Taha Akyol

Taha Akyol

Yargı kararları

Yargı kararları

HUKUKLA ilgili üç konu: Biri Anayasa Mahkemesi’nin açıklanan gerekçeli kararı, Balyoz davasındaki “yakalama” kararları ve YAŞ’taki terfiler.

Doğru karar
CHP, HSYK’yı ve Anayasa Mahkemesi’ni yeniden yapılandıran son anayasa değişikliğinin iptalini istemiş, Yüce Mahkeme bunu reddetmişti. 2010/87 sayılı bu kararın gerekçesi Resmi Gazete‘de yayımlandı. Ben sadece iki yönü üzerinde duracağım.
Yüce Mahkeme’nin bu değişiklikleri hukuka uygun bulmasının temel gerekçesi “mukayeseli hukuk” kavramıdır. Yani başka demokratik ülkelerde de benzer uygulamaların bulunması...
Bu “mukayeseli hukuk” kavramı, hukukumuzun evrenselleşmesi bakımından çok önemli ve olumludur.
Genel yargı kültürümüzde ve özellikle YARSAV’da da “mukayeseli hukuk” perspektifinin gelişmesine çok ihtiyaç var. Böyle bir perspektif olmayınca, “kuvvetler ayrılığı” kavramındaki “ayrılık” kelimesinden hareketle, yargıyı “hâkimler ve savcılar oligarşisi” gibi düşünüyorlar.
Hâlbuki “kuvvetler ayrılığı” kavramı ile “demokratik meşruiyet” teorisini birlikte düşünmek gerekir, Anayasa Mahkemesi de bunu yapmıştır.

Yanlış karar
Anayasa Mahkemesi’nin kararında yanlış bulduğum husus, “dolaylı aykırılık” kavramıdır.
Değişmez maddelere ve “teklif dahi edilemez” hükmüne açık ve net aykırılık varsa elbette iptal edilir. Ama Mahkeme, “dolaylı ve karmaşık düzenlemeler yoluyla yapılmış bir aykırılık” sezdiğinde onu da iptal edeceğini söylüyor kararında!
‘Sezdiğinde’ diyorum, çünkü “dolaylı” dediğinizde tek metodunuz sezgidir; sanat ve felsefede çok büyük değeri olan sezgi, kesinlikle hukuki bir metot olamaz.
Bir yasanın “dolaylı” olarak ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda ya niyet okuyarak veya siyasi ve sosyal analizler yaparak tahminlerde bulunabilirsiniz. Ama Anayasa Mahkemesi niyet okuyamayacağı gibi uzun vadeli süreç analizleri de yapamaz.
Nitekim, Yüce Mahkeme eski içtihatlarında Diyanet’in devletten çıkarılması önerisinin laikliğe zarar verebileceğini söyleyerek parti kapatmıştı; sonra bu içtihadından kendisi de vazgeçti.
Mahkeme’nin böyle “dolaylı” yorumlarla anayasa değişikliklerini “esastan” incelemesini yanlış buluyorum.

Balyoz ve YAŞ
Balyoz dosyasında kamuoyuna yansımış bu kadar delil ve şüphe sebebi mevcutken elbette soruşturma ve dava açılacaktı. “Görülmekte olan davayı etkileyecek” bir şey söyleyemeyiz. Ama hem ahalinin hem de benim kafamda cevap bulamadığım sorular var:
- Ciddi deliller ve sebepler olmadan başlangıçta, tutuklama kararları verilmiş ve yapılan itirazlar yine mahkemelerce hukuka aykırı olarak reddedilmiş olabilir mi?
- Madem tutuklama için ciddi deliller ve sebepler vardı, öyleyse HSYK tarafından geçen yıl atanan iki hâkimin nöbetçiliği sırasında niye bütün tutuklular için tahliye kararları verildi?
- Yine madem tutuklama yanlıştı ve onun için tahliye kararları verilmişti, peki şimdi niye “yakalama” kararları verildi?
- Yakalama kararı vermek için, mahkemenin önceden sanık ya da şüpheliyi ifade vermeye davet etmesi lazımdır; gelmezlerse o zaman “yakalama” kararının şartları oluşur. Peki, bazı generaller neden mahkemenin yazılı davetine uyup ifade vermeye gelmediler?
- Tutukluyken tahliye edilince kaçmayan ve halen muvazzaf olup komutanlık görevini yürüten kişilerin “kaçacağını”, dolayısıyla “yakalamak” gerektiğini düşünmenin makul bir sebebi olabilir mi?
- Hakkında adli işlem yürüyen Emniyet müdürünü görevden alıp aynı durumdaki generali YAŞ’ta terfi ettirmek, kamu vicdanını tatmin eder mi? “Tutuklama” ile “yakalama” arasındaki teknik farkı buna gerekçe yapmak inandırıcı olur mu?
Cevapları ben bilmiyorum, bilenler kamuoyuna bilgi vermelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi