Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Yoksul luğumuz yoksun luğumuzdur 1

Yoksul luğumuz yoksun luğumuzdur 1

Anlaşılmama duygusu günümüz insanının en sık yakındığı sorunlar arasında yer almaktadır... Karşılaştığınız iki insandan biri anlaşılmadığını ve buna bağlı olarak yalnızlık çektiğini söylemektedir. Peki ama, çok yönlü kullanılabilen iletişim araçlarına ve maddi imkanlara sahip olan insanımız hangi yoksunluğuna bağlı olarak böyle bir serencama kapılıyor? Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, elimizdeki iletişim araçları hayatımızın bir çok alanında bizlere katkı sağlasa da, sohbet geleneğimizi ve sağlıklı iletişim kurma yeteneğimizi zayıflatıyor. İnsanların birbirlerine yabancılaşmalarında bunun etkisi var ancak bu durum daha ziyade modern kültürün insanlığa empoze ettiği bireyselleşme sorunuyla alakalıdır. Yani kültürel zenginliğimizi kaybettiğimizde, aslında bizleri birbirimize kenetleyen manevi bağları ve sohbet geleneğimizi de yitiriyoruz. Bütün bunların sonucunda, konuşma, sohbet etme ve anlaşılma ihtiyacımız daha da artıyor, insanlarımız her gün biraz daha bencilleşerek fedakarlık duygularından uzaklaşıyor.

Değişen hayat tarzına adapta olan insanlarımız, bencilleşiyor ve bencilleştikçe de ne kendisini ne de karşısındaki insanı anlayamaz duruma düşüyor. Küçük yaştan itibaren tek kişilik bir rüya görüyorlar. Peki ama bu mümkün mü? Düşünün... Tek kişilik bir alanda yaşıyorsunuz... Hayatınızın merkezinde sadece siz varsınız, sırf kendiniz için nefes alıp verirken bu karanlık dehlizde boğuluyorsunuz... Böyle bir hayat tarzını benimsediğinizde belki de her şeye sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Oysa, bu tek kişilik dünyanızda gittikçe yoksullaşmakta ve yalnızlığa düşmektesiniz... Eğer öyle olmasaydı, takdir edilme, konuşma, beğenilme, kendinize ötekinin gözünden bakma, sevme, sevilme ihtiyacı hissetmezdiniz. Eğer küçük yaştan itibaren, sevilmeye ve sevmeye ihtiyaç duyuyorsanız hiçbir zaman yalnızlığı benimseyemezsiniz, insansız bir hayat düşünemezsiniz. Çünkü sevgi iki kişiliktir... Elbette yaşam alanımızda kendimize de yer vereceğiz. Ancak kendi dünyamızdan çıkarak bizim dışımızda yer alan ve hayatımıza anlam katan diğer insanların varlığını da dikkate almadığımız ve ben olmaktan biz olmaya geçiş yapmadığımız sürece olgun bir insan sayılmayız. Unutmayalım biz insanlar çevremizdeki insanlarla bir bütünüz onlarla paylaşım içinde olduğumuz sürece hayatımızın daha anlamlı olduğunu hissederiz...

Modern yaşamın, birey ve toplumların iç zenginliklerini müşterek birikimlerini ve donanımlarını dışlayarak bunların yerine, dış görünüm, güç, para ve iktidar gibi maddi kavramları getirdiği herkes tarafından ifade ediliyor. Bütün bunların sonucunda ise narsizim hat safhaya ulaşıyor ve insanlar karşısındaki kişiyle iletişim kurmaktan onu anlamaktan uzak ve kopuk bir hayat sürüyor.

Kişinin karşısındakini anlayabilmesi için onu dinlemesi ve gerçekten dinlemeyi istemesi gerekir. Bu da yetmez, dinlediği kişinin halini anlaması yani empati yapması ve yardımcı olması da beklenir.

Bencilliğimizin tedavisi öncelikle paylaşmaktır. Paylaşmanın ilk koşulu ise karşımızdaki kişiyi anlamak, yani empati kurmak ve ona yardımcı olmaktır. Bunun için, akraba, arkadaş, komşu ziyaretlerini arttırmak, yüzyüze konuşmayı tercih etmek, insanların sorunlarıyla ilgilenmek ve sorumluluk almak gerekir diye düşünüyorum. Ancak bu konuda motivasyon kazanabilmek için, başkaları için yapılan iyiliğin bir kayıp olarak değil bir kazanç olarak görülmesi gerekir. Mevlana'nın da dediği gibi "bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi