Serdar Arseven

Serdar Arseven

Necmettin Erbakan ve Numan Kurtulmuş

Necmettin Erbakan ve Numan Kurtulmuş

Talâk.
Boşanma.
Allah’ın en sevmediği helâl.
Ne yazık ki iş buraya vardı.
Bunun böyle olacağını;
Yani, Saadet’ten bir kopuş yaşanacağını aylar önce, Nevşehir Kozaklı’da gerçekleştirilen istişâre toplantısını tâkibim esnasında görmüştüm.
Taraflar arasındaki “yöntem” ve “üslup” farkının ne kadar derin olduğunu o gün iyice anlamış ve dışarıya bir şey sezdirmemenin gayreti içinde olan parti yöneticisi Sayın Şeref Malkoç’a, “İşin sonunu hiç de iyi görmüyorum. Bir kongre ve ardından bölünme gelecek. Taraflardan biri partiden kopar” demiştim.
O, “Merak etme, bir şey olmaz” dese de zerre inanmamıştım.
Bu kanaatimi saklanamaz hale gelinceye dek yansıtmadım.
En son “Kayyum darbesi” de gelince; yazmamanın mânâsı kalmayınca, “Bu iş bitti” muhtevalı bir yazı kaleme aldım.
Kurtulmuş’un Saadet Partisi’nden istifasını ilânından kısa bir süre önce Genel Merkez’e komşu Hamidiye Camii’nin avlusundaydım.
Evinin rızkını partiye yatırmış fedakâr, cefâkar insanların feryatlarına kulak verdim uzun süre.
Kimi, Oğuzhan Bey’e kızıyor...
Kimi, Şevket Kazan-Önder Sav işbirliği üzerinden “ak saçlılara” yükleniyordu.
“Kurtulmuş çok sıkıntı çekti ama yine de Kongre’ye gitmemeliydi. Hoca’nın ve diğerlerinin durumu zaten belli. Zaman sana çalışıyor. Ne gerek vardı?” diyenler de oldu.
Ben yorumsuz kaldım.
Kim doğru yaptı, kim yanlış?..
Kim ne kadar haklı, ne kadar suçlu?..
Bunlarla ilgiyi kestim.
Zira; boşanmanın ardından geriye dönük değerlendirmelerde bulunmak, yarayı büyütmekten başka işe yaramaz.
Kavgada yüzde yüz haklı yoktur. Ortada bir kavga var ise, her iki tarafın da kendisini haklı hissettiği noktalar mutlaka vardır.
Ararsanız hak da bulursunuz, haksızlık da...

Ben, “kardeş kavgası”nda yokum!..
Ben, “vefa”dan yanayım.
Vefa, “bir yere çakılıp kalmak” değildir.
Vefa, “birlikteliğin her anını namus bilmek”tir.
Vefa, “bütün hakları sahibine teslim etmek”tir.
Ben, Erbakan Hoca’yı çok seviyorum.
Onun elinde yetişmedim.
Milli Gazete’de bir gün bile çalışmadım.
İmam Hatip mezunu değilim.
Milli Gençlik Vakfı’na mensup olmadım, direğe hiç bayrak asmadım.
Erbakan Hoca’yı mümkün olduğunca yakından tâkip etmeye çalışan bir gazeteciyim; o kadar.
Ya da.. Her hizmetin kıymetini takdir etmeye çalışan bir vatandaş.
Bu gözle bile baktığımda…
Erbakan Hoca’ya çok borçlu hissediyorum kendimi.
O -bir fıkrasında ifade ettiği gibi- statükonun pilini tüketti.
Gergef gibi işleyerek yetiştirdiği nesliyle birlikte, tabuları yerle bir etti!..
O “fabrika” yapmanın değil, “Fabrika yapan fabrika üretmenin” peşindeki lider...
Herhangi birimizin turşu kurmayı beceremeyeceği zaman diliminde, koca D-8’i kurmayı ve hatta üretime geçirmeyi başaran bir aksiyon adamı.
Şöyle bir etrafınıza bakın;
Anadolu evlâdına, “Ben de varım” dedirten ne görürseniz; hangi dernek, gazete, televizyon, fabrika; ne görürseniz... Bir yerinde mutlaka “Erbakan” imzası vardır ve kimse inkâr etmesin; bugünkü hükümette de “silinmez” bir Erbakan imzası vardır.

Akşam canlı yayında da ifade ettim; -hâşâ- Peygamber değil. Elbette zaafları, hataları var.
Lâkin İngiliz sırtından kahraman olanların anıtlaştırıldığı bir ülkede, bu memleketin her karışında imzası bulunan bir Büyük Devlet Adamı’nın kusurlarına büyüteç tutmak ayıp kaçar.
Benden kardeş tavsiyesi:
Yeni bir siyasi oluşum için hazırlık yapmakta olan Kurtulmuş ve ekibi, Hoca’nın hizmetlerini her vesileyle dile getirsin ve de “Hoca’nın hataları” çerçeveli tartışmalara girmesin.
Geçtiğimiz günlerde, profesör unvanlı eski vekillerden biri bunu yapmaya kalkıştı, canlı yayında hakkını verdik.
Aman... Bir başkası aynı durumlara düşmesin!
VE YENİ LİDER!..
Gelelim öbür tarafa...
Sayın Kurtulmuş’tan çok ümitliyim.
Tıpkı Sayın Erdoğan gibi bu ülkeye büyük hizmetlerde bulunacağına yürekten inanıyorum.
Onda bu kumaş var. Çilesini çekti, çekiyor.
Riskini aldı, almaya da devam ediyor.
Kurtulmuş’u tartışmak anlamsız.
Saadet’in başına geldiği andan itibaren toplumda karşılığının olduğunu gösterdi.
Bir süre medyanın gündemine gelmekte güçlük çekti, onu da Asiltürk-Kazan ikilisinin hamleleri sayesinde aştı!..

Toplumun antenleri açık.
Sayın Kurtulmuş’un her mesajı adrese ulaşacak.
Erbakan Hoca dün Sayın Kurtulmuş’un istifasına ilişkin bir soruya “Allah yollarını açık etsin” karşılığını verdi.
Hoca’nın dileğinin tutmaması için sebep görünmüyor.
Kurtulmuş ve arkadaşlarının yolları açık.
Sayın Erdoğan’ın siyasetten çekilip daha üst bir noktaya çıkması halinde; bir büyük siyasi boşluk doğacak.
Bu boşluğu, “milletin bir parçası” olan, “genç” ve “dinamik” bir ekip doldurabilir.

Erbakan Hoca’nın bu ülke insanının üzerinde büyük hakkı var.
Sayın Erdoğan’ın da öyle...
Numan Kurtulmuş da dün itibariyle “Liderler Kulübü”nün tam üyesi.
Ülkeme hayırlı, uğurlu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi