12 büyüktür, 16 Milyon 327 Bin’den!
Herkes gibi, ben de saat 14.30 civarında ekranın karşısına geçmiş, heyecanla "Anayasa Mahkemesi'nin vereceği kararı" bekliyordum... Karar, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün "iki dudağının arasında" idi... Bir tarafta, "16 milyon 327 bin kişi"nin, bir diğer ifadesiyle "Türkiye'deki iki kişiden birinin oy verdiği" bir AK Parti, diğer tarafta ise, "11 kişinin vereceği karar" vardı...
Evet merak ve heyecanla bekliyordum Paksüt'ün açıklayacağı kararı... "Türk Milleti Adına" karar veren hakimler, herhalde "milletin beklentisinin aleyhine" karar vermezler, "sağduyu" ve "uzlaşma" çağrılarına kulak verip, "bir adım geri atarlar” dolayısıyla, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan "iddianame"yi iade ederek, "ülkeyi kaosa sürükleyecek bir karara imza atmazlar” diye düşünüyordum...
Ne var ki; dün saat 14.30 sıralarında "kameralar"ın karşısına geçen Osman Paksüt, umulanın ve beklenenin aksine, "iddianamenin kabulüne" karar verildiğini açıkladı.
Dedi ki;
"İddianamenin Abdullah Gül dışında kalan bölümüne oybirliğiyle, Abdullah Gül yönünden de kabulüne Haşim Kılıç, Sacit Adalı, Serdar özgüldür ve Serruh Kaleli'nin karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi!"
Ne yalan söyleyeyim;
O an, yıkıldım!..
O an, üzüldüm!..
O an, "Türkiye'de yaşıyor" olmaktan utanç duydum!..
ERGENEKON’UN İSTEDİĞİ OLDU!
Bir an için;
"Ergenekon'cuların istediği oldu... 1 Numara'ya ulaşılamadan, operasyonu durdurdular!.. Artık kına yakabilirler" diye geçirdim içimden!..
öyle ya;
"Ergenekon Terör örgütü"ne yönelik operasyonlar kapsamında gözaltına alınan İlhan Selçuk haftalar önce vermişti "gözdağı"nı!..
üstüne basa basa demişti ki;
"Başsavcı, AK Parti hakkında mutlaka kapatma dâvâsı açmalıdır!.. Açmazsa, görür gününü!!!"
İşte, bir "Ergenekon zanlısı"nın tehditleri yerini bulmuş ve Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, İlhan Selçuk'un talebini yerine getirerek 14 Mart'ta açmıştı "kapatma dâvâsı"nı!..
İşin enteresan tarafı;
Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya tarafından hazırlanan iddianame, yine bir "Ergenekon sanığı" olarak halen tutuklu bulunan Doğu Perinçek'in bilgisayarlarında çıkmıştı!..
"Ama, kamuoyuna açıklanmazdan 2 gün önce!"
Şu hâle bakın... Başsavcı'nın 14 Mart'ta açtığı dâvânın iddianamesi, her nasıl oluyorsa oluyor, 12 Mart'ta Doğu Perinçek'in bilgisayarına giriyor!..
Bu da, elbette "kuşku"ları katmerleştiriyor!..
Ne diyordu Ertuğrul Günay;
"Ortaya çıkmış olan bu tartışmalar başka önemli tartışmaların önünü kesti. Bu yüzden özel düzenlemeler yapmayalım. çünkü yeniden yeni tartışmalara vesile oluyor. Açıklıkla söylüyorum, kastettiğim Ergenekon soruşturmasıdır. Olaylar öyle gelişti ve geliştirildi ki, Sayın Başsavcı da yönlendirildi belki. Belki dava açma konusunda zorlandı. İnsanlar nihayet bir karar veriyor ama o kararı oluşturan bir çevre var, etkiler var, telkinler var.
Bütün bunlar bizi başka gündeme doğru sürüklüyor."
İnsan, ister istemez kuşkulanıyor:
"Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya, bu dâvâyı açması için gerçekten yönlendirildi, etkilendi veya kendisine telkinler yapıldı mı?"
Eğer öyleyse;
"Ergenekoncu"lar, dün açıklanan karar sonrasında, herhalde zil takıp oynamışlardır!..
TAYYİP ERDOĞAN'IN YERİNDE OLSAM!
Ama ben, ülkem adına üzüldüm, perişan oldum!..
"Türkiye'yi yönetenler" adına üzüldüm...
"Partisi kapatılmak" istenen AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan ki; gece demedi, gündüz demedi, yağmur demedi, çamur demedi "Türkiye için" ülke ülke dolaştı!..
Zaman oldu, "uykusuz" kaldı... Zaman oldu; gittiği ülkeden, "sırtı yatak yüzü görmeden" geri döndü... Zaman oldu, "aç" kaldı... Zaman oldu, "tuvalet"e bile gidemedi!..
Hasılı kelâm; "Türkiye'nin çıkarları" nerede ise; o ülkeye, o kıtaya gitti!..
"Dünyanın öteki ucu"nda Türkiye için çalıştı!..
Peki, ne oldu sonunda?..
1 kişi"nin kararına "11 kişi"nin verdiği onay ile, şimdi partisi kapatılmak isteniyor!..
"ödül"ü ve "teşekkür"ü, bu mu olmalıydı?..
Ne yalan söyleyeyim;
"Uykusuzluk"larının, "yorgunluk"larının ve "gayret"lerinin bir kısmına şahit olduğum Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına yönelik bu karar, bana göre "Türkiye'ye yapılmış en büyük kötülük"tür!..
Bu karar; "istikrar"a, bu karar "demokrasi"ye, bu karar "özgürlük"lere, bu karar "ekonomi"ye ve bu karar "Türkiye'nin geleceği"ne vurulmuş bir "darbe"dir!..
Bir "yargı darbesi"dir!..
Açık ve net söyleyeyim;
Tayyip Erdoğan'ın yerinde ben olsam; daha karar açıklandığı anda "al atını, kendin yap tımarını" der ve çekilirdim kenara!..
Ama, gayet iyi biliyorum ki;
Bir "Türkiye sevdalısı" olan Tayyip Erdoğan, yılmayacak, küsmeyecek ve "yola devam" diyecek!
11'LER NE DERDİNDE, GüL NE DERDİNDE?
Sadece Tayyip Erdoğan mı?.. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, "yargılanacak" olmasına rağmen, "Türkiye için" çalışmaya devam edecek!..
Ne trajik bir durum değil mi;
Anayasa Makemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün; "İddianamenin Abdullah Gül dışında kalan bölümüne oy birliği ile, Abdullah Gül yönünden de kabulüne oy çokluğu ile karar verilmiştir" açıklamasını yaptığı saatlerde, yani "Türkiye'yi karartacak karar"ı kamuoyuna duyurduğu dakikalarda, Abdullah Gül, Fransa'daydı!..
Evet, Paris'teydi!..
Niçin Paris'teydi?..
"Gezi" için mi?.. "Zevk" için mi?..
Hayır!.. "Türkiye için" oradaydı!..
"İzmir için" oradaydı!..
çünkü Paris'te dün, "Expo 2015'e ev sahipliği" yapacak şehir belirlenecekti...
Ya "İzmir" diyeceklerdi, ya "Milano!"
İşte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bakanlar ve milletvekilleri, "İzmir'in adaylığına destek" için Paris'teydi!..
çünkü, "Expo 2015'e ev sahipliği" yapmak demek "İzmir'e 20 milyar dolar yatırım yapılması" demekti!..
Görüyor musunuz trajediyi?..
Bir yanda "Cumhurbaşkanı'nı yargılamaya" çalışanlar bir yanda "Türkiye için" uğraşan Cumhurbaşkanı!..
Hani, insan düşünmüyor değil;
"Kimdir asıl vatansever!"
Bir tarafta, "yumuşak koltuk"larında oturup, "keyfi" karar verenler, bir tarafta "rahatlarını feda" edenler!..
Sahi, kimdir asıl vatansever?..
Bir yanda "Türkiye'nin önünü açmaya" çalışanlar, bir yanda "parti kapatan"lar!..
Bir yanda Türkiye'yi "ileri" götürmek isteyenler, bir yanda "geri" götürmeye yeltenenler!..
NİYE "SEçİM" YAPIYORUZ Kİ?!?
"İddianamenin kabul edildiği"nin açıklanmasından sonra; "ilkokul, orta okul, lise ve üniversite"de öğrendiğim bütün "bilgi"leri gözden geçirdim...
Bize "matematik" öğretmişlerdi, “geometri” öğretmişlerdi, "fizik" öğretmişlerdi, "mantık" öğretmişlerdi, "tarih" ve "coğrafya" öğretmişlerdi!..
Şimdi görüyorum ki;
Bütün öğretilenler "çöp"lük...
Demişlerdi ki; "1'in yanına gelen her rakam 1'den büyüktür!"
Değilmiş... Meselâ 1 Yargıtay Başsavcısı ile 11 Anayasa Mahkemesi üyesinden oluşan "12" rakamı, "16 milyon 327 bin"den büyükmüş!.. AK Parti'ye oy veren 16 milyon 327 bin kişi, hiçbir şey bilmeyen birer "cahil"miş ama "12" kişi, her şeyi bilen "allâme" imiş!..
12 kişi her şeyi biliyor ve ülke adına karar veriyorsa, niye "seçim" yapıyoruz ki?.. Bırakalım, bu 12 kişi yönetsin ülkeyi!. Hatta Meclis’i de kapatalım!..
Meğer, "yüzde 20" rakamı da "yüzde 47"den büyükmüş!.. çünkü yüzde 20'yi CHP, yüzde 47'yi AK Parti temsil ediyor!..
Ve her ne hikmetse, "hep CHP'nin dediği" oluyor!..
Demek ki, "hukuk" hocalarımın öğrettikleri de hep palavraymış!..
Hasılı kelâm;
Ne öğrettilerse hepsi yalan, hepsi fos çıktı.. Tek doğru olan, bu ülke vatandaşlarının "köle" olduğu ve bu güzelim ülkenin "beyaz sahip"ler tarafından yönetildiği imiş!..
Haa, bir şey daha:
"Ergenekon terör örgütü"ne yönelik operasyonların, "Yargıtay Başsavcısı'nın hazırladığı iddianame"ye karşı bir "rövanş" olduğunu söyleyenler vardı...
Şimdi, ben onlara sormak istiyorum:
"Dâvânın Anayasa Mahkemesi tarafından kabulü, Ergenekoncu'ların misillemesi ve rövanşı mı?!?"
Yazık bu ülkeye!..
Yazık bu millete!..
----
"Kitap" yazmayın, "hitap" edin!
"Türk Milleti" 22 Temmuz’da bir defa daha kararını verip, AK Parti'yi tek başına iktidara getirdi.. "Türk Milleti Adına" karar veren 11 kişi ise, "milletin iktidar yaptığı partiyi kapatma dâvâsı'nı kabul etti.. Demek oluyor ki; Anayasa Mahkemesi'nin, kararlarının "Türk Milleti Adına" olduğu tartışılır!
Şimdi ne olacak?.. Bilinen o ki; AK Parti'den "savunma" istenecek?.. Bence AK Parti "savunma" amaçlı bir "kitap" hazırlamak yerine, meydan meydan dolaşarak halka "hitap" etmeli ve parti kapatmanın "saçmalık" olduğunu anlatmalıdır!..
Haaa, bir de... "Etik olmaz" diyen "dantel enteller"e değil, "millet"e kulak verip, bir an önce "68. ve 69. madde"leri değiştirmeli ve birilerinin hevesleri kursaklarında bırakılmalıdır!..
Ne yani; RP dâvâsında Vural Savaş istedi diye "dâvâ devam ederken" kanun değişmedi mi?.. Yine dâvâ devam ederken Apo için “idam” kaldırılmadı mı?..
Bence yapılabilecek her şey yapılmalıdır!..