İmtiyazları yokmuş...
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) ile ilgili olarak zaman zaman kamuoyunda tartışmalar yaşanır. Geçmiş yıllarda daha ‘kapalı’ olan kurum, son yıllarda nisbeten daha ‘açık’ hale geldi. Ara sıra ‘kamuoyunu bilgilendirme toplantıları’ yaparak açıklamalar yapılıyor, ama asıl önemli konularda hâlâ ‘kapalılık’ devam ediyor.
Geçen yıllarda bazı büyük özelleştirmelerde kendisinden söz ettiren OYAK, ‘imtiyaz’ suçlamalarını sürekli reddediyor. Ama bu yöndeki iddiaların sonu da gelmiyor.
Hadisenin yeniden gündeme gelmesi, OYAK’ın İhale Kanunu kapsamı dışında kalmak istemesinden kaynaklandı. Haberlere göre bir hafta boyunca Meclis’te ‘kulis’ yapan OYAK’ın talebi kabul edilmiş ve bununla ilgili değişiklikler yapılması için düğmeye basılmış.
AKP kurmayları OYAK ve iştiraklerinin ayrı değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu şirketlere kamudan kaynak aktarılmıyor, bütün vergilerini ödüyorlar, imtiyazlı değiller, taleplerinde haklılar. İhale Kanunu’na göre ihale yapmaları doğru olmaz. Kamu kurumlarıyla aynı statüde değerlendirilmeleri yanlış. Bunu düzelteceğiz” demişler. (Sabah, 21 Temmuz 2010)
Bir defa bu holdingin “imtiyazlı olmadığını” söylemek Türkiye ve dünya gerçekleriyle örtüşmüyor. İşin ehli olan ekonomist ve yazarlar “imtiyazlı” olduğunu her defasında ifade ediyorlar. Bu konuda yazılanlar bir araya getirildiğinde ‘imtiyaz’lar görülür.
Dikkat çeken başka bir nokta daha var: Kamu İhale Kurumu (KİK), OYAK’ın bir iştirakinin diğer kamu kurumlarının mevzuatına uymak zorunda olduğuna karar vermiş. Bunun üzerine OYAK, bu karara karşı mahkemeye gidip yürütmeyi durdurma ve iptal dâvâsı açmış. Mahkeme ise, bu talebi reddetmiş. Sonrasında konu, Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanına iletilmiş. Bu adımdan sonra Bakanlık yeni düzenleme yapılması gerektiğine kanaat getirip bunu hükûmete iletmiş. Hükûmet de OYAK’ın talebini dikkate alarak çalışma başlatmış. Yeni bir önergeyle OYAK şirketleri İhale Kanunu dışına çıkarılacakmış. Mış da mış...
Bu bilgiler doğru ise, ‘sistem’in işlediği ve ‘koruma ve kollama’ yapıldığı akla geliyor. Elbette konunun uzmanı değiliz, ama ortada bir mahkeme kararı bile varken, tam aksini yapmak için hükûmetin devreye girmesi ‘normal’ midir?
İmtiyazları kaldırmak gerekirken, onları muhkem hâle getirmek hükûmete ne kazandıracak? Hem unutmamak lâzım ki, OYAK’ın pozisyonuna Avrupa Birliği’nden de itirazlar gelmektedir. Türkiye AB yolunda ilerlemeye devam ettikçe, bu durum Türkiye’ye sorulacak ve buradaki ‘hata’nın düzeltilmesi istenecek. Türkiye’yi idare edenler her ne kadar aksini iddiâ etseler de AB’yi bu konuda ikna etmek kolay görülmüyor.
Kısa bir hatırlatma daha: OYAK, 2001’deki kriz ortamında batık bir bankayı, CEO’sunun “şaka yollu!” ifadesiyle “Jipimin fiyatı” dediği 36 bin dolara satın alıp, bir miktar yatırımın ardından 2.7 milyar dolara bir yabancı bankaya satmıştı. Batık dahi olsa bir ‘banka’nın “bir jip fiyatına” satılması normal miydi?
Bu konular o tarihlerde de kısmen tartışıldı, ama yanlışta ısrar edenler ısrarlarını sürdürdü.
Türkiye AB yolunda ilerleyecekse; hiç kimseye—ne ekonomik, ne sosyal, ne siyasî—imtiyazlar tanınmamalı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.