine dair bir değer yargısı olduğunu görecektir.
Referandum boyunca “Hayır” kelimesini “kullanmamaya” özen göstermeliyiz. Çünkü CHP zihniyeti şimdi yaptığı gibi milleti aldatırken, yine “Hayırda hayır vardır” diyerek yola çıkacak. Milletimizin saf ve masum düşüncesini idlâl edecektir ki, hemen başladılar bile.
“Hayır”, kelime itibariyle dinî bir çağrışım yapar, bu sebeple Anadolu insanı “Hayır” kelimesini duyunca, işin içinde “Allah rızası vardır” diyerek “Hayır” diyebilir. Nitekim CHP zihniyeti, milleti geçmişte böyle kandırmıştır.
O sebeple referandum boyunca asla “Hayır” kelimesini zikretmemelidir. Üstelik referandumda “Ret” olarak oy vereceklerin, dinî ve millî çağrışım yapan “Hayır” kelimesine karşı da alerjileri vardır. Ama işin içinde Türkiye’nin önüne set çekmek olunca her şeyi mubah sayabilmektedirler. Ayrıca zıtların birleşmesine de önemli bir örnektir.
Referandumun sonucu nasıl olur şimdiden kestirmek mümkün değil, ama “Görünen dağın ırağı olmazmış”, öyle görünüyor ki büyük oranda “Evet” çıkacak. İşte bu görüntü, derhal ve hemen şer cephesinin birleşmesini sağlamıştır. Türkiye’nin vesayet ülkesi olmaktan çıkmak istediğine bugünkü görüntü yeter de artar.
Mesela; OHAL isteyen MHP ile OHAL’e karşı çıkan PKK’nın partisi, ortak bir noktada birleşebiliyor ve “Ret cephesi” oluşturabiliyorlar. Oysa görünürdeki manzara nedir? MHP ile PKK birbirine zıttır. Üstelik PKK terör örgütü değil midir?
Peki, bu nasıl bir zıt görüşlülüktür ki, ülkemizin demokratikleşmesini engellemek için ittifak edebiliyorlar. Öte yandan; ittifakın diğer kanadı CHP zihniyetlilerin de desteğiyle, halk menfaatine olan her şeye karşı çıkmak “Retçiler”in kimliğini ve kişiliğini çok iyi anlatıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.