Sorumluluk hepimizde
Ülkemizi, ciddî bir bunalıma sürüklemek isteyenler mesâilerini arttırmış görünüyor. İnegöl ve Dörtyol’da yakılmak istenen ‘fitne ateşi’ni çok küçükken ve bugün söndürmezsek, Allah muhafaza bu ateş her yanı sarıp bin yıllık kardeşliği berhava edebilir.
Sosyal hadiseler bir günde ‘olgunlaşıp’ netice vermez. Nasıl ki aramızdaki kardeşlik bin yıllık bir birikimi içinde barındırıyor, fitne ateşi yakmak isteyenler de kalplere sürekli ‘ihtilâf’ okları gönderiyor. Sağlam kalplerde yer bulamayan ‘ihtilâf’ okları, zayıfları yaralıyor ve zamanla bu yaralardan kan damlıyor.
Bu iki ilçemizde meydana gelen hadiseler, daha önce meydana gelen hadiseler gibi temelde ‘provokasyon’lara dayanıyor. Ancak zemin sağlam olmuş olsa, provokasyonlar da tesir etmeyebilirdi. Nisbeten tesir ettiğine göre ‘zemin’de problemler olduğu akla geliyor.
Yetmiş iki buçuk milletin yaşadığı ülkemizde bizi bir arada tutan sağlam iplerin farkına varmak mecburiyetindeyiz. Bu ipler, temelde ‘inanç birliği’ni temsil ediyor. Aynı Allah’a, aynı Peygambere, aynı Kur’ân’a inanan insanların birbirlerini ‘ırk’ temelinde kınaması mümkün kü? Bu ‘tuzağa’ düşenlerin vakit kaybetmeden ıslâhına muhtacız.
Böyle tuzaklara karşı bir yandan hukukî ve adlî tedbirler alınırken, asıl adımı sivil toplum kuruluşlarının atması gerektiğini de unutmamalıyız. Meselâ, İnegöl ve Dörtyol’da böyle bir sıkıntı yaşandığına göre, sivil toplum kuruluşları bir adım öne çıkmalı ve meseleye çözüm penceresisinden dahil olmalıdırlar. Sadece ‘yazılı açıklama’ yapmak da yetmez. Niçin STK temsilcileri bu iki ilçemizi ziyaret edip, oradan bütün Türkiye’ye ‘birlik ve beraberlik çağrısı’ yapmasın?
Elbette bu noktada din âlimlerine de mühim vazife düşüyor. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı da konu ile ilgili olarak meselâ ‘hutbe’ okutabilir ve belki de okutacak; ama böyle bir hutme ‘resmî ağız’la değil, tam bir sivil inisiyatifle hazırlanmalı. Bizi bir arada tutan esas bağlara atıf yapılmalı ve kalplerde yer bulmaya başlayan ‘ırkçılık’ okları kesin bir dille kınanmalı, reddedilmeli.
Geçen gün bu ilçelerimizden birindeki hadiseyle ilgili olarak açıklama yapan bir siyasetçi, kardeşliği değil, ‘düşmanlığı’ ön plana çıkarmıştı. En tehlikeli olan da budur. Aramızdaki onlarca ve belki de binlerce birlik sebeplerini görmeden, bir iki ‘ihtilaf’ı öne çıkarmak en büyük hata olur.
Bu bakımdan bütün sivil toplum kuruluşları, cemaat mensupları ve Diyanet mensupları; yakılmak istenen bu ateşe karşı elbirliği ve işbirliği yapmalıdır. Görev ve sorumluluk hepimizdedir. Hiçbirimiz, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrını sergileyemeyiz. Allah muhafaza etsin, buralarda zemin bulan bir fitne ateşi bütün vücudumuzu sarabilir ve sarsabilir.
Fitne ateşi ‘kıvılcım’ mesabesindeyken elbirliğiyle söndürmeye çalışalım. Aksi halde bu ateş bünyede tedavisi zor yaralar meydana gelmesine sebep olabilir. Böyle bir fitne ateşinden Allah hepimizi muhafaza etsin. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.