Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Köyleri ve kasabalarıyla Ege’de üç hafta!

Köyleri ve kasabalarıyla Ege’de üç hafta!

Biliyorum, izni biraz fazla kullandım… Ama sanmayın ki; 3 haftalık izin süresinde hep yattım, hep yedim-içtim… Ne yalan söyleyeyim, kendime ayırabildiğim süre, birkaç saati geçmez… Onun dışında, hep başkaları ile birlikteydim… Kâh “kardeşlerim”le, kâh “akrabalarım”la, kâh “arkadaşlarım”la ve “vatandaş”larla… Kâh “kahve”lerde sohbet ettik, kâh “köy”lerde… İşinde-gücünde, bağında-bahçesinde sıradan insanlarla da görüştüm, mürekkep yalamış insanlarla da… Kimiyle “sebze-meyve”yi, kimiyle “ekonomi”yi, kimiyle de “açılım” süreci ve “referandum”u konuştuk…
Uzun lâfın kısası, “Egeli insanların neler düşündüğü” konusunda hayli bilgi sahibi oldum…
Bu yıl, “program yoğunluğu” sebebiyle İzmir’e gidemedim… Dolayısıyla Mehmet kardeşim ve Pilâvcı Adnan kardeşimi ziyaret etme imkânı bulamadım… Ama İzmir’de; “Referandum’a yüzde 62 hayır, yüzde 38 evet” çıktığını öğrenince, umudum daha da arttı… Öyle ya; son derece “tutucu” bir şehir olan İzmir, “Yüzde 38 evet” diyorsa, bunun Türkiye geneline yansıması yüzde 60’ın üzerinde bir “evet” olacaktır…
Kaldı ki; AK Parti İzmir İl Teşkilâtı üzerlerindeki “ölü toprağı”nı atıp, biraz daha “arazi çalışması” yaparsa, “evet”lerin oranını biraz daha yükseltebilir!..
PKK VE BDP AYRI, KÜRTLER AYRI!
Kısacası, AK Parti İzmir İl Teşkilâtı, bu “referandum”un amacını çok iyi anlatmalı, PKK ve BDP’den bağımsız olarak “Türk ve Kürt’ün kardeş olduğu” tezine ağırlık vermelidir.
Çünkü, gördüğüm kadarıyla; özelde İzmir, genelde Ege’nin her şehrinde bir “Kürt karşıtlığı” var ve bu karşıtlık giderek “kemikleşme”ye dönüşmeye başlamış…
Kabul etmek gerekir ki;
PKK’nın kanlı saldırıları, BDP’nin de “kamplaşmayı körükleyen” söylemleri, bu “kemikleşme”yi tırmandırıyor.
AK Parti teşkilâtlarının, özellikle “referandum süreci”nde tırmanan “PKK eylemleri” ve “BDP söylemleri”nden hareketle, onların birer “piyon” olarak görev yaptıklarını, dolayısıyla “Kürtlerin temsilcisi” olamayacaklarını, “Kürtler ile PKK ve BDP’nin bir tutulamayacağını” çok iyi anlatması gerekiyor.
Tabiî, sadece AK Parti teşkilâtlarının değil, gerek “açılım” politikalarına, gerek “referandum” paketine “destek” verdiklerini açıklayan “Kürt aydınlar”ın da, bu desteklerini, “kerhen ve dillerinin ucuyla” değil, “daha net ve daha yüksek sesle” dillendirmeleri gerekiyor!..
Aksi halde, “derin güçler ve onların siyasetteki uzantılarının galibiyetiyle” sonuçlanacak bir referandumun ne büyük “zulüm”lere yol açacağını herkes bilmek zorunda!..
Görüşmelerim esnasında gördüm ki;
“Lise yılları”ndan tanıdığım “ülkücü”ler ve “eylemci sol”dan ağabeyler, “Tayyip Erdoğan’ın Türkiye için bir şans olduğunu, mutlaka desteklenmesi gerektiğini” söylediler ki; bu, bana “Türkiye’nin geleceği” adına umut verdi.
Bu “ağabey”ler, öyle sıradan insanlar değil… Hepsi de “68 kuşağı”ndan… Ömürleri, “dâvâ mücadelesi” içinde geçmiş… Çok “eziyet”ler çekmişler, “ağır bedeller” ödemişler…
Şimdi, Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti’ni, “demokratikleşme önderi” olarak görüyorlar ki; onların bu tavrı, “Türkiye’nin geldiği nokta”yı göstermesi açısından son derece ilginç geldi bana…
Düşünebiliyor musunuz;
1980’lerde birbirlerine “kurşun” sıkan eller, bugün “tokalaşmak” için uzanıyor.
