Sivil Toplumun Gücü
PKK eğer sözünde durursa tek taraflı ateşkes ilan etti.
Sevindik elbette. Arzumuz kan dökülmesin değil miydi? Öyleyse bu olaya sevindik aziz mübarek ramazan ayında. İnşallah sonsuza kadar devam eder.
Bunun böyle olması için devlete ve hükümete ne düşüyorsa, onlar da seve seve gereğini yapmalı artık.
Bu zamana kadar buna mani olan “PKK bizi güdemez. İnisiyatifi ona veremeyiz. Devlet eşkıya ile pazarlık etmez. Önce o silahlarını teslim etsin, sonra hakları konuşalım. Silah bırakılmadan haklar verilirse, devlet otoritesi za’fa uğrar. Bu kabul edilemez” gibi psikolojiye mağlup olmamalı artık. Bu bahaneler geçersizdir artık. Maksat “üzüm yemekse”, işte fırsat.
PKK niçin terörist olayları tek taraflı bıraktığını açıkladı?
Bu ülkede PKK’nın görmezden gelemeyeceği Kürt ve Türk’ten güçlü bir sivil kesim hep birlikte PKK’ya “artık dur, kan dökme” dedi.
Ben de buna “işte bu” diyor ve onlara teşekkür ediyorum.
PKK'yı Kürtler ve Türklerden bu sivil güçler dize getirdi ve ateşkes ilan etmeye zorladı. Sivil gülerin iradesi, PKK'yı hizaya getirdi ve şiddeti sona erdirdi.
Fakir burada Kürt kardeşlerimden de hep bunu istiyordum. PKK aslında bizim Müslüman kimliğimize uymayan, bizim davamızı seslendirmeyen bir şaibeli terör örgütüdür. İçte ve dışta bu örgütün arkasında İslam düşmanları var. Onlardan Müslüman Kürde de, Türke de bir hayır gelmez. PKK İslamî bir örgüt olsaydı, batıdan böyle destek görür müydü? Asla!
Öyleyse yapılacak olan bellidir:
Evet, bu ülkede halka danışmadan kurulan bir sistem var. Bu sistem bu halkı temsil etmiyor. Üstelik Türk veya Kürt olmuş fark gözetmeden bu halka değer de vermiyor. Bilakis aşağılıyor onu, hor ve hakir görüyor. Batı kaynaklı din dışı değerlere ve düşüncelere bağlı bu sistem, halkın dinine, diline, kılık ve kıyafetine, maarifine, hukukuna, örf ve adetlerine savaş açmış. Milli şahsiyetimize “batıcılık” adına düşman olmuş, onu yok etmek istiyor. Açıkça söyleyelim, bizim Müslümanlığımızdan, dindarlığımızdan utanan, bunu “irtica” ile yaftalayarak yok etmek isteyen bir sistem var bu ülkede.
Bu sistem Türke de, Kürde de, Araba da, Laza da, Çerkeze de, Çeçene de…. zulmetmiş. Kürtler, “bize daha çok zulmettiler” derlerse, hak veririm. Fakat “herkese değil, sadece bize zulmettiler” derlerse yanlış olur. Bu sistem bu ülkede yaşayan her Allah Teâlâ’nın kuluna zulmettiler.
Şimdi demokrasi bize bir imkan verdi. Bu sistemin yanlışlarını düzeltme imkanı verdi. Mevcut hükümet de bu bakımdan halktan yana. Oligarşik bürokratik yapılanmalara, devlet merkezli statükoya karşı çıkıyor. Haklar ve hürriyetler konusunda ileri adımlar atıyor. Herkesin dinini, dilini, folklorunu yaşamasını tabii haklardan sayıyor. Kimse ikinci sınıf vatandaş sayılmasın istiyor. Hukukun üstünlüğü için gayret ediyor. Referanduma sunulan Anayasa değişiklikleri de bunu ifade ediyor. Yeni bir iktidarda yep yeni bir anayasa vaat ediyor. vs.
Bütün bunları AK Parti iktidarına övgü için yazmıyorum. Yani bunu basit bir particilik olarak değerlendirmesin kimse. Çünkü bütün bunlar artık bu halkın bilinçlenmesinin tabii bir sonucudur. Ak Parti gitse de başkası gelse, onlar da halkın bu taleplerine kayıtsız kalamazlar bundan sonra.
Fakat yine de nankörlük yapmayalım, bu işler CHP ve MHP ile biraz daha zor ve sancılı olur. CHP dindarlara zor hak verir. MHP’den de Kürtlere haklar zor çıkar. Yani bir zorluk vardır her halükarda.
Öyleyse, ey Kürt ve Türk kardeşlerim, önce şu referandumla haklarımızın alanını biraz daha genişletelim. Bu iktidarın verdiği şansı iyi kullanalım. Sonra yaklaşan seçimlerde özgürlükçü bir anayasa vadeden siyasi partileri değerlendirelim. Halkın elinden bu sistemin zorla gasbettiği hakları, kan dökmeden yeniden alalım.
Bu zamana kadar ödediğimiz bedeller yetsin artık. Akıllı mantıklı hareket edersek, kan dökmeye gerek kalmadan bunu başarabiliriz. Türkler, ülkeye kan kusturan sisteme sahiplenmezlerse, Kürtler de vampir PKK’ya sahip çıkmazlarsa, arka planda zaten bir olan bu iki zalimi hep beraber terk edersek, yepyeni bir dünyaya barış, kardeşlik, birlik, dirlik ve mutluluk içinde gözlerimizi açabiliriz.
Müslüman olmamız da bunu gerektirir zaten dersem, haksız mıyım?