Çıkmış Devlet bülbülleri... Öter “Hayır” deyu deyu!
Televizyonlardaki “sokak röportajları”nı izliyor musunuz?.. Ben, önceki akşam izledim... Sokaklarda dolaşan televizyon muhabiri, önüne gelen vatandaşa soruyor; “Evet” mi, “Hayır” mı?.. “Evet”se niye evet, “Hayır”sa niye hayır?.. Dikkatle izledim... “Evet” diyenlerin mutlaka bir “gerekçe”leri var... Meselâ, bir vatandaş; “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemen olsun diye... Güçlülerin hukuku değil, hukukun gücü egemen olsun diye Evet diyeceğim” diyor... Bir başkası, “HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değişmesine Evet diyeceğini” söylüyor... Birçoğu da, “12 Eylül Darbesi’ne hesap sorulacağı” için “Evet” diyeceğini ifade ediyor... Peki, “Hayır” diyenlerin gerekçeleri ne?.. Televizyon muhabiri iki hanıma soruyor; “Niçin Hayır?”... Kadınlardan biri cevap veriyor: “Niyesini sorma!.. Sebebini bilmiyorum, ama kararım kesin; Hayır diyeceğim!”
Sokak, elbette “toplum”un bir aynası!..
Bu ayna; “Evet” diyenleri de, “Hayır” diyenleri de yansıtıyor... Ama, gördüğüm şu: “Hayır” diyenlerin elle tutulur, mantıklı bir “gerekçe”leri yok!.. İşin doğrusu, biraz da “utangaç”lar!.. Aslında gönülleri “Evet”ten yana ama, ahh şu kör olasıca “mahalle baskısı” ve “parti fanatizmi” yok mu, bunlara boyun eğip, “Hayır” diyorlar!..
Tabiî, bunda “Hayır cephesi”nin de kabahati var... Siz, hiç; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli veya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından “Referandumda niye Hayır diyeceklerinin bir gerekçesini” duydunuz mu?..
Yok ki bir gerekçeleri!..
Onların olmayınca, “seçmenleri”nin de bir gerekçesi olmuyor elbette... Dolayısıyla, “uydum imama” deyip, bastırıyorlar “Hayır”ı!..
N’aapsınlar, “beyin”lerini “kira”ya vermişler!..
“Parti” ne derse, o!..
“ELİ KANLI KATİLLER” DİYEN KİMDİ?
Herhalde farkındasınızdır, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son günlerde “iyice agresifleşmeye” ve “sakin” olmaya çalışmakla birlikte, “iyice öfkelenmeye” başladı!.. Bu “öfke” ile de, ne dediğini bilmiyor, önünü-arkasını düşünmeden “ağzına geleni” söylüyor!..
Hedefinde “iktidar” var... Daha doğrusu, Başbakan Tayyip Erdoğan var... Tayyip Bey, zaman zaman “şehit Ülkücülerin mektupları”nı okuyup ağlıyor ve bugünkü “Ülkücü”lere “Ülkücü kardeşlerim” diye sesleniyor ya, Bahçeli acayip köpürüyor buna!..
Sanki, “altındaki zemin kayıyor” gibi paniğe kapılıp, hakaretler savuruyor.
Meselâ, Tokat mitinginde diyor ki;
“Ülkücü hareketin mensuplarına ‘Kafatasçı, ırkçı’ diyeceksiniz, ‘Bunlar kanla besleniyorlar, eli kanlı katiller ve faşistler’ diyeceksiniz; ama şimdi sıkışmışsın, kurtuluş yolu arıyorsun.
Bir moda tabir çıktı, ‘Ülkücü kardeşlerim’ diyor.
İnsanlar kardeş ilan ettiklerine daha önce iftira, yalanla her türlü hakareti yapabilir mi? O zaman sen kimi kandırıyorsun?
Bazı televizyonlara bazı insanları çıkartıyorlar, ‘eskiden Ülkücüymüş’ diyorlar. 30 seneden bu yana varlıklarından bîhaber olduğumuz insanlar, şimdi televizyonlarda ‘evet’ bülbülleri kesilmişler.”
Yazımızın başlığındaki “Hayır bülbülleri” ifadesi, bu sözden mülhemdir efendim!..
Sayın Bahçeli, o ifadeyi kullanmakta haklı... Evet, “Ülkücüler” için, gerçekten de “Bunlar kanla besleniyor!.. Eli kanlı katiller!” ifadesi kullanılmıştır!..
Ama Sayın Bahçeli, “adres”te yanılıyor!..
Çünkü bu ifadeyi kullanan kişi Tayyip Erdoğan değil, Rahşan Ecevit’ti!..
Bir “hafıza tazelemesi” yapması için, kendisine yardımcı olayım!..
Rahşan Ecevit’in o sözü, hâlâ “Milliyet arşivleri”ndedir... Açsın, 15 Mayıs 1999 tarihli Milliyet’i, orada görecektir “Milliyet’in manşeti”nden verilen o sözü;
“Eli kanlı katillerle hükümet olmaktan utanıyorum!.. Sayısız canlar aldılar, çetelerle kucaklaştılar... Bunlar unutulur mu?”
Peki, Rahşan Ecevit’in; “Eli kanlı katillerle hükümet olmaktan utanıyorum” sözüne rağmen ne yapmıştır Devlet Bahçeli?.. “Koalisyon görüşmeleri”ni oracıkta bırakıp, kalkmış mıdır masadan?..
Elbette hayır!..
Ülkücülere “eli kanlı katiller” denilmesini sineye çekmiş, içine sindirmiş ve 28 Mayıs 1999’da, “DSP ile ortak hükümet” kurmuştur!..
Hem de, “kerhen” değil,
Seve, seve!.. İçinden gelerek!..
O kadar sevmiş, o kadar saygı duymuştur ki; “Ecevit’in yanında sigara içmeyecek, onun önünde ceketinin düğmelerini ilikleyecek ve karşısında el pençe divan duracak” kadar!..
Şimdi, bu Bahçeli kalkmış, “Ülkücü kardeşlerim” dediği için Tayyip Erdoğan’a yükleniyor!..
Merak ediyorum;
Erdoğan da, “Eli kanlı katiller” mi deseydi?!?.. O zaman, Devlet Bey, herhalde “saygı”da kusur etmez, Tayyip Bey’in önünde düğmelerini iliklerdi!..
Malûm ya, develer “diken”i severmiş!..
BAHÇELİ, NİYE SORGUYA BİLE ALINMADI?
Sayın Bahçeli, “30 yıldır varlıklarından bîhaber olduğumuz insanlar” diyor “eski Ülkücüler” için!.. Ve hatta, onların “evet bülbülü” kesildiğinden dem vuruyor!..
Çok ağır bir hakaret!..
Ama Ülkücüler, soruyor kendisine;
“12 Eylül Darbesi esnasında biz zindanlarda işkence görüp, hapislerde çürürken, acaba Devlet Bahçeli nerelerdeydi?..
En sıradan dernek yöneticisi Ülkücü bile bir bir eziyete maruz bırakılırken, Bahçeli rahat rahat okuluna gidip gelmeye devam ediyordu.
Ülkü Ocağı’nın önünden geçenlerin, Ülkücülere selam verenlerin bile sorgulandığı bir dönemde, Devlet Bahçeli sorguya bile alınmamış!.. Burada büyük bir soru işareti bırakmak lazım.
Dolayısıyla Ülkücülerin çektiği sıkıntıları çekmeyen birisinden, bugün kalkıp 12 Eylül darbesinden kurtulmayı beklememek gerekir. O hiçbir şey yaşamadı ki, EVET desin!..”
“Can alıcı bir soru” değil mi?..
Ülkücüler, “işkence ve zulmün her çeşidi”ne maruz kalıp, “zindan”larda çürürlerken, Devlet Bey, “sorgu”ya bile alınmamış!.. Acaba neden?..
İSLÂM’DAN ARINDIRILMIŞ BİR MİLLİYETÇİLİK!
Bunu söyleyen kişi, “sıradan biri” değil!..
Bunu söyleyen kişi, “ömrünün 11 yılını hapislerde geçiren Av. İrfan Sönmez”den başkası değildir!.. Hani, Devlet Bahçeli, “30 yıldır varlıklarından bîhaber olduğumuz” diyor ya, İrfan Sönmez, işte onlardan biridir!.. Ama o, dün de Ülkücüydü, bugün de!..
Ama sen, “11 yılı hapislerde geçen” bir adamı da “Ülkücü” saymıyorsan, o zaman sorarlar adama; “Sen necisin?”
Cevabı, Av. İrfan Sönmez veriyor:
“Devlet Bahçeli ile beraber İslâm’dan arındırılmış bir milliyetçilik getirildi ve yavaş yavaş bu politika uygulanmaya başlandı. Bu şekilde Ülkücülük ve milliyetçiliğin içi boşaltıldı.
Bahçeli ve ekibi, bugünkü Ülkücülerin arasındaki bağları kopartmak için elinden geleni yaptı. Bunun en son örneğini de Ülkücü gelenekte önemli bir yer tutan Erciyes Kurultaylarını kaldırması oluşturur!”
ZİYA UÇAR VE MUSTAFA ÇALIK!
Böyle konuşan, sadece Av. İrfan Sönmez değil elbette... Meselâ, kardeşi “tam 15 yıl” cezaevinde yattıktan sonra tahliye edilen Ziya Uçar da diyor ki;
“Kardeşim Mesut Uçar tam 15 sene cezaevinde yattı. Daha yeni çıktı. Devlet Bahçeli bunları bilmiyor mu?.. 12 Eylül darbesinde Ülkücülerin adeta kıyıldığını bilmiyor mu?
Sebepsiz yere ömürleri cezaevinde çürüyen Ülkücü gençliğin hesabını nasıl verecek Devlet Bahçeli?.. Hayır dememiz mümkün değil.
Devlet Bahçeli, MHP’nin içini boşalttı. MHP adeta kulağı küpeli züppelerin partisi oldu.
Biz Ülkücüler EVET diyoruz.”
Sayın Bahçeli; Dr. İrfan Sönmez’in veya Ziya Uçar’ın söylediklerine ne der bilemem ama, eğer bunlar kendisini tatmin etmediyse, buyurun Dr. Mustafa Çalık’ın sözlerini ikram edelim kendisine...
Malûm, Dr. Mustafa Çalık, “Ülkücü hareketin önemli isimlerinden biri”dir!.. O kadar önemlidir ki, Bahçeli, onun için de herhalde “30 yıldır varlıklarından bîhaber olduğumuz” diyemez!.. Çünkü, Dr. Mustafa Çalık, “1999 seçimleri”nde “MHP’den milletvekili adayı”ydı!..
İşte o Mustafa Çalık, bugün diyor ki;
“Bugünkü noktada ve yaşadığımız hazin manzaraya bakınca, MHP’nin bir parti ve hareket olarak Ülkücülüğün manevî, tarihî ve millî muhayyilesini temsil edip edemediği sorulmaya değer bir suâl haline gelmiştir.”
Ve ekliyor:
“Arkadaşlarımızı, ülküdaşlarımızı katleden bir unsurla aynı safta gözükmeyi zûl addettiğimiz için, Evet diyeceğiz!.. Cellatlarımıza dalkavukluk etmeyeceğiz!”
“ÇİLE”LER VE “HİLE”LER!
Bütün bunlardan sonra, Sayın Bahçeli; bu “eski Ülkücüler” için, hâlâ “30 yıldır nerelerdeydiniz?” diye sual edecek olursa, cevabı hazırdır:
“Onlar, dâvâları adına hapislerde çürüyordu!.. Ya, siz nerelerdeydiniz?!?”
“Gerçek Ülkücüler”, bugün “Evet” dedikleri için, “Evet bülbülleri” olmakla itham ediliyor!..
Peki, “Hayır” diyenlere ne demeli?..
Onlar da, “Devlet’in Hayır bülbülleri” mi?!?..
Merak ediyorum;
“Mamak Cezaevi önünde” protesto gösterisi yapıp, bir “idam sehpasının maketi”ni yakanlar “Ülkücü” müydü, yoksa Devlet Bey’in ifadesiyle “evet bülbülü” mü?!?..
Bu “referandum” çok iyi oldu, çoook...
Baksanıza, “maske”ler düşüyor!..
Artık “çile” çekenleri de tanıyoruz,
“Hile” çekenleri de!..
Devlet Bey çıldırmasın da n’aapsın?!?..
================
Kılıçdaroğlu’nun ipiyle kuyuya inilmez!
Başbakan Tayyip Erdoğan; geçenlerde katıldığı Kanal 24’teki “Gündem Özel” programında, “Türban sorununu biz çözeriz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’na bir “çağrı” yapıp, demiş ki; “Eğer samimi isen, müşterek bir adım atarız... Bunun için de çok fazla beklemeye gerek yoktur!.. Hemen 12 Eylül’ün arkasından bu işi çözeriz!”
Hemen ardından da eklemiş:
“Ama; şöyle bağlansın, böyle bağlansın diye bir yaklaşım doğru olmaz... Bırakın, nasıl bağlarlarsa bağlasınlar... Ne yani, bu iş için özel tasarımcı mı ayarlayacağız?.. Şu anda üniversiteye gidenlere ‘Streç giyin, şalvar giyin, askılı giyin, askısız giyin!’ mi diyoruz... Sanırım MHP de tavrını değiştirmez!.. O halde, hemen halledelim bu meseleyi!”
Ne yalan söyleyeyim;
Ben Kılıçdaroğlu’na güvenmiyorum... “Genel af” talebi gibi, “türban”la ilgili sözleri de bir “yem”dir, bir “seçim rüşveti”dir!..
Onun için diyorum ki; “Kılıçdaroğlu’nun ipiyle kuyuya inilmez!”...
Onun ipi “çürük”tür ve her an, “ben oynamıyorum” deyip, cayabilir sözünden!..
Tayyip Bey, eğer o “kuyu”ya inecekse, yanına bir “çengelli urgan” alsın!.. Kılıçdaroğlu bu!.. “Ne zaman vazgeçeceği” belli olmaz!..