Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Bir asker ki bilgisayarını saklayamıyorsa karakollarını nasıl koruyacak?

Bir asker ki bilgisayarını saklayamıyorsa karakollarını nasıl koruyacak?

Beni nasıl koruyacak?
Seni nasıl koruyacak?
Vatanını nasıl koruyacak?
“Vatan sağolsun” diyerekten yollara düşen ana kuzularını nasıl koruyacak?
2 Nisan 2010 tarihli haber gerçekse, bir o kadar da vahim.
İte atsan kudurur.
Basın adeta haykırıyor:
“1. Ordu Komutanlığı’ndan iki adet HP COMPAQ Armada 500 dizüstü bilgisayar çalındı.” Çalındı mı, alındı mı?
Nasıl olur? Silah nasıl namussa, askerin bilgileri de öylece namustur.
Bu bilgisayarlar alelade bir depoda olsalar hadi neyse, neler çalınmıyor ki...
1. Ordu’nun zimmetinde.
Bildiğimiz kadar kozmik odada, hem de içeriklerinde önemli bilgiler varmış.
Önemli bilgiler, yoksa çocuklar ziyarete gelince havaya uçurulacağı söylenen şu gemi olayı mı? Veya stadyumlara koyun gibi doldurulacak tutukluların hikayesi mi?
Yoksa Erzincan’daki irtica operasyonu mu?
Dindar insanların evlerine silah ve de uyuşturucuyu gizlice koyup, sonra da onları irtica ayaklanması suçlamasıyla yakalayıp stadyumlara tıkamak mı?
Hangi hikaye?
Geyik hikayesi desem zayıf kalır...
Hikayeler uzun.
Hepsinin altındaki balyozlar halka karşı, halkın inancına karşı.
Bakıyorsunuz ekranları emekli generaller adeta işgal etmiş, emir komuta zincirinde atıyorlar, “efendim elde edilen deliller komikmiş, tutuklanmalar vahimmiş, mahkemeler yanlıymış”.
Sulandırma operasyonu...
Pislediler, şimdi de ağız birliğiyle temizlemeye çalışıyorlar...

Uzman Çavuş Şehit Ayhan Say’ın babası Hasan Say öyle söylüyordu:
“Benim oğlum teröristlere Bixi silahı ile 9 bin mermi sıkmış.
Sağ omuzu geri tepmeden mosmor olmuştu.”
Vakit gazetesi, kimlerin yakınları PKK ile bağlantılı ise onları veriyordu. Bağlantılar doğru ise, o zaman ortaya çıkan tablo şaşırtıcı.
Benim oğlum PKK’ya 9 bin mermi sıkar, seninki işbirliği yapar.
Öyle ya, askeri hadi çatışmada vurdunuz, yuvası sayılan karakollarda nasıl vuruyorlar? Hem de Çukurca olayı önceden haber alınmasına rağmen yine olacaklar olmuş...
Merhum Uzman Çavuş’un babasına dikkat ettiniz mi?
“Simahum fi vucuhuhim min eseri sucud...”
Simasında sadece secde eseri yok, bir de şahadetin gülümseme izleri kalem kalem nakşetmiş. Ayna tutsan o kadar yansımaz...
Oğlu ile övünen baba...
Kalbur sınıfından değil, halk sınıfından...
Hem de o haliyle ne garnizona kabul ederler, ne de askerî tesislere.
Ama oğlu düşmana karşı 9 bin kurşun sıkarak diğerlerini mutlak bir ölümden kurtarmış.
O bakımdan şehit oğlu ile gurur duyuyor...

Kılıçdaroğlu da seçim turlarına çıkınca ülkeyi tanımaya başlamış.
Şehit eşi Emel Boşnak’ı dinleyince, yine seçim ağzı ile kurduğu cümleler vurgulu:
“Beni en çok etkileyen cümle, hastaneye gidip tedavi olmak istediği zaman artık sigortasının olmadığını söylediklerini anlatması oldu. Eşini şehit veren bir kadının hiçbir güvencesi olmaksızın yaşaması bir dram. Eşini ülkeye adamış, ama artık sağlık harcamaları bile karşılanmıyormuş, bu tam bir dram.”
Dram olan sadece o değil Sayın Kılıçdaroğlu.. Emel Hanım sigortasız olduğu için hastanelere gidip tedavi olamamış, ama şehit anaları ile babaları başörtülü veya sakallı olduklarından askeriyeye ait ne hastanelere alınıyorlar, ne de tedavi ediliyorlar.
Ne de askerî tesislere...
O bakımdan Kılıçdaroğlu azıcık kafasını kaldırıp halka baksa, yukarılara değil aşağılara baksa, CHP’nin asırlık zihniyetinden sıyrılıp da halkın zihniyetine girse daha neler görecek...
Gerçi “Başörtüyü biz halledeceğiz” dedi ve sonradan dilini mi yuttu ne oldu, bir daha o sahaya girmedi. Şimdilerde fındık toplamakla meşgul.
Fındık dallarına uzanıyor.
Dersim şartlarında o fındığın ne anlam taşıdığını bilebilse, halkın istemediği 12 Eylül Anayasası değişikliğine herkesten önce “evet” oyu verirdi.
Anlamadığı için değişikliğe “no”, “Anayasa öylece darbe püskülleriyle kalsın” diyecek... Sözde gözü açılmamış halktan oy kapacak.
Kapsın bakalım, ne zamana kadar halkı kapacak! Ordu ilindeki havayı görmedin mi? İstenilen sayı gelmeyince, Kılıçdaroğlu kısa kesti.
O demektir ki; kısa kes ki halkın havası olsun!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi