Şifahî Toplum Olduğumuz İçin Meramımızı Anlatamıyoruz
MERAMIMIZI anlatamıyoruz. Karşı taraf anlamadığı için mi, yoksa biz anlatamadığımız için mı? Bu husus tartışılır...
Onlar anlamazlar... Onların gözleri vardır, görmezler; kulakları vardır, işitmezler... Akılları sanki dumura uğramıştır... Vicdanları nasır tutmuştur...
Anlamamaları iki türlüdür:
- Ya gerçekten anlamazlar, idrak etmezler.
- Yahut anlarlar ama anlamazlıktan gelirler.
Peki, bizim anlatma kabiliyetimiz var mıdır? Bu konuda durumumuzun pek parlak olduğunu sanmıyorum. Konuları bir türlü derleyip toparlayamıyoruz. Kafalara dank edici şekilde açık ve seçik olarak izah edemiyoruz.
Bu memlekette uzun yıllardan beri laiklik tartışmaları var. Türkiye’de laiklik var mı? Yok!.. Ne var? Laikçilik var. Dünyanın hiçbir ciddî ülkesinde bizdeki gibi taşlaşmış bir laikçilik cereyanı ve ideolojisi yok. Biz bu durumu gözler önüne serebiliyor muyuz?
Yapılacak iş şudur: On kişilik bir uzman heyet kurulur. Bunun içinde büyük ve güçlü hukukçular, düşünürler, sosyologlar bulunur. Bunlar onbeş sayfalık bir metin hazırlar. Laiklik nedir, ne değildir? Laiklikle laikçilik arasındaki farklar nelerdir? Türkiye’de laiklik yoktur. Laiklik elden gidiyor yaygaraları temelsizdir. Laikçilerin baskıları temel insan haklarına aykırıdır.
Metin hazırlandıktan sonra tasarım uzmanları devreye girer. Eldeki metni, en kolay anlaşılacak şekle sokarlar.
Sonra bu metin milyonlarca nüsha basılır ve halka dağıtılır.
Karşı tarafın temsilcileri, ağır topları ilmî ve ciddî tartışmalara, açık oturumlara çağırılır.
Böyle bir bildiri siyaset ve kültür fırtınaları içinde bir milat teşkil eder. Siyasî kültür, hukuk, derin düşünce kitaplarına girer.
İşte biz bunu yapamıyoruz.
“Laiklik demokrasinin vazgeçilmez şartıdır” diyorlar. Onlara sormak gerek; İngiltere’de ve Norveç’te (ve daha nice demokrat ülkede) laiklik yok ama demokrasi var. Bu nasıl oluyor?
Din, inanç, ibadet, inandığı gibi yaşamak hürriyeti konusunda da böyle bir metin hazırlanması gerekir.
Dünyanın medenî, ileri, demokrat, insan haklarına bağlı ve saygılı ülkelerindeki din hürriyeti nasıldır?
Başörtüsü konusunda da metîn (sağlam) bir metin hazırlanmalıdır. Albüm şeklinde... Dünyanın 50 ülkesindeki üniversitelerde okuyan başörtülü kızların resimleri bulunur ve yayınlanır.
ülke idaresi hakkında niçin aydınlatıcı bir metin/broşür çıkartılmıyor? Halka, tek adaylı dar bölge sisteminin faydaları niçin anlatılmıyor?
Kokuşma ne demektir? Türkiye’de siyaset niçin son derece kirlidir? Uluslarası şeffaflık/temizlik listesinde niçin yerimiz, niçin 10 üzerine 3 ile diplerdedir? Temizlenmek, arınmak için neler yapılması lazımdır? Bu da önemli bir konudur.
Türkiye’nin İslâm ülkeleri içinde en ileri ülke olduğu konusunda birtakım safsatalar ileri sürüyorlar. Bu iddia doğru mudur?
Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur gibi Asya ülkeleri niçin ilerlemişler, bizi çok geride bırakmışlardır?
Şu anda ülkemizin yapay gündeminde yer almayan çok önemli bir konu var: Lisan ve yazı meselesi... çin ve Japonya o son derece karışık, çetrefil, öğrenilmesi ve öğretilmesi zor yazılarıyla nasıl oldu da bu kadar ilerlediler?
Biz Müslümanlar maalesef dinimizi, mukaddesatımızı, hayat tarzımızı da savunamıyoruz. İnsanlık sadece ve sadece Hz. Muhammed’in peşinden giderse kurtuluşa, selamete, barışa kavuşur, insanca yaşar konusunda derli toplu bir metnimiz, yayınımız var mıdır?
İslâmî faaliyetler ve hizmetler için her yıl on milyarlarca dolar harcanıyor ama yapılması gerekenler yapılmıyor.
Şu cemaate bakınız: Müslümanlardan hayır ve hizmet yapmak için topladıkları paraların bir kısmı ile başlarındaki zatın reklamını yapıyor. Böyle bir şey İslâm’ın ruhuna uygun mudur? İslâm’da şahısları putlaştırmak, rühbanları erbab haline getirmek var mıdır?
Maalesef bugünkü Müslümanlar şifahî bir toplumdur. İslâm bir medeniyettir ve medeniyetin birinci özelliği yazıdır. Şifahî (sözlü) toplum olmaktan çıkıp, yazılı/medenî toplum haline gelmedikçe bizim için hürriyet, haysiyet, kurtuluş mevzuubahs olamaz.
Mahkeme Kararıyla Engellenmiş
İNTERNETTE modia.org sitesinde Türkiye Yahudileri hakkında enteresan bilgiler veriliyordu (Fransızca). Senede bir iki defa açıp bakıyordum. Geçen gün yine bakayım dedim, karşıma iki engelleme kararı çıktı.
Turquie juife sepharades ve le turkino bölümlerine erişim, Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 04/02/2008 tarihli ve 2008/140 sayılı kararı gereği Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından engellenmiş.
Bu bölümlerdeki bilgilerin mahkeme kararı ile engelleneceğini bilseydim, yazdırır bir dosyaya koyardım.
Yahudiler başlıca iki büyük mezhebe/gruba ayrılır: Sefaradlar, Aşkenazlar. ülkemizdeki Musevî vatandaşların büyük kısmı birinci mezhebe mensuptur.
Yakın tarihte bazı Yahudiler, kimliklerini gizlemek için isimlerini değiştirmiştir. Aron Harun, Salamon Süleyman, Moşe Musa, Albert Alper, Kohen Kağan (veya Kaan) yapılmaktadır.
Sefarad Yahudi isimleri arasında modern Türklerle müştereken kullanılan isimler ve soyadları da vardır. Bunlardan birkaç örnek vermek isterdim ama bazı sakıncalar var, vermeyeceğim.
Bütün Alper’lerin Albert’ten bozma isimler olduğunu da söylemek doğru olmaz.
Yakın tarihimizdeki bazı ünlü ve güçlü şahsiyetlerin Yahudi kökenli olduğunu anlamak ve isbatlamak için isim-bilim verilerinden yararlanmak gerekir.
Yıllardan beri ülkemizde bir “Türkiye Yahudilerini ve Sabataycılarını Araştırma Enstitüsü” kurulmasını teklif eder dururum. Milyarlarca dolara sahip Müslümanlar böyle ilmî bir araştırma müessesesi kuramadılar.
Kesinlikle antisemitizm yapılmayacak, sadece ilmî, tarihî, kültürel araştırmalar yapılacak, arşivlere inilecek, sağlam bilgilere, belgelere ulaşılacak...