Güncel sanatçının Tophane yorumu
Sanatın çeşitli dalları var. Bunlardan biri, güncel sorunları konu ediniyor: Militarizmi (darbeler), kimlik kavgalarını (Kürt ve din sorunu), ideolojik çekişmeleri (Kemalizm), çevre sorunlarını, kapitalizmin hayatımıza etkisini (şirket köleleri) işliyorlar eserlerinde.
Ben "Güncel Sanat" yapan bu arkadaşların, geçenlerde Tophane'de meydana gelen saldırıya, hangi açıdan yaklaşacaklarını çok merak ediyorum.
Çünkü o olay hakkında iki temel yorum yapıldı:
1) Bazıları Tophane olayını "içkiye tahammülsüz dincilerin laiklere saldırısı" olarak yorumladı. (Bence saçma bir yorum, çünkü saldırganlar, akşamları bira-şarap ne bulursa içen, fırsat bulduğunda 'kuru'dan giden semt delikanlıları.)
2) Bazıları ise olayı, "farklı sermayeler üzerinde yükselen kültürlerin, kentsel değişim bağlamında çatışması" olarak yorumladı. (Doğru yorum bu ama anlatması kolay değil. Ayrıca bu yorum birçok kişinin işine gelmiyor.)
***
Gelelim kritik noktaya:
25-28 Kasım tarihleri arasında, "Contemporary İstanbul" adlı çağdaş ve güncel sanat fuarının beşincisi gerçekleşecek.
Buraya katılacak bir güncel sanatçının şöyle bir açmazı var: Tophane olayını "kaybedenlerin isyanı" olarak yorumlarsa, eserini satamaz.
Çünkü müşteri kitlesi ağırlıklı olarak Nişantaşı Kemalistlerinden oluşuyor. Ayrıca galeri sahipleri de o kitleyi hoşnut etmek zorunda, çünkü para orada...
Yani eserini satmak istiyorsa, Tophane olayını, "içki içenlere saldırı" olarak göstermek durumunda...
Öte yandan, gerçekçi açıdan bakarsa, büyük olasılıkla eseri elinde kalacak...
Bu durumda ne yapılabilir?
Belki de üçüncü bir yol seçer sanatçımız:
Tophane saldırısını değil, o olay karşısında çekişen iki farklı yorumcu tipini eserine yansıtır.
***
Not: Eski solcuların bazıları giderek Kemalistleşti. Bu durumu biraz anlıyorum da, "Marksist sınıf analizini" bir kenara bırakmalarını aklım hiç almıyor.
Mesela uzun yıllar olayları sınıfsal analiz yaparak incelemeye çalışmış bir entelektüelin, Tophane olayı hakkında yazarken, sanatın "şifalı elinden" söz etmesi...
Saldırıyı sadece ve sadece "sanatın önemi" ve "suçluların bulunması" bağlamında değerlendirmesi...
Olacak iş değil!
Nasıl bazı hukuk profesörlerinin, uzmanlıklarını siyasetin emrine vererek, hukuka ihanet etmesi, beni dehşete düşürüyorsa...
"Sınıf ve zümre" çıkarlarını göz ardı ederek, "Ama çağdaşlık çok önemli" diyen "entelleşmiş entelektüeller" de bende aynı etkiyi yaratıyor.