Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Oy kullanmayan herkes “boykotçu” mu olacak?

Oy kullanmayan herkes “boykotçu” mu olacak?

Bu ülkede son 60-65 yıldır “seçim” yapılıyor... Bazı seçimler, “olağanüstü ilgi” görüyor ve “katılım” hayli yüksek oluyor... Bazı seçimler ise; yok “yaz tatili”ydi, yok “plaj keyfi”ydi, yok “piknik”ti filan derken gereken ilgiyi görmüyor... Hatırlarsınız, seçimden “hezimet”le çıkan partiler, hep, “bizim seçmenler piknikteydi” bahanesine sarılmışlardır... Bu “piknikteydiler” ifadesi, aslında ne kadar “değersiz” ve “önemsiz” olduklarının bir itirafı değil midir?.. Öyle ya; senin seçmenin, sana bir “piknik” kadar değer vermiyorsa, o halde bırak siyaseti!.. Gerçi, onlar “inatla” devam edip, sonunda “seçmenden yedikleri şamar” ile “siyaset mezarlığı”na gömüldüler ama, “seçmeni suçlama” alışkanlığı hâlâ devam ediyor... Önümüzde “referandum” var... Bakalım, bu defa hangi “bahane”ye sarılacaklar?.. Hiç şüpheniz olmasın ki; yine “yan yattı, çamura battı” demeye devam edeceklerdir!..
SON 4 SEÇİMİN KRONOLOJİSİ!
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sözlerine geçmeden önce, bir “seçim kronolojisi” sunmak istiyorum.
2002 seçimleri... Katılım, yüzde 78.9.
2004 seçimleri... Katılım yüzde 76.2.
2007 seçimleri... Katılım yüzde 84.2.
2009 seçimleri... Katılım yüzde 85.1.
Bir de “oy sayısı” olarak bakalım:
3 Kasım 2002 seçimleri:
Toplam seçmen sayısı 41 milyon,
Oy kullanan sayısı 32 milyon.
28 Mart 2004 seçimleri:
Toplam seçmen sayısı 43 milyon,
Oy kullanan sayısı 33 milyon.
22 Temmuz 2007 seçimleri:
Toplam seçmen sayısı 42 milyon,
Oy kullanan sayısı 36 milyon.
29 Mart 2009 seçimleri:
Toplam seçmen sayısı 48 milyon,
Oy kullanan sayısı 40 milyon.
HERKESİN BİR MAZERETİ VAR!
Tabloya dikkat ederseniz, yapılan son 4 seçimde “yüzde 15-21” oranında, yani “8-10 milyon” civarında vatandaş, sandığa gitmemiş!..
Bunun sebebi “tatil” olabilir!..
“Plaj keyfi” de olabilir, o hafta sonu ailece çıkılan “piknik” de olabilir!..
Tabiî, başka sebepler de olabilir!..
Meselâ vatandaş, “markete alışverişe” gitmiş olabilir!.. Ya da, hafta sonunu “yatakta uyuyarak” geçirmeyi tercih etmiş olabilir!..
Kimbilir, belki de televizyonda “heyecanlı bir film” veya bir “dizi”, ya da “yemek tarifi” filân vardır da, onun için gidememiştir oy kullanmaya!..
Bütün bu “mazeret”(!)ler bir yana, vatandaş, “ceza”sını göze alıp, “seçimi boykot” etmiş de olabilir!..
Öyle ya; “oy verecek parti” bulamamış olabilir!.. “Kendi partisinden ümidi yok”tur da, başka partiye oy vermeye gönlü razı olmamıştır!..
Mazeret mi arıyorsun, saymakla bitmez!..
“Yan yattı, çamura battı”dan daha güzel mazeret mi olur?.. Yeter ki, “oy kullanma” derdin olmasın, bir mazeret mutlaka bulunur!..
“Korktum” dersin, gitmezsin!..
“Tehdit edildim” dersin, gitmezsin!..
“Beynimi kiraya verdim” der, gitmezsin!..
“İradem vesayet altında” der, gitmezsin!..
Ama, senin “sandığa gitmemiş olman”ın ne gibi siyasî sonuçlar doğurduğunu, onun “nasıl yorumlandığını” hiç düşündün mü?..
Bakın, tablo ortada;
Yapılan son 4 seçimde, bu ülke vatandaşının “yüzde 15’i ila yüzde 21’i” yani “8 ilâ 10 milyonu” sandığa gitmemiş!..
Herkesin bir “gitmeme” sebebi var!..
SANDIĞA GİTMEZSEN DİYECEKLER Kİ!
Peki, “sandığa gitmeyenler”in tamamının “BDP’nin çağrısı”na uyduğunu ve “sandığı boykot ettiğini” söyleyebilir miyiz?..
Elbette söyleyemeyiz!..
Çünkü bunu söylemek “saçmalık” olur!..
Ama bu ülkede “saçmalama özgürlüğü” de var ve “saçmalama özgürlüğü”nü sonuna kadar kullananlar da aramızda!..
Kâh, “ekran”larda!..
Kâh “miting meydanları”nda!..
Habire saçmalıyorlar!..
Buyrun, işte “türünün son örneği” bir adam!..
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “12 Eylül’de tavrımız boykottur” demiş!.. Demirtaş, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde düzenlenen mitingde, şöyle devam etmiş konuşmasına: “Boykot için meydanları dolduran Kürtler en başta Tayyip Erdoğan’ı boykot ediyorlar. BDP’yi tanımayan, BDP ile görüşmeyi kendine zulüm sayan bir Başbakan’ı şimdi BDP’liler meydanda boykot ediyorlar... Protesto ediyorlar.
Şimdi hayırcılar da, evetçiler de gözünü boykotçulara dikmiş. Acaba son günlerde fikrini değiştirirler mi diye. Buradan açık ve net söylüyoruz. 12 Eylül günü bizim tavrımız boykottur, boykottur, boykottur. Referandum, bizim için demokratik özerklik iktidarına giden kapının anahtarıdır!”
Peki, bu boykotun “amacı” ne?..
BDP, bu boykotla “ne demek” istiyor?..
Onun da cevabı, BDP’li Gülten Kışanak’ın sözlerinde... O da aynı mitinge giderken gazetecilerle konuşmuş ve demiş ki;
“Biz 5 aydır söylediğimiz boykot kararımızda ısrarcıyız... Referandumda, boykotla birlikte, bu ülkede sivil demokratik anayasa isteyenlerin sayısını görmek istiyoruz.”
Lütfen dikkat!.. Selahattin Demirtaş’ın “ağzında gevelediği bakla”yı Gülten Kışanak çıkarmış!..
Resmen ve alenen diyor ki;
“Sandığa gitmeyin, boykot edin!..”
Ki, hanımefendi; “sivil demokratik anayasa isteyenlerin sayısını” görebilsin!..
Ya da, Selahattin Demirtaş’ın ifadesiyle; “Kürtlerin demokratik özerkliğini isteyenler” belli olsun!..
Demek oluyor ki;
Sandığa gitmeyen herkes “boykotçular çuvalı”na doldurulacak ve onların hepsi “BDP’nin çağrısına uyanlar”dan sayılacak!..
Ve sen; hiç farkında olmadan, “özerklik” çağrılarına katkıda bulunmuş olacaksın!..
Sen o gün “tatil”de olsan da, “ailece piknikte” olsan da, televizyon karşısında “film” seyretsen de veya “yatakta uyusan” da, BDP, senin tavrını şimdiden yorumladı:
“Sen boykotçulardansın!”
Bir diğer ifadesiyle;
“Sen BDP yandaşısın!”
“Sen, özerklik istiyorsun!”
Öyle ya, sandığa gitmedin!.. Demek ki sen, “BDP’nin çağrısı”na uydun!..
İstediğin kadar, “olur mu böyle kepazelik” de!.. İstediğin kadar “mazeret” üret!.. BDP, seni “kendinden” görecek ve “boykotçular kategorisi”ne sokacak!..
Açık açık söylüyorlar işte;
“Sayılarını görmek istiyoruz!”
KULLANILMAYAN HER OY, BDP’YE KOZ!
Biraz önce de yazdığım gibi;
Bu ülkede, daha önce “yüzde 15-21” oranında yani “8-10 milyon civarında” vatandaş, herhangi bir sebepten dolayı sandığa gitmemiş!..
Peki bunlar “boykotçu” muydu?..
Elbette değil!..
Ama, BDP “öyle” görecek!..
Öyle propaganda yapacak!..
Farzedelim ki, 12 Eylül’deki “referandum”da “yüzde 2-3” daha, yani “bir-iki milyon insan” daha sandığa gitmeyecek!..
Bilin ki, o zaman BDP ellerini ovuşturacak;
“Oh, oh; 10-12 milyon insan sandığa gitmedi!.. Bunlar, BDP’nin boykot çağrısına uyanlardır!.. BDP, bu referandumdan zaferle çıkmıştır!.. Bu, BDP’nin başarısıdır!”
Kalıbımı basarım ki;
Böyle “propaganda” yapacaklardır!..
İşte ben, bunun “saçmalığını” ortaya koymak için yazdım bu yazıyı!.. “Aç tavuk”lar, kendilerini “darı ambarında” görmesinler diye yazdım!..
Ama, bu vesileyle “Türk-Kürt ayrımı” yapmadan, bütün vatandaşlara seslenmek istiyorum:
“12 Eylül günü, iki eliniz kızılkanda da olsa, mutlaka sandığa gidin!.. Gidin ve kullanın oyunuzu!”
Ki, BDP’nin eline bu kozu vermeyin!..
Oyunuz ister “Evet” olsun, ister “Hayır” deyin; mutlaka gidin sandığa ve kullanın oyunuzu!.. Aksi halde, “BDP’ye yardım ve yataklık” suçlamasından kurtaramazsınız kendinizi!..
Oyunuzu kullanın ki;
“BDP’nin havası sönsün!..”
Oyunuzu kullanın ki;
“BDP, boyunun ölçüsünü alsın!”
Oyunuzu kullanın ki;
Kurtulun “PKK-BDP vesayeti”nden!..
Oyunuzu kullanın ki;
“Kırın prangaları, iradeleriniz özgürleşsin!”
Uzun lâfın kısası;
Oyunuzu kullanın ki, “şımaran BDP’ye” bir “şamar” da siz vurun!..
Yoksa, sizi kullanacaklar!.. Hem de “kullanmadığınız oy”la kullanacaklar sizi!..
Unutmayın, “sizin sandığa gitmeniz” demek, “BDP’nin de siyasetten gitmesi” anlamına gelecektir!..
Sakın “boykotçu” damgası yemeyin!..
“Özellikle 12 Eylül’de” gidin sandığa!..
=============
Apo’ya özgürlüğün yolları!
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Habur Sınır Kapısı’na gelip teslim olan “PKK’lılar”ın, yanlarında “3 mektup” getirdiğini iddia etmiş ve sormuş: “Bunlardan biri genel af talebiyle ilgiliydi!.. Acaba o mektup CHP’ye mi yazılmıştı?”
Sormasının sebebi malûm... CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu, “Ortada fol yok, yumurta yok”ken bir “genel af” tutturdu, gidiyor!.. “Tepki”leri görünce de, yine “çark” etti: “Genel af dedim ama, bu Abdullah Öcalan da affedilecek demek değildir!”
Mi acaba?.. Çünkü, CHP Parti Meclisi Üyesi Mesut Değer diyor ki; “Genel afta, hiç kimse kapsam dışı bırakılamaz!.. Aksi halde, Anayasa Mahkemesi’nden döner!”
Hatırlayın, “1974 affı”nda da öyle olmuştu... CHP-MSP koalisyonu bir “af” çıkarmış ama “anarşist”leri kapsam dışı bırakmıştı... Ama Anayasa Mahkemesi ne yaptı?.. “Olmaz” dedi ve “anarşistlerin de affedilmesini” sağladı!.. O günden sonradır ki; MSP “anarşistleri de affeden parti” yaftasından kurtulamamıştır!..
Bay Kılıçdaroğlu, “Apo kapsam dışı” diyor!.. Sen, onu gel de külahıma anlat!.. Anayasa Mahkemesi “eşitlik ilkesi” derse ne yapacaksın?
“Apo’ya özgürlüğün yolları, Mehmetçiğe kurşunlar!”
Halk, bu “seçim rüşveti”ni çok iyi değerlendirmelidir!
Sahi, Kılıçdaroğlu’na böyle bir mektup geldi mi?!?..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi