Yoksulluğumuz yoksunluğumuzdur 2
İnsanı değerli kılan vasıflarından biri de ünsiyet kurma ve empati yapma yeteneğinin olmasıdır. Bu yönüyle yalnızlığı sevmeyen, iletişim kurma ihtiyacı duyan, kendini ve diğer insanları anlama kapasitesine sahip olan tek varlıktır insan... İletişimin ilk koşullarından biri ise empatidir. Olaylara kendi penceremizden bakmamak ve empati kurmak bu anlamda değerli bir davranıştır. Çünkü anlama ve anlaşılma duygusu insanları bir arada tutuyor, birbirlerine yakınlaştırıyor, aralarında güçlü bağlar kuruyor.
Efendimiz (sav), kendin için istediğini mümin kardeşin için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş sayılmazsın" sözüyle bizlere, karşımızdaki kişiyi anlamayı, ihtiyaçlarını gidermeyi ve bir bütün olarak yardımlaşmayı tavsiye ediyor. Bunun yolu ise aynı zamanda, sorumluluk sahibi olmak ve empati kurmakla mümkün olur. Yani, insanların sorunlarıyla hemhal olmak, onları anlayabilmek ve sorunlarına destek vermek bizim Müslüman kimliğimizle de alakalı bir durum. Fakat günümüz insanı empati kavramını sıkça dillendirirken, bunu tam olarak anlamış da değil. Zira empati kurmak sadece kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymak, somut olarak onun rolüne geçmek değildir. Bununla beraber, onu anlamak, anladığımızı hissettirmek ve bunu karşımızdaki kişiye ifade etmektir. Bir yerde empati yardımlaşmayı, karşımızdaki kişiye destek vermeyi de kapsamına alıyor. Türkçe'de eşduyum, duyarlılık ve anlayış şeklide tanımlanan empati kavramı, bu yönüyle başkalarının duygularını ve yaşadığı acıyı anlayabilmeyi fakat bunu ona hissettirmeyi de ifade ediyor.
Empatiyle ilgili geniş çaplı bir araştırma yapan Carl Rogers ise empati kavramını, kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyması ve o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması hissetmesi sonra da bunu ona iletmesidir şeklinde tanımlıyor. Diğer yandan Pitchers, empati kavramını daha ayrıntılı olarak ele alır ve tanımını iki katagoride ayrıştırır. Ona göre, empati bilişsel ve duyuşsal olarak iki kapsamda ele alınabilir. Bilişsel olarak olaylara karşımızdaki kişinin bakış açısıyla bakabiliriz; duyuşsal olarak ise, karşımızdaki kişinin duygularını aynı şekilde anlamaya ve kendimizi onun yerine koymaya çalışırız.
Tarihi süreç içinde Müslüman toplumların, insanlara yardımcı olma ve onların sorunlarını paylaşma konusundaki duyarlılıkları bilinen bir gerçektir. Bu toplumlar bu duyarlılığı, inandıkları dinden ve yolunu takip ettikleri peygamberden öğreniyorlar ve aynı şekilde yaşatıyorlar. Çünkü Efendimiz (sav) "Kim kimin sıkıntısını giderirse kıyamet günü Allah da onun sıkıntısını giderir" diyor ve bizleri gerek sözleriyle gerek örnek hayatıyla sağduyulu bir hayat tarzına çağırıyor. Her şeyden önce karşımızdaki kişinin halini anlamaya çalışmak ve empati yapmak bizim için bir kazançtır ve bizlere şunları kazandırır:
Bizi bencillikten korur ve diğergamlık yönümüzü geliştirir.
Yardımlaşma duygularımızı harekete geçirir.
İnsanlarla bir arada yaşama becerisi kazandırır
Kin, öfke ve nefret duygularından uzaklaştırır ve doğal olarak ruh sağlığımıza katkı sağlar.
Allah'ın rızasına uygun işler yapma yönünde geliştirir ve kulluk bilinci verir.
Unutmayalım ki, insanlara yardımcı olabilmek için onları dinlemek ve anlamak gerekir. Dinlemeden anlayamayız, anlamadan kimseye ulaşamayız. Mevlana " söz söylemek için önce dinlemek gerekir, söze kulak verme yolundan gir" sözünü bunun için söylemiştir....