Antalyalılar, başkanınızın kadrini biliniz!
Sevgili Antalyalılar, onu bilir, onu söylerim: Belediye reisinizin kadrini biliniz!"Niçin yahu?" diyeceksiniz, izah ediyorum:
Mâlum-ı âliniz çağdaşlığın, modernliğin ve -bence hiç ilgisi bulunmamasına rağmen- laikliğin en görünür alâmeti alkol ve alkol etrafında teşekkül eden hayat tarzıdır. Aziz Antalyalılar, bu memlekette uzun yol şoförlüğünün yüksek mektebi var fakat bakınız, adam gibi içmenin okulu yok. Gençlerimiz izbe meyhane köşelerinde, salaş birahane salonlarında, olmadı poşete doldurdukları bira şişeleriyle çeşmebaşlarında birbirine bakarak içmeyi öğreniyor. Sorarım size, bu doğru bir eğitim şekli midir aziz Antalyalılar? Bakınız, gözümüzden bile esirgediğimiz sevgili gençlerimize reva gördüğümüz terbiyeye, tahsile, görgüye bakınız. Atatürk, ülkeyi gençlere emânet etti; biz bugün onlara adam gibi içki içmeyi böyle yarım yamalak, lümpen, âdeta kırosal tecrübelerle mi gösterip çağdaş insan olmayı öğreteceğiz? Vah bize, yazık bize!
Alaman milletinin sittîn seneden beri huşû ile idrâk etmekte bulunduğu aziz "Oktoberfest"i (Bazı kazatalarda Oktoberfest festivali yazıyor ki yanlıştır; "Fest" zaten bayram demektir azizler!") başkanınız ayağınıza kadar getirdi. Başkan Hayri Gülle'nin sizin için yapmayacağı şey yok, "Bu fikri aklıma arkadaşlarım soktu. Onlara gerçekten çok teşekkür ediyorum." diyerek hizmette sınır tanımadığını belirten başkan, netekim Almanya'nın Antalya Konsolosu Frank Urbschot'un da hazır bulunduğu festivalde tâ Almanya'dan gelen dansçılara eşlik edip onlarla dans etmiş ve geleneksel Bavyera fıçı birasının musluğuna tahta çekiçle ilk darbeyi indirerek kadeh kaldırmıştır. Başkan Gülle zaman zaman bira içtiğini ancak en fazla iki tane içebildiğinin altını çizdikten sonra, "Üçüncüsü olmaz. Ben de çok eğleniyorum ve bira içerek onlara eşlik ediyorum" demiştir.
Dikkat buyrunuz, bazı sağcı basın çevrelerinin yaygara yaptığı gibi başkan, herkes içki içsin demiyor, "İçecekseniz adam gibi için; yolunu yordamını öğrenin; bakınız ben size örnek oluyorum" demeye getiriyor.
Kabahat hükümetindir efendiler. "Bira nasıl içilir; hangi içki neyle içilir, nerede durulur?" konusunda İçişleri ve Sağlık bakanlıkları hangi tedbirleri almıştır? Almamıştır! Bu konuda hükümetten hayır gelmeyeceğini sezerek kolları sıvayan başkan Gülle bu uğurda bazı kesimlerin kendisini eleştireceğini fakat kendisinin çok mutlu olduğunu, festivale karşı çıkanların siyasi bir söylem geliştirdiğini, biranın sadece bir araç olduğunu (Motorsuz vasıta!), bunun ötesinde söylenen her şeyin laf-ü güzaf, provokasyon ve kışkırtıcılık olduğunu önemle tesbit etmiştir. Daha ne yapsın başkanınız aziz Antalyalılar?
E, n'oldi sonra? Festivale katılan gençlerimizden biri aşırı alkol yüzünden öldü. Şimdi bazı sağcı, bidon kafalı çevreler, "Vaay başkan, çocuğun ölümüne sen sebep oldun, millete bedava bira dağıttın; onlar da içip zıvanadan çıktılar" diye cayırtı koparıyorlar. İlgi ve alâkası yok efendim. Bu gencimizin müessif ölümü başkanımızın bilimsel ve eğitsel yaklaşımını bilakis doğruluyor. Bu gencimizi biz, mutaassıp hayat tarzının topluma dayatılması sonucu, içki içme âdâbından uzak kalmış tutucu bir cemiyetin kurbanı olarak görmeliyiz. Netekim Hayri Başkan, "İçmesini bilmiyorsa ben ne yapayım?" diyerek bu duruma esaslı bir vurgu yapmıştır.
İçmesini bilmiyoruz arkadaşlar; kabul edelim. Bu bir kültür ve ilerlemişlik meselesidir. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Bizler ki Bekri Mustafa'nın torunlarıyız; yakışıyor mu efendim, istirham ederim.
Ha, eğitim zayiatıdır o; bazen olur!