Darbe yargısının sonu
“Karargâh Yargısından Halkın Yargısına”. Bu haftaki kitabımız Timaş Yayınları’ndan ve yazarı, Türkiye’nin parlak geleceğine hukuki, sosyal ve siyasal açıdan milletin değer yargılarıyla pencere açan Anayasa Mahkemesi Raportörü ve “Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin” Eşbaşkanı Osman Can.
Türkiye’nin “yerli” hukukçularından Osman Can’ın yazdıklarının üzerine tek satır ilave etmek gelmedi içimden. O nedenle kitabı kendisinin ifadeleriyle size sunmak isterim.
“Bu kitap, 1930’larda ideolojik temelleri atılan, 27 Mayıs darbesiyle anayasal düzeyde kurumlaştırılan yargı sistemimizin yapısını ve meydana getirdiği sonuçları konu edinmektedir.
Türkiye’de siyasal sistemin oluşumu 19. yüzyılın sonlarından başlar, 20. yüzyılın ortalarında ise tamamlanır. Temel taşları oluşturulan sistem, 1960 darbesinin tercihi bir Anayasa ile kurumsallaştırılır.
27 Mayıs 1960 karanlık bir darbenin gerekçesi yapıldı ve sistem, kendini Anayasal düzeyde sağlama aldı. Bu sistem, aynı şekilde 1945 öncesi zihin dünyasına sahip bir yargıyı da dokunulmaz kıldı, devlet içinde devlet olarak kalmasını sağladı. 1980 darbesi bunu katmerleştirdi. Yani Avrupa’da lanetlenen, Türkiye’de anayasal düzeyde daha da sağlamlaştırıldı.
Buna ise “Türkiye’nin gerçekleri” ile, “halkın cehaleti” ile, “demokrasinin kendini koruması” şakası ile “hukuk devletinin gereği budur” ya da “Avrupa’da böyle” şakalarıyla inandırmaya çalıştılar. Ama artık yürümüyor. Sistemin kodları, tarihi ve amacı deşifre oluyor.
Bu çalışma, olgular üzerinden sistemin hukuksal, yargısal ve siyasal tarihini ortaya koyuyor ve günümüzdeki “yargı” işleyişinin, 27 Mayıs darbesinden bugüne kadar ana hatlarıyla hiç değişmediğini günyüzüne çıkarıyor.
Olgusal süreçlerin ve tarihsel seyrin arkasındaki gerçek bağlamları, sosyal, siyasal ve ekonomik perspektifle analiz edip, topluma yeniden ve tüm çıplaklığıyla sunuyor. “Sistemin gerekçelerinin geçersiz,” “uygulamasının adaletsiz,” “siyasetinin toplumsuz,” amacının “insansız” olduğu artık inkâr edilemiyor. Ve artık sona geliniyor.
Bu çalışma deşifre ettiği darbe sisteminin ve yargısının sonuna ışık tutarken, diğer yandan uygar dünyanın kabul ettiği esaslar çerçevesinde ilk defa lâik ve demokratik bir Türkiye’nin inşaa edilmeye başladığını, toplumun bu yönde önemli gelişmeler kaydettiğini de gösteriyor.
“Karargâh yargısının” tükenmeye, toplumun yargısının inşaa edilmeye başladığını, başlamak zorunda olduğunu ortaya koyuyor. Bu gelişimin aktörlerinin ise siyasi partilerden çok, toplumsal dinamikler olduğunu kaydediyor. Bu yüzden kaygıya değil, umuda ve güvene vurgu yapıyor.
Yargı sistemi bugüne dek siyasetin alanını daraltarak toplumsal problemlerin çözümünü engelledi. Ancak Türkiye toplumu artık bir dönüşüm gerçekleştirdi ve bu dönüşüme ayak uyduramayan yapıları değiştiriyor. Yargı sistemi içerisinde de bu sürece paralel olarak sağlıklı düşünebilen hukukçular başlıyor.
Elinizdeki kitap, akademik bir çalışma değildir. Hedefi tek başına akademisyenler, “hukukçular” veya siyaset uzmanları değildir. Bu kitap, ortalama okura, topluma, siyasete ara sıra dahi olsa kulak kabartan, yolu bir şekilde adliyeye düşen ve yargının gerçekte ne olduğunu tecrübe eden tüm yurttaşlara hitap ediyor.
Çünkü bu kitabın yazarı, sözün artık onlarda olduğuna ve “Efendiler”in zamanının dolduğuna inanmaktadır.”
Evet, Osman Can, kitabı hakkında böyle diyor. Çok “acil” okunması gereken bir eser. Bilgi için; Timaş Yayınları: (0212) 511 24 24
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.