Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Üçüncü yolun kahramanı

Üçüncü yolun kahramanı

Boşnaklar hem Ortaçağ hem de Modern çağda daima örsle çekiç arasında kalmışlardır. Ortaçağ'da Begomil olarak hem Ortodoksların hem de Katoliklerin baskısına maruz kalmışlar lakin buffer state veya no man's land yani tampon bölge ve ülke olarak varlıklarını korumuşlardır.

Modern dönemlerde ise Ustaşe ile Çetnikler arasında veya Faşistlerle Komunistler arasında sıkışarak var olma kavgası vermişler ve bundan da Allah'ın inayetiyle başarılı çıkmışlardır. Bundan dolayı onların yolu her devirde ve devrede üçüncü yol olarak anılmış ve belirmiştir. Sandviç gibi ezilme ihtimallerine rağmen Aliya gibi kahramanlar sayesinde üçüncü yolu başarıya sevk etmişlerdir. Aliya her daim ve her yerde anılan liderlerdendir. G

eçenlerde Hollanda'nın Rotterdam kentinde anılmış ve bu oturumlarda konuşan İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları IGMG Balkanlar Sorumlusu Eddin Salvaviç, Aliya'nın tarih içindeki yerini konumlandırmış ve ona üçüncü yolun kahramanı ünvanını vermiştir. Gerçekten de bu ünvana bihakkın layık ve ehil devlet adamlarından birisidir. Sadece devlet adamı değil de aynı zamanda bir düşünür olmasından dolayı kendisine terkipli bir sıfat verilmiştir: Bilge kral. Bilgisiyle cesaretiyle bu ünvanı hak etmiştir. Geçenlerde Kocaeli bölgesinde yayın yapan Selam TV'de bir belgeselde baştan sona hayatını yeniden seyrettim. Kendisini yakından takip etmeme rağmen hakkında bilmediğim bazı ayrıntıları da bu vesile ile öğrendim. Burada özellikle Bosna'nın milli şairi Cemaleddin Latiç'in tanıklığına ve Foça hapishanesindeki yaşadıklarına değinmek istiyorum.

Tito"nun iktidara gelmesi ile birlikte Miladi Müslüman (Genç Müslümanlar) hareketi yasaklanır ve Aliya ile arkadaşları takip altına alınır. 1946'da Yugoslav polisi Aliya'nın da aralarında bulunduğu 14 kişiyi tutuklar. Aliya "kökten dincilik" suçlaması ile 3 yıl hapse çarptırılır. Aslında Aliya'nın hapse atılması hayatını kurtarmıştır. Çünkü Miladi Müslüman üzerindeki baskısını artıran Yugoslav polisi örgütün 4 liderini ölüm cezasıyla yargılar ve Aliya'nın içeride olduğu dönemde onun görevini üstlenen Halit Kaytaz idam edilir. 1949'da hapisten çıktığında tekrar Miladi Müslüman ile buluşur. Yasaklar ve baskılara rağmen toplumda İslâmi bilincin oluşması için çalışmaya devam eder. Aliya, neden sık sık İslâma vurgu yaptığı konusunda ise "Boşnakları Boşnak yapan; Sırplardan, Hırvatlardan ayıran dinidir. O olmazsa biz de olmayız" diyordu. Bu arada Mücahit dergisi için yazılar kaleme alır. İslâm felsefesi ve ideal Müslüman konuları üzerine felsefi yazılar yazmaktadır. Aliya İzzetbegoviç, bu dönemde hayatını paylaşacağı Halide ile tanışır. Savaş yıllarıdır ve İtalya'dan kalkıp Almanya'ya giden uçaklar nedeniyle çalan sirenlerle boşalan sokaklarda Halide ile görüşebilmek için dolaşmaktadır.

Aliya, Halide ile evliliği için "Savaşı ve sirenleri sadece biz sevmiştik" diyor. Miladi Müslüman içinde çalışmalar, dergilerde yazı yazmalar yanında üniversite eğitimini sürdüren Aliya, 3 yıl okuduğu ziraat fakültesinden "Bana göre değil" diyerek ayrılır ve 1954'te Saraybosna Hukuk Fakültesi'ne girer. Bu süre de Halide Hanım ile evliliğinden Sabina, Leyla ve Bekir isimli üç çocuğu olmuştur. Aliya bir taraftan serbest avukatlık yaparken bir yandan da İslâm Felsefesi üzerine yazılar yazmaya devam eder.

1969 yılında İslâm Deklarasyonu isimli kitabını yayınlar. Kitap her ne kadar Yugoslavya'da yayınlansa da mesajı tüm İslâm âlemini kapsamaktadır ve yeni açılımlar içermektedir. Bir yıl sonra da "Doğu Batı Arasında İslâm" isimli en önemli kitabı neşredilir. Fakat komünist Yugoslavya rejimi bu çabalardan ciddi anlamda rahatsız olur ve 23 Mart 1983 günü İzzetbegoviç'in ve arkadaşlarının evine baskın düzenler. Polis ailesine üç gün gözaltına alınacağını açıklar ancak tam iki ay boyunca kendisinden haber alınamaz. 4 ay hücrede tutulduktan sonra da Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne çıkartılır. Aliya ve arkadaşları hakkında "rejimi değiştirme" iddiasıyla dava açılmıştır. Tartışmalı süren duruşmalar boyunca sükûnetini elden bırakmayan Aliya ifadesini "İslâm iyi ve asil olmanın ifadesidir" şeklinde bitirmiştir. Fakat mahkeme herkesi şoke eden bir kararla sonuçlanır: 14 yıl hapis.

Aliya hapis döneminde de çalışmalarını sürdürür. Cemalettin Latiç gibi daha sonra Bosna'nın özgürlük mücadelesini üstlenecek arkadaşlarıyla fikir teatilerinde bulunur. Aliya hapis döneminin çetin geçtiğini söylemektedir; "Çok kötüydü. 6 yıl boyunca duvarlardan dışarı bakamamıştım. Ama en kötüsü toplumumuzdan izole etmişlerdi bizi." 25 Kasım 1988 günü hakkında çıkan afla serbest kalır. Tam 2 bin 75 gün cezaevinde kalmıştır. Aliya ve arkadaşları bir sonbahar günü büyük bir kalabalık tarafından cezaevi önünde karşılanır. Artık Aliya, Bosna genelinde çok iyi bilinmektedir.

Cezaevinde yanında olan Latiç o günleri şöyle anlatıyor; "Hiçbirimiz önümüzdeki dönemde bizi neyin beklediğini bilmiyorduk. Galiba kader Aliya'yı bu görev için hazırlıyordu." Selam TV'de yayınlanan belgeselde Cemaleddin Latiç hapishane müdürü veya gardiyanlardan birisinin Aliya ve arkadaşlarının dışarıda yapacaklarına dair bir öngörüde bulunduğunu ve vazife dağıttığını hatırlamaktadır. Buna göre, gardiyan, Aliya'nın ileride cumhurbaşkanı olacağını söyler ve Latiç ve arkadaşları bu öngörüye gülüp geçmelerine rağmen kaderin ördüğü ağlarla birkaç yıl geçmeden kehanet veya öngörü bir biçimde gerçekleşir ve Aliya halkının cumhurbaşkanı olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi