Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Vakit’e saldırılar... Dinime dahleden, bari Müselman olsa!

Vakit’e saldırılar... Dinime dahleden, bari Müselman olsa!

Bir gazetenin en önemli görevlerinden biri, elbette “haber” vermektir... Ama, bundan da önemlisi insanları “bilgilendirmek”tir... Aslında “haber” vermek de, bir anlamda “bilgilendirmek”tir ama, “bilgilendirme”de “yorum” da vardır... Yani, bir gazete, yüklendiği “misyon” doğrultusunda “okuyucu”suna “haberin yorumu”nu da verir ki, insanlar “kanaat” sahibi olabilsinler... Bu gazete, yayın hayatına atıldığından bu yana, işte bunu yaptı... Hem “haber” verdi, hem de “yorum” yaptı ki, insanlar “neyin, ne olduğunu” gördü, öğrendi... Kim, ne derse desin; “Vakit okuyucusu”, diğer gazetelerin okuyucularına nazaran çok daha fazla “bilgi sahibi”dir, çok daha fazla “fikir ve kanaat sahibi”dir!.. Çünkü Vakit okuyucusu, okuduğu haberlerin “belgeli” olduğunu bilir... Çünkü Vakit okuyucusu, “Vakit yazıyorsa doğrudur” der ve buna yürekten inanır!.. Bu gazetede “yalan” yoktur!.. Bu gazetede “halkı yönlendirmeye çalışma” yoktur!.. “Çıplak gerçek” neyse, Vakit onu yazar...
Vakit, öteden beri ifade ettiğimiz gibi; “bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz”dür!.. Hiçbir kişi ve kuruluştan “talimat” almaz, hiçbir kişi ve kuruluşu “korumaya ve kollama”ya çalışmaz!.. Biz, daha yayın hayatına atıldığımız gün açıkladık prensibimizi: “Müslüman’a karşı müşfik, kâfire karşı şedit olacağız!”
Bu yayın prensibimizden şimdiye kadar taviz vermedik, inşallah bundan böyle de “dik ve onurlu” durmaya devam edeceğiz...
“Doğru”ya karşı, boynumuz kıldan ince...
Ama “yanlış” karşısında, hiç kimse “anlayış” beklemesin bizden... Çünkü “doğru”lar, “güç ve denge hesapları”na feda edilemeyecek kadar kutsaldır!..
“VAKİT’İN SESİ”NE KULAK VERİLSEYDİ!
Ne yani, ortalık gerilmesin diye; “altlarında tank, üstlerinde uçak, bellerinde silâh var” olduğu için, “yanlış yapan TSK mensupları”na göz mü yumacağız?.. “Karanlık 28 Şubat Süreci”nde, “bu yolda tek başımıza da kalsak, doğruları söylemeye devam edeceğimizi” haykırmıştık... Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki; o “karanlık dehliz”de korkmadan, yılmadan, tırsmadan, tehdit ve şantajlara boyun eğmeden “tek başımıza” yürüdük ve sizlere “doğru”ları haykırmaya devam ettik...
İsterdik ki, “Vakit’in sesi”ne o zaman kulak verilsin... Eğer parmak bastığımız “yanlış”lar ve deşifre ettiğimiz “yamukluk”lara o zaman el atılsaydı, bugünkü “gerilim”lere hiç gerek kalmazdı...
Ama, görüyorsunuz işte;
Gerek “TSK” içinde, gerek “yargı” içinde, ve gerekse “siyaset”te, hâlâ “yanlışta ısrar” edenler var... Hâlâ bir “darbe umudu” içinde olup, “yönetimi ele geçirme” hayali kuranlar var... Ve tabiî, onlara “medya desteği” verenlerle, “yardım ve yataklık” etmeyi sürdürenleri de gözardı etmemek gerekir.
“İSTİFA”NIN SEBEBİ “TERFİ EDEMEMEK” Mİ?
Meselâ “Gay tayfa rezaleti” olayı...
Hatırlarsınız, Vakit’in 12 Nisan 2010 tarihli sürmanşetinde bu olaydan söz etmiş ve “belge”lerle sermiştik gözler önüne...
Özetle demiştik ki;
“Vakit, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Deniz Harp Okulu’nda bir grup öğrenci arasında tüyleri diken diken eden cinsel sapkınlıklar yaşandığını gösteren bilgi ve belgelere ulaştı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Deniz Harp Okulu’nda bir grup öğrencinin cinsel sapkınlıklar içine girdiği tespit edilirken, arkadaşları tarafından “gay tayfa” olarak adlandırılan bu öğrenciler hakkında hiçbir yasal işlem yapılmadığı iddia ediliyor.”
Bu haberden kısa bir süre sonra, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bir “açıklama” gönderilmişti... O açıklamada, “olayla ilgili soruşturma açıldığı” bildiriliyor ve “3 öğrencinin okulla ilişiğinin kesildiği” ifade ediliyordu.
Biz, “kanayan bir yara”ya parmak bastığımız ve “gereğinin yapıldığını” gördüğümüz için mutlu olmuştuk.
Sonra da “dosya”yı kapattık gitti...
Aradan uzunca bir süre geçti...
“YAŞ toplantıları”ydı, “kriz”di, “gerilim”di derken “atamalar” yapıldı ve kriz de sona erdi... Birkaç gün sonra duyduk ki, Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk istifa etmiş!..
Peki, neden “istifa” etmiş?..
“YAŞ’ta terfi edemediği için!”
Acaba gerçek mi?..
Aynı günlerde Akşam gazetesinde de “Donanma şoku” başlıklı bir haber çıktı.
Akşam’ın haberi özetle şöyleydi:
“Asker ve bürokrat avcısı fuhuş çetesinin, amirallere kadar uzandığı ortaya çıktı... İstifa eden Tuğamiral Türker Ertürk’ün de çetenin şantajına uğradığı öne sürülüyor... Çetenin ‘don’ koleksiyonunda, bir amiralin iç çamaşırının da olduğu iddialar arasında. Ele geçirilen bir CD’de ise, terfi edememesine kızıp istifasını sunan Tuğamiral Türker Ertürk’ün de görüntülerinin olduğu öne sürülüyor. Çetenin sakladığı iç çamaşırlarından birinde de Tümamiral H.M.Ş.’nin adı yazılı...”
İster istemez, akla şu soru geliyordu:
“Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk terfi edemediği için mi istifa etti, yoksa fuhuş skandalı ortaya çıktığı için mi?!?”
KARTELDEN KORUMA VE KOLLAMA!
Bu sorular henüz cevap bulamamıştı ki, “kartel gazeteleri”nde, “koruma, kollama ve aklama” haberleri yayınlanmaya başlandı.
“İstifa” eden Türker Ertürk diyordu ki;
“Şahsımın ve okulumun hedef olması nedeniyle şahsıma ve okuluma yönelik karalama ve iftira kampanyasına karşı açtığımız bütün davaları kazandık ama ne yazık ki malum medya tekziplerimizi yayınlamadı bile. Peki bu mücadelede yeterince destek alabildim mi? Buna verilecek cevabım hayırdır. Bahriye lisanı ile de cevap vermek istiyorum, ihtiyaç duyduğumda deniz top ateş desteği alamadım, hatta dost ateşine de maruz kaldım.”
Öyle ya, kimse “ayranım ekşi” demez!..
Ve ayrıca;
“Suç; altın olsa, kimse sahip çıkmaz!”
Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, elbette “suçsuz” olduğunu söyleyecek, elbette “haksızlığa uğradığını” savunacak... Bu, gayet normal!
Ama biz, işin orasında değiliz...
Biz; “vurgunları deşifre” edilmekten ve “Vakit’in tekzibi”ni yayınlamaktan kaynaklanan “kuyruk acıları”nı dindirmek için, bu olayı fırsat bilerek “Vakit’in üzerine çullanmaya” kalkanları dikkatlerinize sunmak istiyoruz...
Neymiş; “Deniz Harp Okulu’nda eşcinsel eğilimli öğrenciler” olduğunu öne süren “Vakit’in haberi” üzerine hazırlanan “rapor”da, “Vakit’in iddiası” için, “asılsız” denilmiş!..
“Malûm gazete”, işte bu haberi “sürmanşet”ine çekmiş!.. Belli ki; hem “komutanı aklama”ya çalışıyorlar, hem de “kuyruk acıları”nı dindirmeye!..
Bu meslektaşlarımıza tek bir cümleyle cevap vermek istiyoruz:
“Vakit’in haberi madem asılsızdır, peki o haber sonrası açılan soruşturmalar sonucunda 3 öğrencinin okuldan uzaklaştırıldığı açıklamasını yapan kimdi?.. O açıklamayı gönderen Türker Ertürk değil miydi?..”
Dün, “Haber üzerine soruşturma açıp 3 öğrenciyi attık” diyorlar, bugün “Vakit’in iddiası yalan” diyorlar!..
İkisini de söyleyen kendileri!..
Peki, hangisine inanacağız?..
“Söz”lere mi, “belge”lere mi?..
Hiç kimse, “terfi edememesinin acısı”nı Vakit’ten çıkarmaya yeltenmesin!.. Ve hiç kimse, “kuyruk acısı”nı dindirmek için “başkalarının omzu” üzerinden ateş etmeye kalkışmasın!..
Bize, “masa başında hazırlanan raporları” değil, “belge”leri gösterin, belgeleri!.. Çünkü biz, “belge”siz çıkmayız!.. Hele hele “sufle”lerle haber yapmaz, hiç kimseyi “korumaya-kollamaya” kalkmayız!..
“Terfi edemediği için istifa ettiğini” iddia eden komutanlar, suçu başka yerlerde aramak yerine “kendilerine” bir baksınlar ve “nerede hata yaptıklarını” düşünsünler!..
En büyük hataları, “Vakit’in uyarıları”na kulak vermemek olsa gerek!.. Eğer “Vakit’in uyarıları”na zamanında kulak verselerdi, “iddia”ları ciddiye alırlar ve “gereğini” yaparlardı.
Dolayısıyla, “ağlamaklı” duruma düşmezlerdi!..
KEL’İN İLACI OLSA, BAŞINA SÜRER!
Bunları, sadece Türker Ertürk için söylüyor değiliz... Herkes için söylüyoruz ki; iş işten geçmeden “yamukluk”larını düzeltsinler!
Yoksa, “Vakit’in belgeli haberleri”nden kurtulamazsınız!.. Ya işinizi “doğru” yapacaksınız, ya da “deşifre” olunca, “ağlamaya” başlayıp da kendinize “yandaş” aramaya kalkmayacaksınız!..
Ve şunu iyice bileceksiniz ki;
“Kelin ilacı olsa, kendi başına sürerdi” misali, “kartel gazeteleri” de, eğer “Vakit’e güçleri yetse”, ilk önce “kendi açıkları”nı yazmamızı engellerlerdi!..
“Vakit’e güçleri yetmiyor” ki, “kuyruk acıları”nı dindirmek için, “başkalarının omzu”ndan ateş ediyorlar!..
Ateş etseler ne fayda!..
Hepsi karavana!..
Bir defa daha, bilsinler istedik;
Vakit’i susturamazsınız!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi