Bir Bardak Suda Fırtına
Hanefi Avcı'nın kitabı fırtınalar kopartıyor. Daha doğrusu kitap ve içeriği konusunda fırtınalar kopartılıyor. Bence bunlar bir bardak suda kopartılan fırtınalardır. Kaç gün veya kaç hafta sürer? Bilemediniz birkaç hafta sonra fırtına diner, medya ve toplum başka meraklı ve heyecanlı konular bulur.
Kitapta bilinmeyen bir şey var mı? Yok. Yazılanlar hep, şu veya bu şekilde bilinen şeylerdir.
Bazı rivayetleri yüksek sesle söylemiş o kadar.
Masonlar, Sabataycılar, Kriptolar devleti ele geçirirse bağırmazlar, fırtına koparmazlar; bir Cemaat ele geçirmeye çalışırsa yaygara ve fırtına kopartırlar... Böyle eşitlik olur mu?
Masonlar ve Sabataycılar, şunlar bunlar devlete meşru yollardan, hukukî ve etik metotlarla mı sızmıştır?
Ben dindarların devlet hizmetlerinde, temel müesseselerde meşru ve ahlâkî yollardan kadrolaşmalarında bir sakınca görmem. Yeter ki adalete riayet edilsin. Bu konuda adalet nedir? Dindarın ehliyetli ve liyakatli olmasıdır.
Kadrolaşmada cemaatçilik yapılmasını doğru görmem. Benim dindarım kadroları ele geçirecek, öteki dindarlar dışlanacak... Bu zihniyeti kabul etmem.
Ergenekoncular, aşırı ve militan Kemalistler, ülkeyi babalarının çiftliği gibi gören egemen azınlıklar, militan ve agresif Marksistler, Dönme'ler, Kriptolar Müslümanların devlet kadrolarına girmelerini kabul edemiyor, hazmedemiyorlar.
Sadece onların borularının öttüğü, sözlerinin geçtiği günler sona ermiştir.
"Türkiye Müslümandır, Müslüman kalacaktır. Bu memlekette İslâmiyet'in bütün icapları (gerekleri) yerine getirilecektir." (Maslub (Asılmış) Adnan Menderes'in sözüdür.)
Bir valinin, bir kaymakamın, bir savcının, bir hakimin, bir subayın, bir öğretmenin, küçük veya büyük bürokratların namaz kılmalarında, oruç tutmalarında, hanımlarının (veya hanım bürokratların) başlarının örtülü olmasında insan hakları, hukuk, etik, ülke menfaatleri açısından hiçbir sakınca yoktur.
Masonlar, Dönmeler, Kriptolar, Kemalistler, militan ateistler (militan olmayanı da var) bunu istemiyorlarmış. Bu istememeleri, buna karşı direnmeleri hukuka, ahlâka, insafa, adalete, eşitliğe, insan haklarına aykırıdır.
Dindar subay namazını kılacaktır. Hanımı başı örtülü olacaktır. Bundan dolayı rahatsız ve mağdur edilmeyecektir, ordudan atılmayacaktır.
1950'li yıllarda askerî birliklerde, kışlalarda camiler vardı, ezan okunuyor, cemaatle namaz kılınıyordu. Ben gözlerimle Ankara camilerinde üniformalı subayların, başlarında takke olduğu halde namaz kıldıklarını çok görmüşümdür. Ankara İlâhiyat Fakültesinde üniformalı öğrenciler vardı, moral subayı olmak üzere ders görüyorlardı. Tarikat mensubu subaylar tanımışımdır. Askerî doktor merhum Dursun Aksoy ağabeyimiz Sami efendi hazretlerine mensuptu... Bütün bu anlattıklarım insan hakları dairesi içinde meşru ve makul şeylerdir.
Sadece bir cemaat değil, birçok İslâmî cemaat; ehliyetli, liyakatli, bilgili, kültürlü, zeki, akıllı, yüksek karakterli; ahlâklı, faziletli, dirayetli, kiyasetli, vatansever, becerikli, hünerli, marifetli, bilge genç elemanlar yetiştirerek onların devlet kadrolarına girmeleri için çalışabilir.
Önemli olan bu konuda ahlâka aykırı gayr-i meşru bir şey yapılmamasıdır.
İnsan haklarına, millî kimlik ve kültüre, eşitliğe, adalet ve insafa aykırı olan kanunların değişmesi gerekir.
Şunu da açıkça belirteyim: Herhangi bir cemaat zaruriyat-ı diniye denilen ana konularda yoldan çıkmışsa onu desteklemem.
*(İkinci yazı)
CEMAATLER TARİKATLER
1. Cemaatler, tarikatlar, İslâmî teşkilâtlar, gruplar Ümmet'in birer parçasıdır, bütünü değildir.
2. Hiçbir cemaat, tarikat vs. kendisini Ümmetle özdeşleştiremez.
3. Hiçbir cemaat veya tarikat zaruriyat-ı diniyeye aykırı inançlar, görüşler, uygulamalar sergileyemez.
4. Hiçbir cemaat ve tarikat, öteki cemaat ve tarikatları yok sayıp keyfe mâ yeşâ (canının istediği gibi)sorumsuzca hareket edemez.
5. Hiçbir cemaat ve tarikat bütün Müslümanlar adına (onlardan habersiz) görüşmeler, anlaşmalar yapamaz.
6. Hiçbir tarikat, cemaat, İslâmî teşkilât; İslâm'ı, Kur'ânı, Resulullahı (Salat ve selam olsun ona) inkâr ve tekzib edenleri ehl-i necat ve ehl-i Cennet olarak göremez ve gösteremez.
7. Hiçbir cemaat, tarikat, hizip, fırka, grup; Şeriat ve fıkha aykırı şekilde zekât toplayamaz ve zekât para ve mallarını Şeriata aykırı olarak sarf edemez.
8. Hiçbir cemaat, tarikat, teşkilât mevrid-i nassa aykırı ictihad yapamaz ve hüküm koyamaz.
9. Hiçbir tarikat ve cemaat hizip ve fırka asabiyeti sergileyemez, kendi meşrebinden olmayan mü'minleri dışlayamaz, onlara düşmanlık edemez.
10. Hiçbir tarikat ve cemaat kendi başındaki zatı rableştiremez, putlaştıramaz, Kitab ve Sünnete aykırı olarak övemez.
Ümmet bütünlüğünü, bütün mü'minlerin kardeş olduğunu, Müslümanların müsbet çeşitlilikler ve farklılıklar içinde sarsılmaz bir birlik teşkil ettiğini, meşreb farklılıklarının bir zenginlik oluşturduğunu kabul etmeyenler Din'e zarar verirler.