Yükseköğretimde reform nasıl yapılır? (5)
Geçen haftaki yazımızda, eğitim ve bilimdeki başarısızlığımıza çözüm olarak “Ne yapalım” sorusuna cevap olarak önce doğru tanı, sonra işin gereği, daha sonra da temel prensipler ve anlayış demiş ve ilk ikisini anlatmıştık.
3) Temel prensipler ve anlayış
Öncelikle ilgili mevzuat ve bu çerçevede üniversite kavramı ile yönetim anlayışı değişmelidir.
Bu Kanunun adı
“Üniversiteler Kanunu” olmalıdır. Çünkü üniversiteler ortaöğretimin bir üst kademesi değildir ve adı yüksek de olsa sadece öğretim yapan kurumlar olarak görülemez.
Kanunu inşa ederken;
Tüm eğitim sistemimizi bir bütün olarak gören ve evrensel akademik değerleri gözeten bir anlayış içerisinde; “ülkenin, toplumun, öğretim elemanlarının ve üniversitelerin” mevcut sosyal, psikolojik, ekonomik ve fiziksel durumları çok iyi değerlendirilerek inşa edilmelidir.
Bu çerçevede;
- Belediye, özel ve tüzel kişiliklerin vakıf ya da özel üniversite açmalarına imkân tanımalı, onları oluşturulacak milli bilim politikaları doğrultusunda yönlendirirken diğer alanlarda tamamen serbest bırakmalıdır,
- Yükseköğretimde kalitenin yükselmesini, üniversitelerin yaygınlaşmasını, ihtisaslaşmasını, sektörlere ve topluma açılmasını teşvik etmelidir.
- Köklü düzenlemeler içermeli ancak, “Anglosakson” ya da “Kıta Avrupası” modelleri gibi (kopya) kalıplar yerine;
Bugünkü sistemin, olumlu ve olumsuz anlamda kazandırdıklarını da göz ardı etmeden, kendimize uyacak ama mutlaka değişime ve gelişime açık olacak bir yapıda olmalıdır,
- Üniversitelerin Avrupa Birliği Yükseköğretim Alanı’nın gereklerine uymasını ve uluslararası akreditasyona hazırlanmasını öngörmelidir.
Bu sebeple;
- Yükseköğretimi temsil edecek olan üst kurul (ismi YÖK ya da bir başka şey!), bilim dünyasının saygınlığı ve öneminin bir ifadesi olarak (1961’den beri olduğu gibi) Anayasa’da yer almalı ancak kesinlikle genel hükümler içermekten öteye gitmemelidir.
- Zira Anayasa’da yer alacak her türlü ayrıntı daha sonra çıkarılacak yasa, tüzük ve yönetmelikler için bağlayıcı olacak, sistemin geliştirilmesinin önünde (bugün olduğu gibi) aşılmaz duvarlar oluşturabilecektir.
Kanun esas itibarıyla;
- Yükseköğretim kurumlarının “kimin tarafından yönetileceğini değil, nasıl yönetileceğini” esas almalıdır.
- Hem yönetim ve hem de denetimde katılımcı demokrasiyi getirmeli, (üniversite dışı kişi ve kurumlar da dahil olmak üzere) ortak aklı işletmelidir.
- Yetkileri kişilerden çok kurullara vermeli, ama alınan kararları uygulamada ita amirinin gücünü de zayıflatmamalıdır.
Bu sebeple;
- Örgütlenme modeli “tavandan tabana değil tabandan tavana doğru” işleyen esaslar üzerine kurulmalıdır.
- İdareciliği (özellikle maddi anlamda) cazibeli bir makam olmaktan çıkarmalı,
- Keyfi uygulamaları engellemeli,
- Yöneticinin yetkisini, birey hakları ile sınırlamalı,
- Üniversite özerkliğini esas almalı ve hedef olarak üniversiteleri;
¥ Kendini yöneten,
¥ Kendini kontrol eden (otokontrol)
¥ Kendi kendine işleyen (otomatik)
¥ Ve (büyük ölçüde) kendine yeten
bir sistemi oluşturmaya yönlendirmelidir.
Bu özerklik;
- Kendi binalarına sahip olmak,
- Fon alabilme ve ek mali kaynak sağlayabilmek,
- Bütçelerini kendi stratejileri doğrultusunda serbestçe kullanabilmek,
- Akademik yapı ve ders içeriklerini belirleyebilmek,
- Akademik kadroya atama ve azletme yetkisine sahip olmak,
- Maaşları belirlemek,
- Öğrenci sayısını ve öğrenci harçlarını belirlemek
gibi konuları kapsamalıdır.
Kanun “idari özerklik anlayışı” içerisinde;
- Siyasetin üniversiteye egemen olmasını önleyecek ama aynı zamanda,
- Üniversite yöneticilerinin, siyasal iktidarı “tanımaz” bir noktaya gelmesine de imkan vermeyecek yapıda olmalıdır.
Mali özerklik çerçevesinde;
- Kanun işletme mantığına uygun olarak kendi bütçesini kendisi yapmak, kurumun yıllık plan ve stratejik hedefleri doğrultusunda, (akademik personele ödenenler dahil) tüm giderlerini bu bütçeden karşılamak zorunluluğu getirmeli,
- Genel Bütçeden üniversitelere yapılacak yardımın belli kurallara (öğrenci sayısına, yayımlanan bilimsel çalışmalara, üretilen patent sayısına, sosyal ve ticari hayata olan katkı vb.) bağlanmasını ve yardımın daha çok proje bazında yapılmasını öngörmelidir.
- Mali özerkliğin özeti “Destek için iş yap-yaptığın işe göre destek al; kendi bütçeni kendin yap, ayağını yorganına göre uzat” olmalıdır.
Özgürlükler bağlamında;
- Kanun öğrencinin öğrenme özgürlüğünü güvence altına almalı, ruhunda, öğrencinin objektif ve rasyonel düşünmeyi “bir davranış biçimi” haline getirmesini kazandırmaya yönelik hükümleri barındırmalıdır.
- Öğretim üyelerinin bilimsel özgürlüğünü güvence altına almalı, mesela;
¥ Bir öğretim üyesinin “sosyal-siyasi-askeri-sivil” içeriğiyle düşündüğünce bir Güneydoğu raporu hazırlamasına (ve tabii yayımlamasına),
¥ Ya da Genelkurmayın (aslında hiç de üstüne vazife olmadığı halde) yaptığı “laiklik tanımı”na karşı “Dur sayın komutan, bu iş bizim işimizdir, laiklik öyle değil böyle tanımlanmalıdır” diyebilmesine güvence sağlamalıdır.
Verimlilik anlamında;
- Kanun üniversiteleri, verimliliği (toplam kalite) arttırmak ve girişimci üniversite olmak bağlamında, rekabete yönlendirmeli, bu rekabet;
¥ Üniversitenin öğrencilerce tercih edilmesinden mezunlarının iş dünyası tarafından aranır olmasına,
¥ Eğitim-öğretim sürecindeki imkânlar ve unvanların kazanılmasındaki fırsat eşitliğinden genel bütçeye daha çok katkı sağlamaya,
¥ Araştırma, bilimsel yayın ve patent üretiminden eldeki bütçe ile (maliyet–yarar kavramı gözetilerek) daha çok iş yapmaya kadar
hemen her konuyu kapsamalıdır.
Kanun, “hesap verebilirlik” açısından;
- Yükseköğretimde yapılan iş ve işlemleri şeffaflaştırmalı, yöneticiye, “yaptığı işlerin hesabını vermek” sorumluluğu getirmelidir. Bu bağlamda;
- Her düzeydeki idareci, öğretim elemanı ve diğer çalışanların “aldıkları ücretin ve taşıdıkları unvanın karşılığında ne ürettiklerini” ortaya koymak zorunda kalacakları hükümler içermeli,
- Mahkeme kararlarını uygulamayan, yüz kızartıcı suç işleyen, irtikapta bulunan her düzeydeki idareciler için, üst amirlerin izni aranmaksızın, Cumhuriyet savcılarının görev yapabilmesine imkan tanımalıdır.
Genel akademik anlayış bakımından;
- Kanun üniversitenin ne işe yaradığını; ülke ekonomisine, sosyal hayata, dünya bilimine katkısını ve dünyadaki yerini, bu anlamda üretilen bilim, teknoloji ve diğer değerlerin inovasyonunu yani ekonomik ve toplumsal yarara dönüşmesini sorgulayan hükümler içermelidir.
- “İnsanların yasalara değil yasaların insanlara uydurulması” ve “insanların yasalar için değil yasaların insanlar için var olduğu” esprilerini ilke olarak kabul etmeli,
- Kişi hak ve özgürlükleri çerçevesinde; eğitim-öğretim hakkını güvence altına almalı,
- Eğitimin yurt sathına ve tüm halk katmanlarına yaygınlaştırılmasını devletin temel ödevlerinden biri olarak görmelidir.
Kısmetse, haftaya bu konuya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.