Atatürk’e sığın Kemal Bey!..
Yazık!..
Geldi geleli çivili koltukta oturan Kemal Kılıçdaroğlu son olarak Deniz Baykal tarafından rahatsız edildi...
Baykal’dan Kemal Bey’e “Nesrin Baytok” tarifesi:
“Türbana özgürlük filan diyorsunuz. Bizim taban bunu kaldırmaz!.. Uyarıyorum!..”
Yazık!..
•
Doğrusu... Kemal Bey’in bir şeyler yapmak istediğine inanmaya çalışıyorum.
Kemal Bey’in siyasette kalıcı olabilmesi, marjinalleri etkisizleştirebilmesine bağlı...
Yazık ki,
CHP gibi marjinal bir partide bunu yapabilmesi çok zor.
Necla Arat, Nur Serter, Bedri Baykam, Önder Sav, Canan Arıtman, Yazgülü Aldoğan, Kamer Genç, Tuncay Özkan, Ahmet Hakan, Aysun Kayacı, Devlet Bahçeli, Ramiz İlker, Sebahattin Önkibar, Onur Öymen, Teodor Herzl...
CHP, bu simaların ortalaması bir parti...
•
Kemal Kılıçdaroğlu, yukarıdaki çizginin adamı.
Lâkin, onlar gibi “sorumsuz” olmadığından...
İlk genel seçimdeki başarı kâr hanesine, başarısızlık ise zarar hanesine yazılacağından, farklı bir portre sergilemek mecburiyetinde.
Sözgelimi, Nur Serter gibi “başörtülüler İran’a” modunda siyaset yapamaz.
Toplumun gittikçe dindarlaştığını göre göre, “maneviyat karşıtlığına” devam edemez.
En azından, “açıktan” devam edemez!..
Bunu, Kılıçdaroğlu’dan önce bazı TSK mensupları gördü.
Gördü ve ikide bir “din karşıtı” olmadığına vurgu yapmaya başladı.
(Sanki “din karşıtı” olduklarını düşünen varmış gibi!..)
Şimdi de Kılıçdaroğlu.
Eli mahkûm, içerideki bağnaz takımıyla kavgaya tutuşacak.
Onları aşar ve çözüme katkı sağlarsa, seçimden umduğuna yakın bir neticeyle çıkabilir.
Bunu yapabilmek için de tek şansı var:
Partisini adam etmek!..
Çıkmamış candan umudu kesmemek!..
•
Cümle alem bilir ki, arzumuz bağcı dövmek değil de üzüm yemektir.
Başörtüsüne serbesti, Kemal Bey’in desteği ile gerçekleşsin...
Bu durum da kendisine büyük kazanım sağlasın...
Varsın böyle olsun.
Milyonlarca genç hanımefendinin yolu açılsın da kim açarsa açsın.
Hangi parti ne kadar oy almış, almamış benim derdim değil.
İşte ispatı...
Kemal Bey’e her sıkıştığında kullanabileceği bir “istismar malzemesi” veriyorum:
Ey Dersim’in Sav ile Baykal arasında sıkışmış garip evlâdı...
Muhtaç olduğun kudret, Ata’nın devrim kanunlarında mevcuttur!..
İşte onlardan biri de şudur:
“Şeriye ve Evkaf Erkanı Harbiyesi umumiye vekaletlerinin ilgasına dair kanun!..”
Bu “Atatürk kanunu”nun birinci maddesi -mealen- der ki:
“İtikat ve ibadete ilişkin ne varsa hepsi Diyanet İşleri’nden sorulur!”
Yani...
Ata’n diyor ki:
“Ulemâdan sorulur!..”
Meselenin özeti bu...
Orijinal metin ise...
Oku ve biraz Osmanlıca öğren Kemal Bey:
“Türkiye Cumhuriyeti’nde muamelâtı nasa dair olan ahkâmın teşri ve infazı Türkiye Büyük Millet Meclisi’yle onun teşkil ettiği hükümete ait olup, din-i mübin-i İslam’ın bundan maada itikadat ve ibadata dair bütün ahkâm (hükümler) ve mesalihinin (maslahatının) tedviri (idaresi) ve müessesatı diniyenin idaresi için cumhuriyetin makarrında bir Diyanet İşleri Reisliği makamı tesis edilmiştir.”
(3 Mart 1340 - 1924)
•
Tamam di mi?..
Senin Ata’n ve dahi, CHP’deki marjinallerin Ata’sı...
Atanız!..
“Diyanet ne derse o olur!” diyor...
Peki, Diyanet ne diyor?..
Özeti: “Başörtüsü Allah’ın emri!.. İffetin simgesi!..”
•
Ben yolu gösterdim Kemal Bey:
Al “devrim kanunu”nu eline...
Çık Önder Sav’ın filan karşısına...
Çık ve “Ata’mdan iyi mi bileceksiniz” de!..
“Ben Atatürk’ten daha Atatürkçüyüm diyen CHP’linin alnını karışla!..”
Karışlamazsan karışlarlar gülüm!..