Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Milli Görüş muamması

Milli Görüş muamması

Mutlaka kalın kafalı olduğumdan dolayı ben bugüne değin Milli Görüş muammasını ne çözebildim, ne de akıl erdirme şansına sahip oldum.
Muhterem Erbakan Hoca ile 1969-70’li yıllarda yakinen tanışmış olmama rağmen, hep merak ettim...
Milli Görüş siyasi bir doktrin midir?
Felsefi bir görüş müdür?
Ütopya olabilir mi?
Dinî ritüellerin modern yorumu mu?
Ben bilemediğim gibi, mutlak bir bilene de maalesef rastlamadım...
Mübarek, zihinlere Zümrüd-ü Anka Kuşu gibi yuva yaptı ve düşünme hassalarına ket vurdu zaman zaman...
Fatih Erbakan büyüğümüzün, İslâm muhalifi bir gazetede verdiği röportaj az da olsa kapalı zihnimi açtı...
Ha dedim... Milli Görüş rakib kabul etmeyen tek kişilik bir siyasi ordu imiş... Sandığımız gibi büyümeye, iktidar olmaya, bilemediğimiz mutlak doğrulara dair bilenlerden fikir almayı men eden görüş...
Herkes gibi ben de muhterem Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığa seçilmesine sevindim... Bir umut ışığı doğuyor diye memnuniyetimi izhar eyledim...
Abooo ki, abooooo!..
Erbakan Hoca’nın sağkollarından en heybetlisi, en tecrübelisi Adalet eski Bakanlarından Sayın Şevket Kazan, aslında “Şevketli kazan” dememiz daha isabetli olur; pabuçları çiftlediği gibi koşuyor CHP Genel Sekreteri, bir siyasetçisine “Gitme Hacc’a gidip de ne olacak... Paralarını Araplara yedirme... Bakarsın Muhammed seni tutar, bırakmaz” mealinde çok iğrenç laflar eden Önder Sav’ın huzuruna çıkıyor... Maksadı “Genel Başkan nasıl diskalifiye edilir?” eğitimi almaktır... Önder Sav kardeşi ne gibi akıl verdi, bilemeyiz... Verdiği bilgilerin bir işe yaramadığı çok net anlaşıldı... Çınar ağacına semizotu aşılamanın hiçbir faydasının olmadığı herkes tarafından anlaşıldı...
Numan Kurtulmuş samimiyetinin meyvelerini deriyor şimdi... Çünkü muarızları, muhalifleri hendeği atlayamadılar...
Peki Erbakan Hoca neresinde bunca alengirli meselenin?
Herkes yazdı-çizdi, fakat herkes kenardan dolandı... Birileri çıkıp, Erbakan Hoca icazet vermeseydi ne Fatih Erbakan öyle konuşabilirdi, ne de Şevket Kazan ve paslanmış eski tüfekler gümbür gümbür öterdi...
Erbakan Hoca’dan emir aldılar ki yeni bir kongreye gideceklerdi, olmazsa mahkeme yoluyla Numan Kurtulmuş safdışı edilecekti...
Evet, ne oldu?
Benim kalın kafam biraz olsun “Milli Görüş” muammasının iç yüzünü öğrendi ve öğrenmeyenlere Allah (c.c.) akıl ve izan nasip eylesin...
Baştan beri sessizce seyreyledim... Ta ki eli kalem tutanlar yazdı, çizdi, fikir beyan etti, amma beni doyuramadıkları için benim de yazmam gerektiğine inandım...
Yazıyorum işte...
Milli Görüş lideri ve en yakınları tarafından Milli Görüş’ü temsil yetkisi alan Kurtulmuş ve arkadaşları, az kalsın ihanetle suçlanacakken, rüzgâr münasip yönden esti ve aykırı gidişleri kesti...
Değerli dostlarım!..
Siyaset mi dersiniz, politika mı, her ikisi de aynı kapıya çıkar, gün gelir kendi yavrularını yer... Kendi kendini yiyen politikanın taze örneği ise, önümüzde duruyor...
İnşallah Süleyman Arif Emre dostumu gücendirmemişimdir...
İnşallah, inandıkları için Milli Görüş’çü olanlar beni yeterince anlamışlardır...
Niye yazmadığımı soranlar için de bir cevap oldu bu yazı...
Ben ki siyasi kutuplaşmaların içinden kaçıp kurtulalı yıllar oldu...
Her ne kadar uzaktan baksam da gerçekleri yazmanın milli bir vazife olduğu kanaatindeyim...
Bu yaştan sonra hiçbir partiye girmeyeceğim kesindir... Yeni bir Partisizler Partisi (PP) kuracak da değilim... Benimki şahadet etmektir, hadiselere tarafsız yorum getirmektir...
Yanılabilirim de?
Yanıldığımı anlayanlardan gerçek uyarı bekliyorum...
Hele biz şu Anayasa Değişikliğine EVET mührünü basalım, gerisi bilahare düşünülür...
Kolay gelsin...
EVET EVET EVET...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi