Fakirlik çizgisi
Zengin ile fakir arasındaki uçurumun artması, dünyayı idare edenlerin henüz çözemediği bir problem. Bazı insanlar zenginliklerine zenginlik katarken, bazıları da gün geçtikçe daha fakir hâle geliyor.
Dünya üzerindeki ülkeler arasında zengin-fakir ‘liste’si olduğu gibi, aynı ülkede yaşayan insanlar arasında da bu çelişki yaşanıyor. Bugün itibarıyla ‘en zengin ülke’ kabul edilen devletlerde bile mutlaka ‘çok fakir insanlar’ vardır. Aynı şekilde ‘fakir ülke’lerde yaşayan, ama ‘çok zengin’ olan insanlar da var. Sözgelimi, Afganistan’da yaşadığı halde, Kanada’daki gibi hayat sürdüren ‘insan’lar vardır.
Ülkemiz de, zenginleri ve fakirleri arasında “uçurum” olan ülkeler arasında yer alıyor. Hem ‘paraya para demeyen’ zenginlerimiz; hem de karnını doyurmakta zorluk çeken vatandaşlarımız var. Gerçi ‘fakir’lere yardım etmek için kurulan onlarca dernek ve vakfımız da var. Ama bu vakıf ve derneklerin gerçekten ‘muhtaç olanlara ulaşması’ her zaman mümkün olmuyor.
Bunu nereden anlıyoruz? Birkaç gün önce meydana gelen terör saldırısında şehit olan askerimizin ailesi fakir mi fakirmiş. Fakirliğin derecesini anlamak için gazetelere yansıyan habere bakmak yeterli: Şehidin; Adana, Kozan’da yaşayan ailesinin cenazede giyebileceği gömleği bile yokmuş. Tabîi hemen çare bulunmuş: Belediye başkanının araya girmesiyle gece vakti bir dükkân açılmış ve şehidin ailesine giyebileceği elbiseler hediye edilmiş! (HaberTurk, 22 Temmuz 2010)
Tekrarlayalım: Oğlunu askere gönderen bir ailenin, giyebileceği bir ‘gömleği’ yok ve “Büyük Türkiye”nin bu hadiseden ancak askerin şehid olması sonrasında haberi oluyor! Bunu kabul etmek mümkün mü?
Hatırlamak lâzım ki, devletin de sırf bu iş için kurduğu ve milletin de “Fak-Fuk-Fon” dediği “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı/Fonu” vardır. Buradaki imkânlar nereye ve nasıl harcanıyor ki, bir askerin ailesi bu kadar fakr-u zaruret içine düşüyor? Oğlunu askere almayı bilen ‘sistem’, muhtaç olan ailesine yardım etmeyi bilmiyor mu?
Hadiseden sonra devreye giren ‘yetkililer’ şehidin ailesine ‘ev’ sözü dahi vermiş. İyi güzel de, bunu, çocukları şehit olmadan düşünemediniz mi?
Bu hadise şunu gösteriyor: Özel ya da devlete ait yardım kuruluşları gerçekten muhtaç olanları tesbit etmekte yetersiz kalıyor. Yardım kuruluşlarının istismar edilmesi korkusuna karşı alınan ‘aşırı tedbir’ler belki de bu neticeleri doğuruyor. Bazı kuruluşlar, kişinin ‘muhtaç olduğunu’ isbatlaması için öyle şartlar ileri sürüyor ki, yardım almak için o kapıya gidenler bin pişman oluyor.
Daha önce bir vesile ile aktardığım ve şahit olduğum böyle bir hadiseyi yeniden hatırlatmak mecburiyeti hâsıl oldu: Muhtaçlara yardım ettiğini ‘gazete haberleri’nden duyduğum bir belediye başkanının eşinin yönettiği ‘derneğe’ muhtaç bir ailenin ismini bildirdim. Muhtaç ailenin adresini o ‘kurum’a götüren ‘aracı kişi’ye ne deseler sevinirsiniz: “Bu ‘muhtaç kişi’ (partimizin) hangi ilçesine kayıtlıdır?”
Bu cevap gelince, “Tamam kalsın. Bu aile sizin gibi insafsızlara muhtaç değildir. Konu komşunun yardımıyla geçinir” deyip, “çirkin siyaset”in yüzüne tükürdük!
Şehit ailelerini de üzen bu görüntü, “Büyük Türkiye”ye yakışmıyor, vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.