Ehli Sünnet ve Cemaat Doğru ve Haklıdır
Ehl-i Sünnet ve Cemaat dışı birtakım bağımsız fırkalar, mezhepler ve cemaatler vardır. Bazıları çok eskiden beri vardır, bazıları az çok yenidir. Birkaçını sayayım: Haricîlik, Şia, Mutezile mezhebi, Vehhabîlik, Selefîlik, Cemalüddin Afganî'yi imam (din önderi)kabul eden Afganî mezhebi Mezhepsizlik mezhebi; Kur'ânı, Hz. Peygamber'i (Salat ve selam olsun ona), İslam'ı inkar eden kafirleri ehl-i necat ve ehl-i Cennet kabul eden Diyalog mezhebi, Telfik-i mezahib mezhebi, Sünneti inkar eden Kur'aniyyûn mezhebi... vs... vs...
Bu Ehl-i Sünnet dışı mezheplerin HEPSİ, Sünnîlikle ihtilaf halinde bulunduğu konularda kendisini haklı, Ehl-i Sünnet'i haksız ve yanlış bulur.
Tekrar ediyorum hepsi...
Bendeniz bir Ehl-i Sünnet ve cemaat mensubu Müslüman olarak, yukarıda saydığım ve saymadığım Ehl-i Sünnet dışı mezhep ve fırkalarla Ehl-i Sünnet arasındaki BÜTÜN (tekrar ediyorum bütün) ihtilaflarda Ehl-i Sünnet'in haklı, doğru, isabetli olduğunu kabul eder ve buna inanırım.
Böyle bilmesem, kabul etmesem, inanmasam zaten Ehl-i Sünnet Müslümanı olmam.
Buraya kadar yazdığım satırlarda çok açık bir gerçeği çok objektif ve mantıklı olarak ortaya koymuş bulunuyorum. Bunu kimse inkar edemez.
Bir Vehhabî kendi inançlarına uymayan inançları inkar eder, meselâ tasavvuf ve tarikat mensubu Müslümanlara kafir ve müşrik der, tarikat evliyasını "Evliyâuşşeytan" olarak görür. Bendeniz ise bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak bu evliyayı "Evliyaurrahman" olarak görürüm.
Ehl-i Sünnet'in itikatta iki imamı (din önderi), fıkıhta şu anda uygulanan dört mezhebi ve imamı vardır. İmamı Ebû Hanife hazretleri, itikat konusunda da imam sayılır.
Ehl-i Sünnet mensubu Müslümanlar temel itikat ve fıkıh konularında müttefik ve birdirler. Üzerinde ittifak edilmiş temel konulara müttefakun aleyh hükümler (ve bilgiler) denir.
Bir de teferruata (ayrıntılara) ait bazı konular vardır ki, bunlara muhtelefün fih hükümler denir. Bu ihtilâflar Ehl-i Sünnet mensupları arasında bir rahmet ve zenginliktir.
Kader, Âmentü'nün altı temel şartından biridir. Bu hususta İslam dünyasında ittifak vardır. Kaderi inkar eden dinden çıkmış olur.
Bütün Ehl-i Sünnet dairesi içinde, Ashab-ı Kiram Efendilerimizin (Radıyallahu anhüm ecmaîn) din konusunda âdil oldukları konusunda icmâ bulunmaktadır. Bunun Kur'anda ve Sünnette kuvvetli delilleri vardır. Ben Sünnî bir Müslüman olarak Ashabın adaleti mevzuunda elbette Ehl-i Sünnetin yanında ve içindeyim.
Ehl-i Sünnet mezhebinde Kur'anın bütünlüğüne iman edilir. Kur'an, 23 yıl boyunca ceste ceste Resulullah Efendimize nasıl vahy edilmişse, Efendimizin son Ramazanında Cibril-i Emîn ile son ve tamamlanmış şekliyle nasıl iki kere mukabele edilmişse, işte bu ilahî metin şu anda elimizdedir. Bu metinde değişiklik, çıkartma, ilave, tağyir asla olmamıştır.
Bazı Ehl-i Sünnet dışı mezheplerin "Kur'anda Velâyet sûresi vardı, sonradan çıkartıldı...Hz. Fâtıma'nın mushafı bugünkü Kur'anın birkaç misliydi..." gibi iddialarını kesinlikle kabul etmem.
Müslümanların taqiyye ve kitman yaparak birbirini aldatmalarını Ehl-i Sünnet kabul etmez. Çünkü Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz hazretleri "Bizi aldatan ve kandıran bizden değildir" buyurmuşlardır.
Sevgili Ehl-i Sünnet Müslümanı kardeşlerime yazımın başında belirttiğim temel kuralı min gayri haddin âcizâne hatırlatıyorum ve ezberlemelerini tavsiye ediyorum:
Ehl-i Sünnet dışı mezhep ve fırkalarla Ehl-i Sünnet mezhebi arasında ne kadar esasa, temele, usûle ait ihtilâf varsa, bunların hepsinde Ehl-i Sünnet doğrudur ve haklıdır.
Sevgili kardeşlerimin reformcu, bid'atçi, dinde yenilikçi, dinde değişimci, ılımlı din taraftarı, BOP'çu kimselere inanmamalarını, onların Ehl-i Sünnete aykırı ve zıt ictihat ve fetvalarını kabul etmemelerini, din ve imanlarının selameti için temenni edirim.
Ehl-i Sünnet:
Cadde-i kübradır.
Sevad-ı âzamdır.
Ehl-iSünnet:
Cumhur-i Ulema yoludur.
Ehl-iSünnet Selef-i Sâlihîn Efendilerimizin yorumu ve devamıdır.
Ehl-i Sünnet'in temiz inancına göre Allahü Teâlâ ve Tekaddes hazretleri kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzehtir.
Sevgili Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) "Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya parçalanacaktır. Biri dışında, diğerleri Cehennemliktir. Ehl-i necat olan fırka benim ve Ashabımın yolundan gidenlerdir" mealindeki hadis-i şerifi unutmayalım.
(İkinci yazı)
Merhum Ziya Nur
Ziya Nur Aksun, mübarek Ramazan ayının Kadir gecesinde seksen yıllık ömrünün sayılı nefeslerini tamamlayarak Hakk'a yürüdü, Karacaahmet mezarlığına sırlandı.
Merhumla 1950'li yıllarda, Ankara Siyasal Bilgilerdeki talebeliğim esnasında tanışmıştım. Hukuk Fakültesi'nde okuyordu. Kültür seviyesi çok yüksekti. Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi'nin, Celal Nuri'nin, Prens Sabahattin'in, diğer son devir Osmanlı mütefekkirlerinin kitaplarını okurdu. Son derece feyyaz, kıvrak ve cevval bir zekaya sahipti.
1970'li yıllarda hayırlı bir konu üzerinde tartışırken beynine kan hücum etti ve okuma, konuşma ve yazma yeteneğini kaybetti. Otuz küsur yıl daha yaşadı ama kitap yazamadı, eser veremedi. Onun sağlığını yitirmesi Müslümanlar için gerçekten büyük bir kayıp olmuştur. Eli kalem tutabilseydi kim bilir nice kıymetli kitaplar telif ederek Müslümanlara ışık tutacaktı.
Yine de hastalanmadan önce yazdıkları inşaallah kendisine sadaka-i câriye ve namının hayırla yad edilmesine vesile olacaktır.
Merhum ve mağfur Ziya Nur bey gibi Erol Güngör'ün de genç yaşında vefat etmesine çok üzülür ve hayıflanırım. Yaşamış olsaydı, kimbilir ne faydalı, ne aydınlatıcı, ne uyarıcı kitaplar yazacaktı.
Merhum Ahmet Yücel de, merhum Mustafa Polat da çok genç yaşta kaybettiğimiz büyük değerlerden, feyyaz zekalardandır.
Başta Ziya Nur bey olmak üzere bu gibi kayıplarımız için, hacimleri küçük de olsa hatıra kitapları tertiplenmeli, sadaka-i cariye olması için bunlara 40 hadîs mealleri eklenmelidir. Ta ki, gençlerimiz bunların hayatlarını okusunlar, ibret alsınlar, rahmet okusunlar.
20'nci asrın ilk yarısında yaşamış çok değerli bir fikir adamı, tarihçi, eğitimci ve samimî bir Müslüman olan merhum Muallim Cevdet bey için İstanbul mektupçusu (vali muavini) Osman Nuri Ergin bey büyük bir kitap yazıp yayınlayarak onun hatırasını yaşatmıştır. Diğer büyüklerimiz ve kayıplarımız için de himmet ve gayret sahibi araştırıcılarımızın böyle kitaplar yazmasını temenni ederiz.
Bu gibi hatıra kitapları ruhsuz, donuk, sönük olmamalı, içinde herkesi ilgilendirecek, herkese faydalı olacak bilgiler ve bölümler bulunmalıdır.
Ziya Nur beye ve diğer ölmüşlerimize Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyorum.