Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Ne olacak şu BM’nin hali?..

Ne olacak şu BM’nin hali?..

Ne olacak bu takımın hali?.. Ne olacak bu sokağın hali?..

Ve daima en önemli soru: Ne olacak bu memleketin hali?...

Yukardaki ve benzeri konular, insanımızın standart muhabbet mevzuularından. Bir sohbet halkasında, başlangıçta her ne üzerine konuşuluyor olunursa olunsun; iş döner dolaşır ve bu türden sorulara cevap aranan bir noktaya gelir... Bundan sonrası takım dağıtıp takım kurmaya, hatta hükümet kurup hükümet yıkmaya doğru akıp gider... Bereket ki, bütün bunlar teoride yapılır...

Şimdilik sınırlı mekanlarda yapılan muhabbetlerin ilgi alanına giren bir konu var ki, yakın bir gelecekte, insanımızın ana mevzularından birisi olacaktır muhtemelen...

1945'de 2. Dünya Savaşı sonrası şartlarında ve o zamanın galiplerince dizayn edilerek kurulan Birleşmiş Milletler, bugün, üyesi bulunan 200'e yakın devletin tamamına yakını tarafından 'yetersiz' bulunan bir kuruluş.

Kendilerini BM'nin patronu olarak gören ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin de, aslında kuruluşun bugünün ihtiyaçlarına cevap vermediğinin farkında...

Ancak mevcut hal, onların çıkarlarına daha fazla hizmet ettiği için olsa gerek, değişiklik taleplerini ya görmezden geliyor ya da topu sürekli olarak taca atmayı tercih ediyorlar.

"Dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel işbirliğini oluşturmak için kurulan" bu "uluslararası örgüt"ün, günümüz itibariyle vazifelerini yerine getirebildiğini söyleyebilmek çok zor. Dahası, örgütün yapısı, sağlamayı amaç edindiği hususların ihlaline bile zemin hazırlar bir nitelik kazanmış durumda.

Birleşmiş milletler'in icra organı olarak kabul edilen Güvenlik konseyi, sıkıntıların ana sebebi.

BM'nin kuruluşunu gerçekleştiren 5 devletin GK'nin daimi üyesi olması ve dünyanın bütün devletleri başka bir karar alsalar bile, bu devletlerin herbirinin veto hakkına sahip olmaları, ortaklaşa menfaatlerinin ve bazen de teker teker menfaatlerinin korunması hususunda onlara benzersiz bir konum sağlıyor...

Özellikle de ABD, kendisini BM'nin tek patronu gibi görüyor ve bu kuruluşu bazen kendi çirkin emellerine alet etmekten geri durmuyor.

Yakın geçmişte, Afganistan ve hele Irak işgalini aslında engellemesi gereken BM'nin, ABD'ye destek olması, çarpıklığın en önemli göstergelerinden.

BM'nin kuruluşundaki ve yürütülüşündeki çarpıklıkların farkında olan diğer ülkeler, çok fazla seslerini yükseltmeden, bu çarpıklıkları bir şekilde düzeltebilme yollarını arıyorlar yıllardır.

Ancak BM yapısının değiştirilmesine yönelik taleplerin hemen tamamı, gücü elinde bulunduranların atraksiyonları sayesinde boşa çıkıyor. Çünkü mevcut halden memnun olan güçlüler, değişiklik taleplerinde bulunan ülkeler arasındaki fikir ayrılıklarından ve küçük problemlerden faydalanarak, reform taleplerinden vazgeçilmesini ya da bunların ertelenmesini sağlayabiliyorlar.

Birleşmiş Milletler'le ilgili rahatsızlık verici hususların farkına varilip bunların düzeltilmesi yönünde yapılan girişimlerin başlangıç tarihi eski olsa da, yoğunluk kazanmaya başlaması yeni bir gelişme.

Galiplerin dışındaki ülkeler, ortağı oldukları yapının, kendilerini gerçek patron gibi görenler tarafından tepe tepe kullanıldığının artık iyice farkına varmış durumdalar.

BM'nin eşit oylara sahip üye ülkeleri, neden bazı ülkelerin oylarının daha eşit olduğunu, ciddi ciddi sorgulamaya başlayıp, buna yönelik reform taleplerinin hangi oyunlarla boşa çıkarıldığını iyice anladıklarında da, değişiklik kaçınılmaz olacaktır...

Malum, Türkiye şu anda BM Güvenlik Konseyi üyesi.

Dolayısıyla, rahatlıkla 'Ne olacak şu BM'nin hali?' muhabbetlerine takılabiliriz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi