Davanın adı ‘Ak Parti Kapatma Davası’ ama...
Ak Parti kapatma davası haberleri, bütün hızıyla devam ediyor. Bir kısım medya haberlerinde devamlı partinin kapatılacağı ve kapatılması gerektiği üzerinde duruyor ve “kapatma” sözcüğünü her fırsatta kullanıyor.
Bunu bilerek yapıyorlar. Amaçları; toplumun bilinçaltına partinin kapatılacağını ve kapatılması gerektiğini yerleştirmektir. Demokrasiye, insan haklarına, ülkesine ve milletine sahip çıkan vicdanlı medya yazarları, çizerleri ve konuşanları da aynı hataya düşerek, “kapatma” ifadesini kullanıyor.
Evet, davanın adı, “Ak Parti’yi kapatma davası” ama. Pekala “Ak Parti davası” da denilebilir ve bu şekilde kullanılmalıdır. Diğer art niyetli çevrelerin gayesinin kapatmaya toplumu hazırlamak olduğu ortada, bari ehli insaf sahipleri böyle davranmamalıdır.
Mesele yargıya intikal ettiği ve dava süreci başladığı için konuyla ilgili yorum yapılmasının doğru olmadığını söylüyorlar, biz de buna uyarız, uymalıyız. Herhangi bir yorum yapmak niyetinde değiliz. Ayrıca faydasından çok zararı olur.
İlgili savcı, iddialarını ortaya koymuş, dava açmıştır. Ak Parti savunucuları da bu iddialara cevap vermekle yükümlüdür. Bundan sonraki süreç, Ak Parti avukatları ile mahkeme arasında geçecek bir süreçtir ve üzerine konuşmak doğru değildir.
Bu arada asıl büyük vazife, ülkesine ve milletine sahip çıkan, toplumun değer yargılarını savunan ve inanan, yetmiş sülalesiyle bu toprakların sahibi olan, Türkiye’den başka gidecek yeri olmayan, bütün mal ve mülkleri bu sınırlar içerisinde olan medya sahiplerine ve onların yazanlarına, konuşanlarına, çalışanlarına düşmektedir.
Partiyi kapatıp kapatmama mahkemenin işidir. Yukarıda da söylediğimiz gibi hukukun işine karışmıyoruz. Bu mahkemelerde en azından hakikaten hukukçular var. Ya İstiklal Mahkemelerinde olduğu gibi, masum insanları yargılayanların hiç birisi hukukçu olmasaydı.
Bilmeyenler için hatırlatayım. İstiklal Mahkemelerinde idama mahkum edilen masumları yargılayanların hiçbiri hukukçu değilmiş ve hukuktan zerre anlamıyorlarmış. Canlarının ve nefislerinin istediği sorgulamayı yapıp; “Sanığın hemen idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine” diyerek karar verip işlerine bakmışlar. “Açık oy gizli tasnif gibi.”
Bugün ülkede kargaşa çıkaran politikacıların, yani özellikle sol çizgidekilerin soyağacını izlerseniz, pek çoğunun soyu, İstiklal Mahkemelerinde hukukçu olmayanlara varır dayanır. TBMM arşivlerinde bunların hepsini bulabilirsiniz.
Neyse biz meselemize dönelim. Ak Parti davasını aklıselimle izleyip, halkı doğru bilgilendirirken, olabildiğince “kapatma” ifadesinden uzak durulmalı kanaatindeyim. çünkü her “kapatma” sözcüğü, kapatılması gerektiğini işaret ettiği gibi, insanları kapatılacağına inandırır ki, bu vebalin altına girmek ne derece doğrudur onu vicdanlara havale ediyorum.
Sonra partinin kapatılması neyi değiştirir? Değer yargıları olan insanların inanç temelleri arasında önemli bir nokta vardır. Nedir o nokta: “Hayır zannettiğimiz şeylerde şer, şer zannettiğimiz şeyler hayır olabilir. Onu Allah bilir.”
Türkiye büyük bir devlettir, milletimiz de büyük bir millettir. Milletimize umut aşılamak, güven vermek ve huzur vaat etmek, hem insani hem de imani vazifemizdir. Tuzu kuru olan insanların ana vazifesi ise ülkede kargaşa ve kaos çıkarmaktır. Beslendikleri tek kaynak rant muslukları tıkandıkça feryat etmektedirler.
Devletini ve milletini seven ve sahiplenen medyaya düşen; bu rantçıların foyasını ortaya çıkararak, halkımızla paylaşmasıdır. Dağdaki çobanımızdan şehirdeki insanımıza kadar bütün insanlarımız, temelde kimin neci ve nasıl olduğunu pekala bilmektedir.
Halkımızın şuna ihtiyacı vardır. Doğru bilgilerin tarafsız bir şekilde kendilerine aktarılması ve olup bitenlerden haberdar edilmesidir. Ayrıca bu konuda sadece medyada değil, sohbetlerimizde de “kapatma” sözcüğünden olabildiğince uzak durmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.