Zayi olmuş, anladık Sensiz geçen saatimiz
İnanmak veya inanmamak hususunda insanları serbest bırakmış olan Rabbimiz, her iki tavır sahiplerinin karşılaşacağı neticeyi de bildirmiştir. İnançla geçen bir ömür ile inançsız geçen bir ömür sahibinin eşit olmayacağını bilmemek mümkün değildir.
Yeryüzü, Allah'a iman edenlerle, iman etmeyenlerin yaşandığı bir alandır. İman ederek yaşayanlar, dünya ve ahiret dengesini kurmakla sorumludur. Bunlardan birini tercih edip, diğerini terk etmesi, insanı iflasa ve zarara götürür. İman etmeyerek yaşayanlara gelince, böyle bir yaşayışı kabul etmiş olanlar, iman edenlere karşı imanlarını yaşamamaları hususunda herhangi bir engel çıkarmadıkları müddetçe, inananların böylelerine saygılı olmaları gerekir ki bu Rabbimizin bir emridir.
Durum bu kadar açık, net ve akla mantığa uygun olmasına rağmen, kendilerini de imanlı görüp, inanan insanların inanç dünyalarına sınır getirmek, onları baskı altında tutmak ve sürekli gözeterek kendi kontrollerinde olmalarını isteyen zihniyet, tarihin her kesiminde görülmüştür.
Bu zihniyet, imanlı yaşamak isteyenleri hep tehlikeli görmüş, başarısızlıklarının faturasını inanan insanlara çıkarmış ve dünyadan başka bir alem için hazırlıkları olmadığı için, dünya bağlantılı hayatlarının en küçük bir şekilde bile zarar ve ziyanını istememişlerdir.
İmanlı yaşamanın temel şartının, Allah katından gelen hakikate, Kur'an'a, Kur'an âyetlerine iman etmekten geçtiğinin farkında olmayan zihniyet, daha da ileri giderek, Allah'ın ayetlerinin tesirsiz hale gelmesi, inkâr edilmesi ve devre dışı tutulması için her çeşit çalışmayı yapmışlardır.
Buraya kadar sunduğumuz mesajı şimdi bir ayetle gözden geçirelim:
"Ve her toplumdan ayetlerimizi yalanlayan birer grubu mahşer meydanında topladığımız gün, insan seli halinde büyük mahkemeye doğru sürülecekler. Nihayet, Yüce Hâkim'in huzuruna çıktıkları vakit, Allah onlara: 'Ey zalimler" diyecek.' Demek ayetlerimi hiç düşünüp anlamadan öyle körü körüne inkâr ettiniz, öyle mi? Evet, söyleyin bakalım, neydi o yaptıklarınız öyle?" Neml Suresi/83-84
Şimdi, inanan ve inanmayan insanların şu andaki hal ve gidişatına bakalım. Kur'an'ın haber verdiği bu kesin hakikatin ortaya çıkacağına hiçbir şüphemiz yoktur. İlgili ayette, her devirde yaşayan insanlar arasından çıkıp, inanan insanların hayat tarzlarını, inanç değerlerini, din bağlantılı vazife ve görevlerini (ibadetlerini) kısıtlayanların, alay edenlerin, inkâr edenlerin kimler olduğunu bilmeyen var mı Allah aşkına? Böyle olunca, bu devrin despotları, bu devrin inkârcıları, bu devrin baskı ve dayatmacıları, inanan insanlar için bir imtihandır. Bu ve benzeri insanların Suud'da, Libya'da, çin'de, Irak'ta, Türkiye'de olması fark etmez. Burada mühim olan husus, imtihan edildiğim gerçeğidir. Bu imtihanda elbette kazananlar da olacak, kaybedenler de. Eğer, böyle sınavlarda, imtihanlarda kazanmak istiyor, kaybetmek istemiyorsak, işte çözüm, işte metod. Son asrın büyük ilim ehlinden biri, tefsirinde kurtuluş formülünü şöyle açıklamıştır:
Birinci adım, iman edeceksin. Daha sonra, inancının gereğini yapacaksın. Buna karşı sana engeller çıkarılacak, yasaklamalar getirilecektir. Sırada yaşayacağın çile, meşakkat, mihnet vardır. Yapacağın iş, geri adım atmamak, mukavemet, tahammül ve sabır. Ve nihayet Allah'ın yardımı... O'ndan yardım geldikten sonra, konuşacak bir şey kalmaz artık...
Bir doktorun hastasının iyileşmesi için yazdığı reçetedeki ilaçlar gibi bir ilaçtır bu formül. Bu usulde yıkmak yok, kan ve gözyaşı yok. İnsanları alaya almak, inanan insanların inançlarını kısıtlamak yok. Yobazlık yok. Gericilik yok. ülkeleri geri götürmek veya ülkeleri bölmek de yoktur. Peki, ne var? Medeniyet var, insanlık var, toplumsal barış var. Ahlak ve fazilet var. Bu gerçeği göremeyecek, idrak edemeyecek ve anlamayacak kadar beyinsiz insanlar olsa da geri adım atmak yok... Bedir, çaldıran, çanakkale, Hindikuş, Kosova, Filistin. Buna örnek olarak, şahit olarak yetmez mi? Güneşin balçıkla sıvandığını hiç gördük mü?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.