Az şey midir bu?..
BAY DANDİ’NİN SÖYLEMLERİ
Tabiî, her şey bu kadar da “toz pembe” değil…
“Köy”lerine ve “ilçe”lerine gelen “hizmet”lere rağmen, hâlâ “odunum” diyen, hâlâ “bıraktığımız yerde otlamaya” devam eden “sığ”lar ve “sığır”lar da yok değil!..
Onlar, hâlâ “referandumun ne getireceğini” soruyor ve diyorlar ki; “Referandum işsizliğe çözüm mü getirecek?.. Referandum üzüm, pamuk, zeytin ve sebze-meyve üreticisinin hangi sorununu çözecek?”
Anlıyorum ki;
Bunlar “Bay Dandi”nin ağzından ne çıkarsa, bir “papağan” gibi onu tekrarlıyor!..
“Bay Dandi” de öyle yapıyor ya;
Kayseri’ye gidip, “Bu anayasada niye mantı yok?” diyor… Malatya’ya gidip, “niye kayısı yok?” diye gürlüyor…
Hatay’a gidip, “Niye künefe yok?” diye soruyor…
Dün Erzurum’daydı… Herhalde orada da, “Bu anayasada niye kadayıf dolması yok?” diye sormuştur!.. İspir’e gittiğinde de, “Bu anayasada niye küflü peynir yok?” diye sorarsa, hiç şaşırmam…
Bay Dandi, hasbelkader Salihli’ye giderse, kalıbımı basarım ki; “Bu anayasada niye Salihli kirazı yok, niye odun köfte yok?” diye soracaktır.
Gerçi “Salihli kirazı”nın ve “odun köfte”nin bir problemi yok… Çünkü, Salihli kirazı, hem “isim” olarak, hem “amblem” olarak “tescil” ettirilmiş durumda… Bu konuda yoğun çaba harcayan Salihli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Talat Zurnacı ve ekibini kutluyorum.
“Odun köfte” deseniz, “yemesine doyum olmayan” odun köfte salonları, tıklım tıklım dolu…
Yani, Bay Dandi, “Salihli kirazı”nı ve “odun köfte”yi gündeme getiremez…
Öyle ya, kirazlar, daha iç piyasaya girmeden “ihraç” ediliyor… Üretici, son derece memnun.
SALİHLİ’NİN O TATLI SUYU ARTIK YOK!
Kiraz ve odun köfte, neredeyse “Salihli’nin sembolü” durumunda… Bunlarda bir problem yok… Ama, geçen yıla kadar Salihli’nin bir sembolü daha vardı…
Evet, “Salihli’nin suyu” herkesin dilindeydi…
Ama bu yıl gördüm ki, içildiğinde yağ gibi kayan ve hiçbir şişkinlik yapmayan o “su” gitmiş, yerine son derece “kaba” ve hiçbir tadı olmayan “içilemeyen” bir su gelmiş!..
Asıl bunu sormak lâzım, “Salihli’nin CHP’li Belediye Başkanı”na!.. Bay Dandi; “Bu anayasada Salihli’nin suyu niye yok?” diye sorar mı bilmem, ama ben soruyorum: “O su, Salihli’de niye yok?”
Bir özel şirkete satılıp “şişe”lere mi dolduruluyor, yoksa “yetersiz” olduğu için halka “artezyen suyu” mu içiriliyor?..
Bunca yağmura rağmen ve bunca yıldır yeten su, niye yetmez oldu?.. Bunun sebebi “CHP’nin bereketsizliği” midir, yoksa “CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay’ın beceriksizliği” mi?..
Sebebi ne olursa olsun, evlere verilen su, “içilebilir” nitelikte değil!..
CHP’Lİ BAŞKAN NE YAPTI SALİHLİ’YE?!?
Salihli halkının, ilk önce bunun hesabını sorması gerekir… O güzelim suyu kesen veya artezyen suyuna karıştıran CHP’li Başkan Mustafa Uğur Okay’a, “Salihli’ye ne kazandırdığı” da sorulmalıdır!..
Gördüğüm kadarıyla, adım başı dikilen “heykel”lerden başka hiçbir yenilik göremedim Salihli’de!..
Adam o kadar “bağnaz” ve “tutucu” ki; TOKİ “toplu konut alanı” istemiş, vermemiş… Bir “otomobil fabrikası” yer istemiş, vermemiş!.. Otomobil fabrikası da, gitmiş Turgutlu’ya kurmuş tesislerini!..
“Salihli’nin zengini” çok ama “fakir” ve “işsiz”leri de çok!.. Ama CHP’li Başkan, her tarafı “heykellerle donatmakla” meşgul!..
Heykeller, kimin derdine derman olacaksa!..
Vatandaşla konuştum… Onlar da, hem “işsizlik”ten, hem “evsizlik”ten yakınıyor…
Ama gidip CHP’li Başkan’a oy vermişler!..
Hani, insanın, “hak etmişsiniz” diyesi geliyor!.. Öyle ya; sen göz göre göre CHP’ye oy verirsen, bütün bunlara “müstehak”sın demektir!..
Madem CHP’li Mustafa Uğur Okay’a oy verdin, o halde “Pazar yeri”nin yanına dikilen “Altından para döken adam” heykeline bakıp, “para”yı hayâl et!..
Ya da, heykelin dibine oturup, “ev” rüyaları gör!..
Şunu da hiç unutma;
“CHP iktidarı” da bundan farklı olmayacaktır!..
“CHP’li Başkan” neyse, “CHP’li Başbakan” da o olacaktır!..
Onun içindir ki;
Gerek “referandum”da, gerek önümüzdeki seçimlerde oy atarken, aklını kullan!.. Hiç olmazsa, “kaba ve acı su” içmekten kurtulursun!..
HİZMET GÖRMEK İSTİYORSAN!
“AK Partili bir Belediye Başkanı’nın ne yapacağını” görmek istiyorsan, burnunun dibindeki Durasıllı Kasabası’na git ve orada TOKİ’nin ne güzel evler inşa ettiğini gör!.. “Yol” gör, “yeşillik” gör!..
Kısacası, “hizmet” gör!..
“MHP’li Belediye Başkanı’nın ne yaptığını” görmek istiyorsan da, Yılmaz Kasabası’na git!.. Daha önceki AK Partili Belediye Başkanı’nın dişiyle-tırnaklarıyla inşa ettiği “Belediye Binası”nın şu andaki haline bak da, MHP’li Serdar Oğan’ın, 2 yıldır kasabaya “bir çivi bile çakmadığını” gör!..
AK Partili Başkan’ın inşa ettiği belediye binasının şu anki hâli, “çöl ortasındaki bir bina”dan farksız…
Bırakın binanın etrafında “yeşillik” görmeyi, “ot” bile göremezsiniz!..
Şunu demeye çalışıyorum:
Eğer “hizmet” görmek istiyorsanız, eğer “demokrasi” ve “özgürlük” diye bir derdiniz varsa, CHP veya MHP’ye oy vermeyi aklınızdan çıkarın…
Eğer “yol” görmek, eğer “hastane”lerde adam gibi tedavi olmak istiyorsanız, iktidara destek olmaya devam edin!..
Aksi halde, “su”ya bile hasret kalırsınız!..
Şimdilik diyeceklerim bundan ibaret!..
Siz siz olun, “ideolojik saplantı”larla değil, “aklınızla” hareket edin!..
Bir “evet” oyu, çok şeyi değiştirecektir!..
============
YAŞ’ta kritik saatler!
Malûm, herkesin gözü ve kulağı Ankara’da yapılan “Yüksek Askerî Şûra Toplantısı”nda.. Şûra’da kim “terfi” edecek, kim “emekli” edilecek, “kimin yerine, kim gelecek?”…
Herkes meraklı bir bekleyiş içinde…
Tabiî, bu arada İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vereceği karar da çok önemliydi… Mahkemenin “tutuklamalara yapılan itirazlar” konusunda vereceği karar “YAŞ’ın akıbeti”ni etkileyecek önemde bir karardı ki, mahkeme dün de karar vermedi… Dolayısıyla, tutuklanması istenen general ve amirallerin “terfi” ümitleri suya düştü!..
Derken, dün saat 19.00 sıralarında gelen bir “son dakika” haberi, “neler oluyor?” sorularına yol açtı… Aralarında Org. Hasan Iğsız ve Org. Hıfzı Çubuklu’nun da bulunduğu bazı üst düzey generaller, “internet andıcı”yla ilgili olarak “ifade vermeye” çağrılıyordu… Ergenekon savcıları da “5 ayrı yerde arama” talimatı vermişlerdi…
Gelen bir başka haberde de, “YAŞ’ta Iğsız krizi” yaşandığı bildiriliyordu…
Bakalım neler olacak?.. Önümüzdeki 24 saat, gerçekten çok önemli… Bakalım, kimin dediği olacak?.. “Asker”in dediği mi, “Hükümet”in dediği mi?.. Çok kritik saatler yaşıyoruz…


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi