CHP gündemden düşmüyor, çünkü!
“Gündem” o kadar hızlı değişiyor, “olay”lar birbirlerini o kadar hızlı takip ediyor ve birbirlerini gündemden o kadar çabuk kovuyorlar ki; herhangi bir gazetenin “Yayın Kurulu Toplantısı”nda, “sürmanşet” veya “manşet” adayı olan bir haber; bazen toplantı saatinde, bazen de ilerleyen saatlerde, ancak “çöpe manşet” olabiliyor... Yani, “haber, haberi kovabiliyor” ve kovulan haber, “çöp sepeti”ni boyluyor...
İtiraf edelim ki; geçen hafta Vakit Yayın Kurulu’nda da, hareketli saatler yaşadık... “Sürmanşet” veya “manşet” adayı olarak belirlediğimiz bazı “haber”leri; ya bekletmek veya çöpe atmak zorunda kaldık... Özellikle, “CHP” ile ilgili haberlerde “git-gel”ler yaşamak zorunda kaldık... Zira, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamaları “olumlu” bulup, sürmanşet veya manşete çekmeye hazırlanırken; “statüko”yu devam ettirme ve “ipleri ellerinden bırakmama” çabasındaki “CHP Politbürosu”ndan yapılan açıklamalarla “hayâl kırıklığı” yaşadık ve gördüğünüz gibi, “CHP samimiyetsizliği”ni gösteren haberleri öne çıkarmak zorunda kaldık...
AYRANLARI YOK İÇMEYE!..
Açık ve net söyleyelim: CHP’ye bakışımızda bir “şüphe payı” bulunsa da, yine “önyargılı” değiliz... Özellikle Kılıçdaroğlu’nun “genel başkan” olduktan sonra verdiği “mesaj”lara, her seferinde “müsbet” bakmak istedik... Öyle ya; özellikle “referandum”dan sonra, bu ülkenin “huzur ve barış”a kavuşmasını, “korku”lardan ve “mahalle baskıları”ndan uzaklaşmasını en çok biz istiyoruz... Ve yine istiyoruz ki; TESK Genel Kurulu öncesi “ikili görüşme” yapan, genel kurul salonuna “birlikte” giren Başbakan Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki “olumlu tablo” bütün ülkeye yansısın, herkes birbiriyle “diyalog” kurabilsin!..
Ama, gördünüz işte... Referandum sürecinde “Türban sorununu biz çözeriz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, herhalde “CHP Politbürosunun baskıları” sonucu yine “çark” etmeye, ipe un sermeye başladı... “Türban yasağını kaldıralım ama, lâkin, fakat!..” deyip, “yeni şartlar” ileri sürdü... Yok “YÖK’ü de kaldıralım”mış, yok “dokunulmazlıkları da kaldıralım”mış, yok “seçim barajını da düşürelim”miş!.. Bunlar için, “yeni Anayasa şart”mış ve “yeni Anayasa da bir hafta içinde Meclis’ten geçebilir”miş!..
İyi de, bir “Anayasa taslağı” var mı elinde?.. Hayır, yok!.. O halde, “bir haftada” nasıl çıkacak?.. Ne çıkacak?..
Ellerinde bir “taslak” bulunsa bile; bunun oturulup konuşulması, tartışılması, bir uzlaşmaya varılması, haftalar sürer!.. “Ayran”ları yok içmeye, “candaş medya” ile gidiyorlar gündem değiştirmeye!..
“Anayasa değişikliği” denilen şey, bir “boyacı küpü” değil ki, sokup çıkarasın!..
Kaldı ki, elinde bir “taslak” yokken; neyi, nasıl değiştireceksin?.. Demek ki sen; “sorun çözmeye” değil, “sorunun edebiyatı”nı yapmaya çalışıyorsun!..
Sürekli “lâf yapıyorsun” ama;
“Lâfla peynir gemisi yürümüyor!”
ŞİMDİ DE İRAN-PAKİSTAN MODELİ
Sadece “Anayasa değişikliği” konusunda değil, “başörtüsü zulmü”nün sona erdirilmesi konusunda da “zikzak”lar çizdi CHP!..
“Biz çözeriz” deyip, kamuoyuna “umut” pompalayan ve böylece dikkatleri CHP üzerine çeken Kemal Kılıçdaroğlu; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “Madem öyle, hemen şimdi çözelim” çağrısı üzerine; baktı ki işler ciddiye biniyor, yine “dönmeye” başladı!..
“CHP cenahı”ndan bu defa da; “İran veya Pakistan’ın baş bağlama şekilleri” önerilmeye başlandı!..
Şu garabete bakar mısınız;
Daha bir-iki yıl öncesinde, iktidara veryansın edip “Türkiye’nin İranlılaştığını” iddia eden CHP, şimdi kalkmış “İran ve Benazir Butto modeli”ni teklif ediyor!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
Bu neye benziyor biliyor musunuz;
Hani, adamın birine; “Eşinin adı ne?” diye sormuşlar da, adam; “Geçinmeye gönlüm yok ki, adını sorayım” diye cevap vermiş ya; CHP’nin yaptığı da bu!..
“Başörtüsü yasağını kaldırmaya” niyeti yok ki, habire “bahane” üretiyor!..
Güya “Atatürkçü” geçiniyorlar... Atatürk bile, 3 Mart 1924’te çıkarttığı “Devrim Yasası” ile, “çözümün adresi”ni göstermiş!..
Atatürk, “Adres Diyanet” demiş!..
“Atatürk’ün kurduğu parti” ise, “İran” diyor, “Pakistan” diyor!..
“Çözmeye gönlü yok” ya;
Sürekli minder dışına kaçıyor!..
KÜRT RAPORU HANİ NEREDE?
Sadece “Anayasa değişikliği” ve “başörtüsü” konusunda bu kadar “ilkesiz” ve “tutarsız” davransalar, yine iyi... Ama, Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle “CHP’li arkadaşlar”ın üzerinde çalışıp da, “sonuca ulaştırdığı” tek konu yok!..
O da, “Avrupa’nın zorlaması” ile, bir “Kürt Raporu” hazırlamaya niyetlendiler ve bölgeye bir “CHP heyeti” gönderdiler!..
Gelin, görün ki;
“CHP’li arkadaşlar”ın yaptığı, sadece “ADD ve Çağdaş Yaşam” gibi derneklerle görüşüp, “kebap” yemek oldu!..
Ortada ne “rapor” vardı, ne de başka bir şey!..
Vakit, bunu haber yapıp, “Kürt raporu da rafa kalktı” deyince, “CHP’li arkadaşlar” paniğe kapıldı ve “Kılıçdaroğlu’nun talimatı”yla yeniden bölgeye gitmeye karar verdi!..
Artık, bu gidişlerinde hangi “kebap türü”nü tercih ederler bilmiyorum... “Acılı Adana” mı yerler, “Urfa Kebabı”nı mı tercih ederler, orası damak zevklerine kalmış!.. Kebapla birlikte; “ayran” mı içerler, yoksa “şalgam suyu”nu mu tercih ederler, bu da kendi bilecekleri iş!..
Maksat, dostlar alışverişte görsün!..
Gören de zannetsin ki;
“CHP’li arkadaşlar çalışıyor!”
SP, ÖZAL VE FAİLİ MEÇHULLER!
Farkındayız, geçen hafta “CHP ağırlıklı haberleri” öne çıkardık... Ama, artık herkes biliyor ki; bu ülkede ne kadar “sorun” varsa, “altında CHP var”dır!.. Daha açık ifadesiyle, “CHP’nin kendisi sorun”dur!..
Maalesef “Kılıçdaroğlu’na çıkışları” da CHP’yi “sorun” olmaktan çıkaramıyor!.. CHP “sorun olmaktan çıkmayınca” da, biz mecbur kalıyoruz “Vakit’in manşetine çıkarmaya!”
Dileriz “normal bir parti” olurlar da,
Onlarla meşgul olmaktan kurtuluruz...
¥ Geçen haftanın “sorun”ları arasında, elbette sadece CHP yoktu... “SP içinde de sorunlar” vardı ve sorunları aşamayan Genel Başkan Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz Cuma günü ipleri koparıp, “Genel Başkanlıktan ve SP’den istifa ettiğini” açıkladı... SP, “olağanüstü kongre”sini 17 Ekim’de yapacak... İnşallah, her iki taraf için de hayırlısı olur!..
¥ Geçen haftanın diğer önemli olayı da, merhum Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın yaptığı “yeni açıklama” idi... Ahmet Özal, rahmetli babasının 1992 yılına kadar yaşadığı olayları “kasetlere okuduğunu”, bu kasetleri 3-4 ay içinde açıklayacağını söyledi ki; bu kasetler, herhalde “bir döneme ışık tutacak”tır!..
¥ Çünkü, bu dünyada, gerçekler “gizli” kalmıyor... “Gerçeklerin, bir gün ortaya çıkmak” gibi bir huyları var ki, bunu, geçen hafta “Emekli Albay Arif Doğan’ın ifadeleri”nde gördük... Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e, iki günde “toplam 15 saat” ifade veren Arif Doğan, “JİTEM cinayetleri”nin nasıl işlendiğini anlattı... Öyle sanıyoruz ki, bu ifadeler “yakın döneme ışık tutacak” ve yeni “itiraf”ları da beraberinde getirecektir.
Hasılı kelâm, geçen hafta “yoğun bir haber trafiği” vardı... Gündem, o kadar hızlı değişti ki, “haberlerin ayrıntıları”na giremeden, gündeme yeni haberler girdi... Meselâ, “Hanefi Avcı’nın tutuklanma sebepleri” üzerinde pek fazla duramadık...
Ama, şu da var:
Bu haberler, meslekî tabirle “yürüyen haberler” olduğu için; inşallah önümüzdeki günlerde hem “ayrıntı”ya gireriz, hem de “perde arkası”na değiniriz.
Siz, “Vakit’i izlemeye” devam edin...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...